Murat BELGE
Dayanması zor bir “tansiyon” düzeyinde devam eden “ideolojik savaş”ta belirleyici bir rol oynadı. Daha da oynayacağını sanıyorum. Gezi’nin başlarında, Gül ve Arınç ılımlı sözleriyle yatıştırıcı bir işlev görürken Başbakan yurtdışından geldi ve bir savaş ortamı yarattı. O zaman bizim dernekte (Helsinki Yurttaşlar) aramızda iletişim kurduğumuz (ya da kurabildiğimizi sandığımız) İslâmcı arkadaşlarla bir “Ne yapmalı?” toplantısı düzenlemiştik. Başbakan’ın açıklanamaz gazabı konusunda bu arkadaşların sunduğu gerekçe, bu Kabataş (o zaman daha “Kabataş” olduğu belli değildi) olayıydı.
Yarı çıplak adamlar sokakta başı örtülü bir kadını itip kakıyor, tartaklıyor ve üstüne işiyor! Bu bana pek inandırıcı gelmemişti, ama bir şey de diyememiştim; yani, “olmaz öyle şey” diye zihnimden silip atamamıştım.
Çünkü işin bu tarafı da var. Başından beri azgın bir AKP düşmanlığı kol geziyor. Birilerinin, özellikle de o günlerde Başbakan’a ve ailesine ettiği küfürlerin iğrençliğini unutmayalım. Gezi direnişi, sonuçta, varlığından o zamana kadar yeterince haberdar olmadığımız tipten insanların olayıydı; tarihe öyle geçecek --geçti bile. Ama o öbür fasilenin üyeleri de oradaydı, ortalıktaydı. Öylelerinin içinden çıkmaz mı, bu anlatılan şeyleri yapacak?
Gene --anlatılan fiili düşününce-- zayıf ihtimal. “Nefret azlığı”ndan değil, genel alışkanlıklardan. Yani, asıl çarpıcı olan o “işeme” faslı. Ama küfredeni, hattâ fiziksel tasallutta bulunanı pekâlâ olabilir.
Tabii geçen gün Hayko’nun yazdığı gibi, böyle bir olay olmuşsa --ağır şekliyle de, hafif şekliyle de-- hepimiz bunu lânetleriz. Bunu yapan çıkabilir, diyorum, ama bu bir azgın azınlıktır ve dünyada her siyasî hareket içinde böyle hastalıklı tipler bulunur. Oysa Başbakan bunu aldı ve “bütün Gezi olayının genel karakteri” olarak sundu (öncelikle kendi kitlesine). Bir kere, iki kere de değil. Şimdi, anlatıldığı gibi bir olay olmadığı belli olduktan sonra da, bu tavrını, üslûbunu değiştirmiş değil. Üstelik o üslûbu daha da galizleştirerek (“nerenize saklayacaksınız?” edebiyatıyla) sürdürüyor.
Demek ki bu olaya herkesten çok Başbakan’ın ihtiyacı var. Gezi direnişini, ilk anından itibaren kendisine karşı kişisel bir saldırı gibi gördü Başbakan. Bu aslında anlaşılır bir şey; insanların olaylar karşısında doğal, dolaysız, otomatik tepkileri kendi haklılıklarını savunmak olur. Ayrıca 2002’den beri yaşananlar düşünülürse, Başbakan’ın bu tepkiyi göstermesinin somut gerekçeleri olduğu da görülür. Ama zaman geçtikçe, tutumlar, tavırlar, kümelenmeler belirginleştikçe, “Başbakanlık” konumunda bulunan kişinin sakinleşmesi, olaylara daha nesnel bir gözle bakması, elmalarla armutları ayırmaya başlaması --özetle “analitik” bir tutum edinmesi-- beklenirdi. Başbakan buralara hiç uğramadığı gibi, yangına körükle gitti; körük az geldi, benzinle gitti.
Bu “Kabataş” olayı da orada duruyordu, Gezi boyunca, ama sonrasında da. “Böyle bir olay oldu diyorsan, çıkar kanıtlarını ortaya; kimse yapanlar, yapış yakalarına. Hep birlikte kınayalım, lânetleyelim.” Bunlar sürekli söylendi. Başbakan büyük bir “her şeyi bilirim” tafrasıyla “Böyle oldu” demeye devam etti ve herhangi bir adlî süreç başlatmadı.
Şu halde sorun, Başbakan’ın bir kargaşa ortamında, neyin ne olduğunun net görünemediği bir ortamda, “Şöyle de bir olay olmuş” diye bir haber alıp öfkeye kapılmasından ibaret bir şey değilmiş.
Herkesten önce Başbakan’ın retoriği kesip kanıt, tanık peşine düşmesi, böyle bir pisliği yapan aveneyi ortaya çıkarması gerekir. Böyle bir şeyi yapabilecek kişilerin serbestçe orada burada dolaşıyor olmalarına herhalde göz yumulamaz. Ama Başbakan “Kızımıza, bacımıza yapılanlar” retoriğinin ötesinde bir şey yapmadı; Fas’tan telefon filan etmedi. Derken görüntüler çıktı ortaya. “Rapor” diyor. Rapor söylenen tarihten beş gün sonra alınmış. Anlatılan hikâyenin “bere”leriyle raporun tesbit ettiği “bere”ler birbirini tutmuyor. Ama Başbakan “nerenize saklayacaksınız?” galizliğine başvurmaktan çekinmiyor.
Yazının başında “uzantılar”, “bağlantılar” dedim. Onlara da yarın değineyim.
Yazarlar
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.12.2025
24.11.2025
25.08.2025
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025