Murat BELGE

Murat BELGE
Murat BELGE
Tüm Yazıları
İçeride ve dışarıda
21.03.2015
1797

 New York Times’ı okuyorum: “Türkiye Kararsız Kalınca Cihadîler Suriye’ye Geçiyor” mealinde bir başlık! Dikkatli yazılmış bir haber. “Böyle oluyor” demiyor, “Böyle olduğunu söyleyenler var,” diyor. Türk tarafından konuşanların sözlerine de yer verilmiş vb. Öte yandan, “NATO üyesi Türkiye nasıl böyle davranabilir” sorusunu soranlar da olduğu belirtiliyor. Suriye’de bu olayların başladığı ve neyin ne olduğunun da pek anlaşılmadığı sıralarda, şimdi IŞİD olarak ortaya çıkmış bu adamlara fiilen yardımcı olunduğu da söyleniyor. Öte yandan, adını vermeyen kaçakçıların bugün de bu trafiğe yardımcı oldukları anlatılıyor. Mustafa adında biri (soyadını vermemiş) şimdiye kadar 200 adam geçirmiş.

Ama bunları, “böyle böyle oluyormuş” diye Türkiye’de aktarınca, hareketli bir reddetme ile karşılaşıyorsunuz. Yardımcı olunduğu kesin bir dille reddedilirken, IŞİD’e de birtakım ağır suçlamalar yöneltiliyor. Gene de, onların bir kısmını yönelten Cumhurbaşkanı’nın Kobane krizinin yoğun günlerinde söylediklerini hatırlayınca, insan neye inanması gerektiğini şaşırıyor.

Bunu, başlıkta ima ettiğim soruna bağlamak istiyorum. Bizim tarihimizde hep olmuştur, şimdi daha da belirgin bir şekilde olmakta: bir konunun Türkiye içinde algılamasıyla Türkiye dışında algılanması arasındaki uçurumu kastediyorum.

IŞİD’in yapıp ettiklerinden sonra, Türkiye’de de çok popüler olduğunu sanmıyorum. O vahşetin fikrinden ya da zikrinden ya da seyrinden haz alan birileri, her zaman, her yerde bulunur. Burada da fazlasıyla var. Ama “fazlasıyla” da olsa, sonuçta küçük bir azınlık bunlar. AKP de onunla özdeş görünmek istemez. Dolayısıyla bu dille konuşuyor… Ama fiilen ne yapıyor? Suriye’de Esad’a karşı ve aynı zamanda Kürtlere karşı tavrı belli. IŞİD’i o kadar önemsemediği de belli.

New York Times’da veya genel olarak dünya basınında çıkan yazılar, gazetecilik etiğinin koşullarına uygun, olgulara, kanıtlara dayandırılarak nesnel bir yaklaşımla yazılmış yazılar. Buradaki öfkeli retorikle ilgileri yok. Onları izleyen, okuyan dünyalılar, Türkiye- Suriye sınırında olup bitenler hakkında bir perspektif ediniyorlar. Burada ise o perspektife uygun bir söz söyleyecek olursanız, “Vatan haini” ilân ediliyorsunuz. Bu “eski hastalık” büyüyerek devam ediyor.

Cumhurbaşkanı bir sabah uyanıyor, Amerika’yı Müslümanlar’ın Kolombo’dan birkaç yüzyıl önce keşfetmesinin hepimiz için iyi olacağına karar veriyor ve kararını dünyaya açıklıyor. Burada, onunla kıyasıya mücadeleye giren muhalefet öbekleri bile bu açıklamayı fazla ciddiye almıyor. Böyle bir iddianın pratik bir siyasî sonucu yok çünkü. Amerika’ya Müslümanlar’ın gitmiş olması, sözgelişi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun bileşimini ya da birtakım ihalelerin kimim üstünde kalacağını etkilemiyor.

Yurt dışında da, böyle bir iddia, fazla yankı uyandırmamış olabilir. Ne diyeceksiniz, ne yazacaksınız? Ciddi üslûpla bir tepki gösterecekseniz, birkaç kaynağa işaret edersiniz. Dalga geçme üslûbu kullanmaya karar verirseniz, belki daha verimli bir alan; ama birkaç espri sonra gene tıkanırsınız.

Ama Tayyip Erdoğan’ın iddiası yurt dışında, burada yaratmadığı bir sonuç yaratıyor: Böyle iddialarda bulunan bir “siyaset adamı” bundan sonra ciddiye alınamaz.

Bir başka düzeyde “ciddiye almak” gerekir elbette. Zihni böyle çalışan bir kişi ve onun Cumhurbaşkanı seçildiği (hem de epey açık farkla) bir ülke… Gel de durumu ciddiye alma.

Son performans ise Ermeniler’e çağrısı: “Gelin, belgelerinizi ortaya koyun!

Bu da geçer, yurt içinde. “Kıyım yok; genosit yok” anlamına gelecek her şeyi bağrına basmaya hazır bir kesim var burada. Tayyip Erdoğan da onların oylarını almaya son derece hevesli.

Gene aynı hikâye! Bu kahramanca meydan okuma, “Ey!” ünlemleri eksik olmayan epik çağrı, dünyayı ne kadar ikna edecek?

Etmeyecek. Ama bu da Erdoğan’ın bir başka sevgili oyuncağı ile oynamasına imkân verecek: “Bizi sevmiyorlar, kıskanıyorlar, güçlenmemizi istemiyorlar” vb.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar