Murat BELGE
“Yüzüp de kuyruğuna gelmek” diye bir deyim vardır Türkçe’de. Türkiye’nin demokrasi yolunda ilerlemesi, özellikle de 2000’lerin serencamı, bana hep bu sözü hatırlatıyor.
Son zamanlarda adı “veraset rejimi” oldu, herkes bu sıfatla anıyor, bizim bildik “askerî demokrasi”miz ! Siyaset hayatının içinde Silâhlı Kuvvetler’in, yasalara da bağlanmış, böylesine özel bir yerinin olması (ve Silâhlı Kuvvetler’in bu “yetki”lerini kullanma biçimi) bu ülkede gerçek bir demokrasi kurulmasının önünde başlıca engeldi.
Şimdi toplumsal dengeler değişti; bu kurumun etkililik biçimleri de değişti. Henüz, pratikte gerçekleşen değişim yasal yapıya yansıyarak kurumsallaşmadı; ama küçük bir azınlık dışında, “acaba bu gece bir darbe hazırlığı yapılmakta mıdır?” diye kafa yoran kalmadı.
Öyleyse, “demokrasi kurulmasının önünde başlıca engel” ortadan kalktı. Ama demokrasi kurulmadı. Niye? Çünkü o engeli ortadan kaldırılan güç, kendisini, “yeni engel” olarak aynı noktaya dikti. Dolayısıyla “kuyruğa gelmişken”, birdenbire, “al baştan” durumuyla karşılaştık.
Ampirik gözlem çerçevesinde böyle bir görüntü var ama olay hiçbir zaman bu kadar basit değildi. Türkiye’de tarih, “demokratik gelişme” alanında, epey ağır aksak yürür. Ama sonuç olarak gene de yürür. Sanırım şu yıllarda önemli bir dönemece geldik; bir eşiği aşarak yeni bir döneme adım atmak noktasındayız. Ama o adımı henüz atmadık. Çünkü hâlâ, o adımı ve benzer adımları atmayı engelleyen bazı içsel etkenler var.
Şöyle bir yapısal dönüşüm görüyorum: Türkiye Cumhuriyeti, bir azınlık (seçkin bir azınlık) tarafından ve o azınlığın çeşitli özlemlerini gerçekleştirmek üzere kuruldu. Bu özlemlerden biri, başlangıçta, o azınlığın çoğunluğa dönüşmesi, ideolojinin kendi kelimeleriyle söylersek, Cumhuriyet’in yurttaşlarının “medeni insanlara” dönüşmesiydi. Ama, nedense, bu da dâhil olmak üzere özlemler bir türlü, istenen hızla, gerçekleşmiyordu. Onlar gerçekleşmezken, “seçkin azınlık” da oturduğu yere ısınıyor, yerleşiyordu.
Nasıl yerleşir? Azınlıkla çoğunluk arasında bir yığın örtüşmezlik bulunabilir; ama belirli hedeflere ulaşma konusunda iyi kötü bir konsensus varsa, çoğunluk, kendisinde olmayan bazı ayrıcalıkların azınlığa verilmesine ses çıkarmayabilir. 1917 Devrimi’nden sonra böyle bir durum oluşmuştu. Çoğunluk, toplumu tepeden yönlendiren azınlığın gösterdiği hedefi paylaşıyordu. Bu gidişle oraya varılmadığı ve zaten varılamayacağı anlaşılınca değişti durum; muhalefet başladı.
Buradaysa, böyle bir konsensus hiç kurulmamıştı. Onun için, toplumun geleceğine ilişkin düşünce üreten seçkinler burada iyice köksüzdü. Bu köksüz azınlık nasıl olur da aynı zamanda “hegemonik” olabilir?
Kök olarak Silâhlı Kuvvetler’e dayanıyorsa olabilir. Türkiye’de durum buydu.
“Tek-parti” yıllarında olabileceği kadar net bir şekilde böyleydi. “Çok-partili” sisteme geçince zorluklar da başgösterdi. Bunun çözümü “darbe”yi getirdi ve “darbe”yi adetâ kurumsallaştırdı. “Darbenin kurumsallaşması” gibi ne de olsa çirkin bir görünümden kurtulmak için Milli Güvenlik Kurulu/ Konseyi gibi uygulamalara geçildi. Ama bunlar da tam bir çözüm olmadı ki 28 Şubat gibi “balans ayarı” müdahalelerine ihtiyaç duyuldu. Halkın bir kısmı habire yanlış adamları seçiyordu, sorunun özü buydu.
2002’de halk gene aynı işi yaptı. Ama bu sefer olan oldu ve adına “vesayet” mi diyeceğiz, “derin devlet demokrasisi” mi diyeceğiz, ne diyeceksek, kuruluştan beri varolan yapı çatırdadı. Bunda iç koşulların da, dış koşulların da payı var.
Böylece, bugün Tayyip Erdoğan’da cisimleşen “çoğunlukçuluk” aşamasına geldik. Geldiğimiz bu noktada, üstünde “demokrasi” yazan kapının tokmağını çevirebilir ve oradan içeri girebilirdik. Ama aslında bütün bu tarih, bunu yapma durumuna kadar gelen gücün o yazıyı okumasının ve anlamasının araçlarını da engellemişti. Onun için biz şimdi “Çoğunluk Destekli Keyfîlik” kapısından içeri girmeye başladık.
Derken yerimiz de bitti. “Arkası var.”
Yazarlar
-
İbrahim KirasOrtada aslında bir ‘plan’ yok 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump kuzulara şah olunca… 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanTrump’ın Gazze Planının Ak Parti çevresinde yarattığı derin çatlak 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsıl sorunumuz TL değil dolar enflasyonu 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025