Murat BELGE
Engels Utopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm adını verdiği kitabını 1880’de yayınladı. Bu tarihte Marx henüz hayattaydı. Ama zaten her ikisi de yazdıkları her şeyi birbirleriyle uzun uzun konuşmuş oluyorlardı.
Söz konusu kitaba birçok açıdan bakılabilir. Başladığım bu “dizi” çerçevesinde iki noktayı vurgulamak istiyorum. Birincisi bu “bilimsellik” vurgusuyla, sosyalizme neredeyse “ontolojik” bir karakter yüklemesi; Türkçedeki deyimiyle, “eşyanın tabiatı gereği”, dünya sosyalist olacaktır. Bilim de zaten bunu saptamak üzere vardır. Ölümünden sonra yayımlanan Doğanın Diyalektiği bu yaklaşımı iyice perçinler. Engels’in bir “determinizm” çerçevesinde yaptığı bu formülasyon bütün konulara çok daha yüzeysel bakan “taraftar”ların elinde tam bir teolojiye dönüştürüldü: “tarihin zorunlu akışı”, “şaşmaz akışı” falan derken, pazar günü üzerinde durduğum, “kendi içsel çelişkilerinin kazdığı mezara görülmeye mahkûm kapitalizm” anlayışı iyice köklendi. Bu da iyi olmadı.
Marksizm’in genel “literatür”ünde böyle bir “kendiliğindenci” anlayışa yer veren birçok söz vardır, ama bunun karşıtı da vardır. Örneğin, tarihin “dinamo”su nedir? Manifesto’da söylendiği gibi “sınıf mücadelesi” midir motor; yoksa, yayımlanmayan Grundrisse’de söylendiği gibi “üretici güçlerle üretim ilişkileri arasındaki çelişki” midir? Birinciyi seçerseniz daha “voluntarist”, ikinciyi seçerseniz daha “determinist” ve dolayısıyla “kendiliğindenci” bir zeminde duruyorsunuz demektir. Oysa aslında bunlar birbirini dışlayan önermeler değil. İkinci, birincinin içinde hareket ettiği matrisleri belirliyor.
Nitekim Marx kapitalizme “mezar kazıcı” arayışında “içsel çelişki”den söz eder; ama aynı zamanda işçi sınıfından söz eder. “Köpek kavramı havlamaz” sözüne benzer biçimde, “çelişki” kavramı kimsenin kafasına sopa indirmez. Sopa indirilmesini gerektiren bir durum varsa, bu işi yapacak somut birinin bulunması gerekir: Marx’a (ve Engels’e) göre, bu somut özne işçi sınıfıdır –ama “sınıfı” der demez, yeni bir soyutlaşma tehlikesi başgösteriyor.
Bu da, Engels’in Bilimsel Sosyalizm’i üstüne dikkat çekmek istediğim ikinci nokta. “Ütopik” bulduğu sosyalizm teorilerinde işçi sınıfının yoksulluğu, sefaleti vurgulanıyordu ki Engels kendisi de gençliğinde bunları anlattığı bir kitap yazmıştı. Ama daha sonra, işçi sınıfın “kurtuluşu”nun onun yoksulluktan kurtulması gibi anlaşılmasının yetersiz bir yaklaşım olduğuna ve aslında bir tür “hayırseverlik” kapsamına girdiğine karar verdi (Marx da aynı şekilde düşünüyordu). “Ahlâk öyle gerektirdiği için onun yanında yer alan aydın”... Bu düşünce tarzı utopikti, çünkü sosyalizmi ahlâkî bir seçime indirgiyordu. Oysa sosyalizm tarihin dayattığı bir zorunluktu. Fizik maddenin hareketini inceleyen bilimdir. O halde toplumsal bilim de tarihin hareketini, hareket yasalarını inceler. İncelediği zaman da, bu hareketin işçi sınıfına geleceği kurma görevi yüklediğini görür. “Erdemli olma” hatırına değil, “gerçekçi olma” gereği, sosyalist olunur.
Dünya tarihinin bu aşamasında yaşayarak olguları gözlemlemiş biri olarak, bu düşünce tarzının gerçeklerini anlıyor ve hak veriyorum. Ama bir aşamadan sonra bu mantığı sonuçlarına vardırma çabasının çok aykırı, karşıt sonuçlar verdiğini de gördüm. Öte yandan, “bilimsel düşünce” diye bir tarz olmasının ahlâkı geçersiz ya da gereksiz kıldığı kanısında değilim. Sosyalist olmak da, benim gözümde, öncelikle ahlâkî bir seçimdir.
Engels’in bilimsel başlayan düşünce çizgisi, bir aşamadan sonra, önce “çelişki”, sonra da “proletarya” kavramlarının bilimsel olmayan, dilek ve beklentilerimizi yansıtan tanımlar edindi. Önümüzdeki günlerde bu iki konu üstünde duracağım.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- “Ölmek”
9.06.2025 - Zamanı Kendine Uydurmaya Çalışmak
23.05.2025 - Siyaset savaş değildir
21.05.2025 - Vatanperver katil
12.05.2025 - Barış isteyen de var, istemeyen de
5.05.2025 - Gerçeklik Saygısı
22.04.2025 - İmamoğlu ile açılan kapı
31.03.2025 - Küsme zamanı değil
17.03.2025 - AKP’nin “politika yapma” üslubu
10.03.2025 - Reel-Sosyalizm ve Kürt Sorunu!
7.03.2025
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
Ad Soyad Giriniz...
Hilal kardeşimiz merkeze doğru hızlı adımlarla yürüyor.Kısa süre sonra vekilliğe sıra gelecek,bu belirgin adımların sonucu olarak. Ne deyim, iktidar nimetinden sende faydalan,işi öğrendin.