Murat BELGE
Gezi direnişinin Türkiye’nin geleceği açısından çok önemli bir işaret olduğuna dair inancımı, belirli koşullarla, korumaya devam ediyorum. Bilindiği gibi, çok-parçalı bir eylemdi bu; kolayca bir araya gelemeyecek toplumsal varlıkları da bir araya getirdi. Bu varlıklar içinde, beni ilgilendiren, bu ülkenin geleceğine bir damga vurabileceğini düşündüğüm, özellikle “mizah” yetenekleriyle öne çıkan kesim. Aynı yeteneği Çarşı grubu da sergiledi. “Anti-kapitalist Müslümanlar” gene çok önemli bir katkıda bulundular daha doğrusu, kendileri bir katkıydı. Bunları, Türkiye’nin geleceğinin henüz silik ve flu bir fotoğrafı olarak görüyorum.
“Türkiye” diyorum, ama olayın uluslararası bir boyutu da var. Başbakan ve çevresindeki ekip gibi bir “uluslararası” olaydan söz etmiyorum tabii. Bir süreden beri gelen “anti-globalizasyon” gösterileri, Wall Street direnişi, İspanya’nın öfkeleri vb., aslında oldukça farklı karakter gösteren bir dizi protesto hareketi var. Bunların tamamını, 1968’e de benzetiyorum.
Niçin benzettiğimi açıklayayım. 1945’te İkinci Dünya Savaşı bitmiş, aşağı yukarı 1950’de “demokrasinin zaferi” kutlamaları da sona ermiş, Soğuk Savaş ortalığı kaplamıştı. 1968’de önce Batılı kapitalist toplumlarda gençlik ayaklandı. Ortada öyle net bir mesaj yoktu: “Kurduğunuz dünya bizi mutlu etmiyor”dan başka. Bu dalgalanma hemen Doğu Avrupa’nın “sosyalist” ülkelerine sıçradı bir zaman sonra da belirli Üçüncü Dünya ülkelerine. Demek ki, kurulan dünyadan kimse mutlu değildi. Onun yerine ne istendiğine dair herhangi bir formülasyon yoktu, ama ne olacaksa, bu konuda “müesses nizam”dan bir beklenti olmadığı belliydi.
Özellikle Batı “uyarı”yı bir şekilde aldı. Programsız protesto evrimsel bir süreç içinde bu toplumlarda önemli bir değişim yarattı. Arada bir yığın güdük fantezi de görüldü ama hayat değişti.
Doğu Bloku değişmeyi reddetti: en net tepkisini de Çekoslovak olayında ortaya koydu: müesses nizam olduğu gibi devam edecek. Etti. Esnemeyince çatladı. 1989’da yirmi yıl sonra duvar göçtü.
Bununla, Soğuk Savaş’la yeryüzünde egemenlik kuran Soğuk Savaş bitti. Tamamen bitti mi? Hayır. Eski siyasî rekabetler bugün de sürüyor. Ama 1917-89 arasında, bir yanda statüko, öbür yanda insanlığa eşi görülmemiş mutluluk getireceği vaat edilen bir yeni düzen arasında mücadele oluyordu. Yeni düzen vaadi bütün bu süre içinde sürekli bir erozyona uğradı. Sonunda, Kasım 1989, statükonun zaferini ilân etti; çekişen ideolojilerin yarattığı iki-kutuplu dünya sona erdi. Rusya ve Çin, bugün, harıl harıl, “kapitalist gelişme” yolunda çalışıyorlar. Dünyanın “İdeoloji Üretim Aygıtları” bu durumu büyük bir sevinçle karşıladı. “Tarihin sonu” ilân edildi. Globalizasyonu bağrımıza bastık.
Ama dünya bir süredir gene huzursuz. Gördüğümüz protestolar farklı gerekçelere dayanıyor çünkü yaşanan tarihler farklı. 1968’de böyle değil miydi? Böyleydi. “Kurduğunuz dünya bizi mutlu etmiyor” mesajı ise gene orada, gene ortak. “İşte, rekabet de kalktı ortadan; sosyalizm mi; kapitalizm mi diye kimse tartışmıyor: Ama yaptıklarınız insanlara mutluluk getirmiyor.”
Yukarıda, inancımı korumaya belirli koşullarla devam ettiğimi söylemiştim. Gezi büyük ölçüde “spontane”ydi; öyle olması da iyiydi. Gücü oradan geliyordu. Ama şimdi çok da farkında olmadan bunu gerçekleştirmiş olanların gerçekleştirdikleri şeyin bilincine varmaları gerekiyor. Spontane hareket olur ve sonra buharlaşır. Bilincine varıp da “örgütlenmek” benzeri girişimlerden söz etmiyorum bu aşamada. “Eyleme devam” falan hiç demiyorum. Ama bir bilinci açık, uyanık tutmak ve yaratıcı olmak gerek. Olay, bunların mümkün olduğunun işaretlerini verdi.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.12.2025
1.12.2025
24.11.2025
25.08.2025
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025