Murat BELGE
“Suç” dediğimiz şeyi tanımlamak her zaman kolay değildir. Basit bir örnek vereyim: Hindistan’da yüzlerce yıl, üst sınıflardan bir adam ölünce, dul kalan bir karısı varsa, kocasının cesediyle birlikte onu da yakarak öldürdüler. Ünlü hikâyedir: İngiliz vali bu pratiği yasaklayınca Brahmanlar başına üşüşmüş, “Nasıl yasaklarsınız? Bu bizim geleneğimiz!” diye. Vali, “Evet, geleneklere biz de saygılıyızdır,” demiş. “Bizde de bunu yapanları asmak gelenektir.”
Yani, bir “edim”in kendisinin “suç” olup olmadığına bakacağız elbette, ama o “edim”i işleyen kişinin içinde yaşadığı toplumun o “edim”e ne gözle baktığına da dikkat etmemiz gerekiyor. Toplum “edim”i suç olarak görmüyorsa, zaten edim gelenekleşmiş demektir. Böyle olunca, toplumun kendi içinden, bunun bir “suç” oldu yargısını üretmesi güçtür. Verdiğim örnekte, bu kadınları böylece öldürmenin “suç” olduğunu söyleyen kişi, “sömürge valisi”! “Kökü dışarıda!”nın dik âlâsı...
Gelelim kendi konumumuza. Bu memlekette “darbe yapmak” bir “suç” mu, gerçekten? Özellikle 27 Mayıs’tan sonra bu iş öylece şekillendi ki, üstündeki komutanlardan izin almadan girişir ve beceremezsen, suç olabiliyor; o zaman, Talat Aydemir gibi, asıyorlar adamı. Ama elli küsur yılda üçü gerçekleşmiş, bir kısmı yarım darbe, bir sürüsü gerçekleşmemiş darbe geçiren bir toplumda, herhalde asker olup da darbe yapmak ya da darbeye karışmak, yapmamak ve karışmamaktan daha “normal” bir davranış.
Çünkü bu ülkede bir “vatan için...” ideolojisi var. Yapılan iş “vatan için”se her şey mubah. Bütün bu darbeleri yapanlar ve yapamayanlar her zaman “devleti”, zaman zaman “vatan”ı kurtarmak için yapıyorlar, yaptıklarını. Türkiye’nin “idol”ü, “ikon”u, her şeyi Atatürk, dönemin resmî yasallığını temsil eden otoriteyi yıkarak yapmış (başlangıçta onu korumak için yaptığını söylese de). Bunun koşullarını da “gaflet ve dalâlet”, “bedhahlar” gibi kelimelerle anlatmış, “tersane”lerine girilmesi gibi bir keyfiyetten söz etmiş. İyi de, bunlar son derece lastikli kavramlar. Kim kime göre “bedhah”tır. “Gaflet ve dalâlet” nasıl tanımlanır. 27 Mayıs’ı yapanlara göre Menderes’in gaflet ve dalâlet içinde olduğu şüphe götürmez bir şeydi. Yıllardır, “Amerikan emperyalizmi”ne karşı mücadele eden kesimler memleketin “tersane”lerine girildiğini savunuyorlar bazıları, bunu savundukları için Sıkıyönetim Mahkemeleri tarafından idama yollandı.
Kimin “gaflet ve dalâlet” içinde olduğuna kim karar verecek? Hukukta falan kısmen, ama aslolarak fiilî siyasette, toplumun gerçek güçler dengesinde, Silâhlı Kuvvetler verdi bu kararı. Şimdi, toplum, bu durumun zorunlu olarak değişmesinin sancılarını yaşıyor. Burada da, son analizde dışarıdan gelen bir öge var: demokrasinin uluslararası tanımı! “Dul kadınları yakamazsınız” diye sömürge valisi gibi burada da “Demokraside darbe olmaz” diyen bir “uluslararası otorite” var. Onun için değişim zorunluve onun için, ulusal ve geleneksel faşistliğimizi korumak üzere, başta AB, “ecnebi” olan her şeye şiddetle muhalefet eden bir kesim var.
“Sovyetik toplumlar”da da bizim “derin devlet” misali suçlar gırla gitti. Ama bir toplum, hiçbir şeye karışmayıp sadece olanı seyretmekle yetinse bile, bir biçimde “suça ortak” oluyordur. Kaldı ki, hayat, katılmadan seyretmeye de pek imkân vermez. Bir gün evinize birileri geldi, geldikleri yeri kulağınıza fısıldayarak komşunuzun akşamları evine kaçta döndüğünü sordu. Siz de bir saat söylediniz. Tamam işte, nesnel olarak siz de girdiniz genel düzenin içine.
Sıkıyönetim komutanlarının “Sayın muhbir vatandaşlar”a hitap ettiği bir toplumda “suç”la “normal”i ayıran çizgiyi nereden geçireceksiniz?
Hani, “galat-ı meşhur” derler, herkesin (dilsel kullanımda) yaptığı yanlış, “yanlış” olmaktan çıkar; bunun gibi de, “cürm-ü meşhur”a “cürüm” demek güçleşir. Çünkü, nerede duracağınızı bilemezsiniz. Bu tür suç, “bireysel” değil, “birey-üstü”dür; temelleri, genel toplumsal ideolojinin içindedir.
Yazının sonuna kadar “argüman”ı açarak geldim ya, peki ne yapmalı? “Darbecilik suç değildir” mi diyeceğiz yani? Hayır, hem de çok büyük bir suçtur. Ve bunun böyle olduğu geri dönülemez bir kesinlikle kabul edilmedikçe, darbeciliğin bu toplumda köklerinin kazınması için gerekli her şey yapılmalıdır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
22.04.2025
31.03.2025
17.03.2025
10.03.2025
7.03.2025