Murat BELGE
Türkiye toplumunun “muhafazakâr” olduğunu sık sık söyleriz (çünkü toplum bunu sık sık söyletir). Ama, böyleyse de, tuhaf bir muhafazakârlıktır bu. Sözgelişi, tarihten gelen bir şeyleri “muhafaza etmek” gibi bir kaygısı olmayan bir muhafazakârlık. Ayrıca, “yeni” sıfatının büyük kitlelere bir şekilde hitap ettiği bir toplum bu. “Yeni” olanda bir çekicilik buluyor. Üstelik, şu günlerde, “muhafazakâr” olduğunu iddia eden parti “yeni” üstüne kurulu bir sloganla siyaset yapıyor: “Yeni Türkiye”. Bununla, hem “eski”yi, hem “yeni”yi tekeline almış durumda.
Bir toplumda “yeni”nin aranan ve istenen bir şey olması, telaffuz edildiği anda bir heyecan yaratması, insanların hâlihazırdaki durumdan hoşnut olmadıklarına alâmettir. Şimdi, Türkiye’de insanların egemen ruh halinin buna uygun olduğu söylenebilir mi? Sanırım söylenebilir. Çeşitli nedenlerle, ama en çok da ekonomik nedenlerle bulunduğu yerde mutlu olmayan çok yaygın tabakalar var. Mutlu olmamakta haklı olduklarını da teslim etmek gerekiyor. Türkiye, yıllardır, bir “tüketim toplumu”nun altyapısıyla değil ama üstyapısıyla yaşıyor. İstek yaratmakta olabileceği kadar başarılı; ama yaratılan isteği karşılamakta o kadar başarılı değil.
Şimdiki zamandan memnun olmamak, “muhafazakâr” olmayı da açıklayabilir. Koşullar kötü, düzelmesi beklentisi zayıf... Bu hemen, “eksiden iyiydi” düşüncesini getirir. Tamamen evrensel bir düşünce kalıbıdır bu: “eski toprak” deyimi, “eski Bayramlar” duygusallığı, her türlü nostalji... Haşin bir “bugün” ve ışıltı vermeyen bir “yarın”ın ürettiği bir düşünce tarzı. “Düşünce” tarzı demekte ısrarlı değilim, çünkü daha çok bir “düşünmeme” tarzı. Olmayan bir geçmiş yaratma çabası.
Şu söylenebilir: bizim tarihimizde, Osmanlı, sonra da erken Cumhuriyet toplumu, şişkin mi şişkin bir “orta sınıf” toplumuydu. Müslüman kesim arasında sınıf farkı özellikle azdı. Küçük meta üretimi yapan bağımsız üreticiler toplumu. Bu ortamda modernleşme sınıfsal farklılaşma ile eşanlamlı bir kavram oldu. Bugün de birileri “Eskiden ne iyiymiş!” diye iç çekerken, kısmen bu ortalama eşitliğin anısını yadediyor.
Dolayısıyla, “yeni” kavramına bilinçdışı --ve önleyemediği-- bir sempati duyan ve “muhafazakâr” olduğuna inanan bir toplum, “geçmiş”i de, “gelecek”i de, zihninde gerçek nirengileriyle kavrayamayan bir toplumdur: olmamış bir geçmişle olamayacak bir gelecek arasında... Bu demektir ki, bu üç temel “zaman” arasında, gerçekliği olanı, sadece, hiç sevilmeyen “şimdiki zaman”dır. Bu zaman, yaşandığı anda “geçmiş”e dönüşür, ama nostaljinin “geçmiş”i değildir o; oraya kadar uzanmaz. Çünkü hatırlanan bir geçmiştir ve hatırlandığı ölçüde yaldızlanmaya gelmez. “Evvel zaman içinde” değildir.
Şimdi, böyle bir yapı içinde, AKP iktidarı “yeni Türkiye”den söz ediyor. “Yeni Türkiye”nin anahtarının kendi elinde olduğunu iddia ediyor. Öteki partileri, öncelikle de CHP’yi, “eski”nin savunucusu ve bekçisi olmakla suçluyor. “Yeni Türkiye”ye ulaşmayı engellemeye çalışan güçlerin önderi ve koordinatörü olduğunu söylüyor.
Bu ülkede şu ya da bu şekilde tanımlanan bir “sol” içinde yer alan siyasî yapıların (örneğin CHP’nin solunda olduğunu özellikle vurgulayan örgütlerin) belirli bakımlardan son derece “muhafazakâr” oldukları tesbitine ben de katılırım. Ama şu konjonktürde, “yenilik” şampiyonu AKP’nin “yenilik”ten ne anladığını ve topluma sunduğu “yenilik”in nasıl bir şey olduğunu anlamak bana daha önemli --ve âcil-- geliyor.
“Yeni” Türkiye benim için de hayatî bir kavram. Ama, nerede ve nasıl “yeni”? Vaad edilen bu nesnenin sahiden “yeni” olduğundan emin miyiz?
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025