Murat BELGE

Murat BELGE
Murat BELGE
Tüm Yazıları
Yurt dışında Erdoğan
24.05.2014
2678

 Geçen hafta sonu Genova’daydım. 1914’ün yüzüncü yıldönümünde, “Yüz yıl sonra nereye geldik” tarzında bir toplantı düzenlenmişti. Nüfuz bölgeleri, güç odakları ne oldu? Eski imparatorluk alanlarında neler oluyor? Yeni sorunlar ne, eskiden beri sürmekte olan sorunlar ne?

Bu yoğun program içinde yazılarımdan birini de yazıp gönderemedim.

Şimdi bu sabah Taha Akyol’un yazısına bakıyorum: “Türkiye Nereye?” Daron Acemoğlu’ndan, Rifat Hisarcıklıoğlu’ndan ve Ali Babacan’dan alıntılar vermiş. Üçü de, ekonominin tökezlediğini, ama bunun başlıca nedeninin hükümetin, daha doğrusu Tayyip Erdoğan’ın izlediği politika olduğunu söylüyorlar. Acemoğlu’ndan şu cümleyi de almış: “Bir zamanlar uluslararası toplumun sevgilisi idi, artık öyle değil.”

Genova’da, bu, “artık öyle değil” durumuyla çok somut bir şekilde karşılaştım. O günlerde elime geçirdiğim yabancı gazetelerde Türkiye’yle ilgili haber- yorumlar vardı. Çoğunda vesile Soma faciasıyla, ama söz dönüp dolaşıp --aslında fazla dönmeden ve dolaşmadan-- Başbakan’ın davranışlarına geliyordu. Bu davranışları nasıl değerlendirdiklerini uzun boylu anlatmaya gerek yoktu.

Frankfurter Allgemeine’nin bir sayısı geçti elime: birinci haber, uygun boyda manşetiyle: “Erdogan Nicht Willkommen”. Nasıl çevirirsiniz bunu? Mealen, “Erdoğan hoş karşılanmıyor” ya da “Erdoğan’a ‘hoşgeldin’ yok” gibi bir şey. Frankfurter Allgemeine’nin nasıl bir gazete olduğunu anlatmak yersiz; onun bu habere verdiği yer de “mânidar”.

Yani şu birkaç gün içinde yurt dışında bolca izlediğim yabancı basın, Taha Akyol’un kendisinin ve alıntı yaptıklarının söylediklerine uygun bir yayın yapıyor. Almanya’da biçimlenen tavırda, Cumhurbaşkanı’na gösterilen tavrın etkisi büyük. Zaten Merkel’in Erdoğan’a “daha duyarlı” konuşma yapması haberi de basına yansımıştı. Bunlar gerçekten yüz kızartıcı durumlar.

Basın bir yana, bizim toplantıda birçok “uluslararası ilişkiler” uzmanları, uluslararası siyaset yazarları, risk uzmanları, yani dünyanın gidişiyle yakından ilgilenen insan vardı. Oturumlar bittikten sonra, öğle, akşam yemeklerinde birlikte oluyorduk. Doğal olarak konuşmalar devam ediyor, oturumlarda değinilmeyen konulara da giriliyordu. (Böyle toplantılarda asıl bu özel konuşmalar ilginç olur.)

Bu sohbetlerde de Türkiye üzerine konuşulanlar farklı değildi. Orada bulunanlardan biri nihaî bir hüküm verdi bir sohbette: “Uluslararası siyasette bu adam kesinlikle bitmiştir,” dedi. Bir başkası, her durumda bir kavga çıkararak istikrarsızlık yaratan bir başbakanın ülkesine kimsenin yatırım yapmayacağını söyleyerek bu gidişle ekonominin teklemeye başlayacağına işaret etti.

Başbakan ve taraftarları dünyadaki bu havadan elbette haberdar --senden benden fazla haberdar olduklarından şüphem yok. Bundan sıkıntı duymaları da normal. Ancak o çevre, çeşitli metafizik komplolarla doldurulmuş zihniyetlerinde, bunu “sağlıklı bir gidiş”in sinyali olarak yorumluyor. Başbakan bunu da açık açık söyledi; Avrupa’nın bizi eleştirmesinin, doğru yolda olduğumuzu gösterdiğini anlattı.

Sandıkları ve umdukları kadar büyük kitleler olmayabilir, ama bütün bu komplo teorilerine, dünyanın bize düşman olduğu ve parlak gelişmemizi durdurmak istediği teorilerine baştan inanmış hazır bir kesim var. “Batı’da hava bu, söylenenler de bunlar,” dendiğinde böyleleri daha mutlu oluyor, önderine daha sıkı sarılıyor.

İnsan öznelliği diye bir şey var: herhangi bir toplumda yaşayan insanların kendi içlerinde olanlara bakınca gördükleri, başkalarının gördüklerinden farklı olabiliyor.

Ancak Türkiye’nin konuları, sorunları kavrayışında, ne desem, “bilgi” düzeyinde mi, başka türlü farklılıklar görülüyor. Şu yolsuzluk iddiaları ortamını hatırlayalım: bununla başlayan “adam sürme” faaliyeti dünyanın neresinde olabilirdi, diye düşünüyorum, medeni bir yer aklıma gelmiyor. Burada oldu, akıl almaz işler oldu; bunların sözünü ediyoruz, ama sonunda oturduğumuz yerde oturuyoruz. Bunun nihai nedeni, bu algılama farklılığı.

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar