Murat BELGE

Murat BELGE
Murat BELGE
Tüm Yazıları
Değişim ve tarih
2.04.2013
3721

 Bir kitap okumaya başladım: Batı dünyasından, ağırlıkla Avrupa’da cinselliğin tarihi üstüne. Daha başlarındayım ya, okudukça, sık sık Türkiye’yi hatırlatıyor.

Çünkü şimdiye kadar okuduğum bölümlerde, daha çok 17. yüzyıla odaklanmış olarak, toplumun cinsel ahlâkını düzeltmek üzere alınan yasal tedbirler anlatılıyor. Tabii 17. yüzyılın yasal tedbirine, bugünkü anlayışla “yasal” demek zor. Bizde de deyimi vardır, “karakuşî” derler, yaklaşımları öyle: “Bu adamla kadın evli değil, ama ikisi aynı odada oturmuş konuşuyorlardı; demek ki zina yapmaya hazırlanıyorlardı.” Böyle bir “açıklama”, baskın yapmaya, basılan çifti yakapaça mahkemeye götürmeye cevaz veriyor. Oralarda 17. yüzyılda sık sık oluyormuş böyle şeyler. Belki aynı zamana bizde olduğundan daha bile sık... Ama bir yüzyıl sonra durulmuş, azalmaya başlamış, sonunda da durmuş. Burada ise durulur gibi oldu, 20. yüzyılı bitirirken, ama bugün dahi durmadı.

17. yüzyıl, Avrupa’da Katolik-Protestan çatışmasının en yoğun yaşandığı yüzyıl. Bu konularda Protestanlar Katolikler’den çok daha fanatik. Nitekim, nerede güçlenirlerse orada varolan yasaları falan da değiştirerek anormal bir baskı kuruyorlar. Buna tabii yavaş yavaş kalabalıklaşmaya başlayan Amerika da dâhil.

Her fırsatta “azalar arttırılsın!” diye ortaya çıkıyorlar. Oysa zaten cezanın sonu yok. İdama kadar gidiyor. Osmanlı tarihinde Kuran’daki “recm” hükmüne rağmen cinsel suçtan recmetmenin tek bir örneği vardır. Avrupa’da, İngiltere’de, idam edilen edilene. Yakılan yakılana. Ama o “nihaî çözüm”. Oraya kadar, soyup sokaklarda hakaretler ve alayla dolaştırmak, boyundurukta teşhir etmek, alnına “Zani”nin “Z”sini kızgın demirle dağlayarak resmetmek, kentten sürmek, kırbaçlamak, hepsi var. Var, ama, Püritenler, “Daha! Daha!” diye bağırmaktan geri durmuyorlar.

Niye? Baş neden, “ibret”! Geri kalanlar ibret alacak, böyle kötü yola düşmeyecek... Bir kere, kötü yola düşmemeyi bu aktardığım yöntemlerle sağlıyorsanız, teolojik açıdan, ne yapmış oluyorsunuz? İnsanlar böylece iyi ve temiz mi oluyor, yoksa yalnızca korkuyor mu?

Ama, pek de korkmuyorlar galiba veya korksalar da kendilerini tutamıyorlar, çünkü hiç durmuyor bu iş. Yani pek kimsenin “ibret” aldığı yok. İdamın da, uygulandığı yerlerde, ibret falan olmadığı gibi. Texas komedyası ortada: bu “ibret” bilgeliğinden vazgeçemediği için Texas idamı kaldırmıyor; bunun sonucunda en yüksek idam oranı da Texas’ta!

Bizim burada da, “idam” denince, bütün bu lakırdılar tekrar tekrar telaffuz edilir.

“Cinsel suç” korusunda bu katılığı gösteren adamların dayanağı ne? Din. Hıristiyanlık bedenî hazlar ve özellikle cinsel haz konusunda gayet katıdır, bunu da Paulus’un yazdıklarına borçludur (din adamının evlenmemesi kuralı vb.) Oraya kadar denetim mümkün değil ama çocuk yapma (soyun devamı) amacı olmaksızın cinsel ilişkiye girenler bile günah işler, Paulus’a göre. Bu adamın yorumuna bakıp yüzlerce yıl milyonlarca insanı inletmişler. Tabii tek bir adam öyle dedi diye olmaz böyle şeyler. Toplum da denilen o şeyi almaya, kabul etmeye hazırdır. Ama onların bu “hazır” oluşunda da kurumların payı vardır. Bu işler böyle karşılıklı birbirini besleyerek sürer gider.

Tabii o tarihlerde “psikoloji”, “sosyoloji”, insani neyi niçin yapar, buna bilimden yararlanarak bakan bir disiplin, hiçbiri yok. Ama şimdi bunlar var, var da, “Şunlara bir bakıp yeniden düşünelim” diyen gene yok.

O günlerde “Günah arttı, yeniden tufan gelecek” diyerek ceza arttıran Püritenler yaşayıp bugünleri görseler ne sonunca varırlardı? En vazgeçilmez görünen “tabu”lar, “kutsallık”lar, çok kısa bir zaman içinde aşınıp yok olabiliyor ve kimsenin ruhu duymuyor.

İnsan ömrü kısa. Görebildikleri sınırlı. Ama elimizde “tarihyazımı” diye kocaman bir nesne var: İnsan’ın biyografisi. Kendi gözümüzle görmediğimizi orada görebiliriz.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar