Murat BELGE
“Cuma namazı” konusu da bir “sorun” olma yoluna girdi. Onu başkaları da izleyecektir.
Bunun temeli “evrenin yaratıldığı hafta” inancına uzanır. Bunun yer aldığı ilk metin Tevrat, onun başı, “Tekvin” bölümü. Allah’ın yedinci günde dinlenmesi. Yahudiler bu “yedinci” günün (“Şabat”, bu da “yedinci” demek) Cumartesi olmasında karar kılmışlar. Öteden beri sofu Yahudiler tarafından büyük bir disiplin içinde uygulanır. Elektrik düğmesini çevirmek bile günahtır.
Dünyevi iş yapmayınca, bu günü ibadete ayırmak akla yakın bir yol.
Arkadan Hıristiyanlık geliyor. Dört İncil’den biri, Yuhanna’nınki, zaten bu yaratma eyleminin İsa’ya göre yorumu. Rab, “Işık olsun” dediği zaman, o “Işık” kendisi, yani Kutsal Üçlü’nün “Oğul”u, yani İsa oluyor.
Hıristiyanlık Aziz Paul’un çabasıyla Musevilik’ten koptu. “Biz farklıyız” demek için somut fark gerek. İşte, gerekli farklardan biri, Hıristiyanlar’a göre Allah’ın dinlendiği yedinci gün artık Cumartesi değil, Pazar olması.
Aynı bölgenin üçüncü monoteistik dini İslâmiyet oluşurken bu örüntü tekrarlanıyor ve bu sefer ibadete daha çok zaman ayıran “tatil” günü Cuma oluyor.
Sorun yok: biri orada, öbürü ötede; biri o gün, öbürü öteki gün. Zaten aralarında ilişki ha var, ha yok.
Ama bugün “globalizasyon” dediğimiz olayın ilk adımları bayağı erken zamanlarda atılmaya başlamış. Dünya çeşitli bakımlardan küçüklerken Hıristiyan Batı da kendi hegemonyasını gitgide artırıyor. “İlle Pazar gününü kabul ettirelim” diye bir derdi yok kimsenin, ama doğal olarak, onların âdetleri belirleyici oluyor. Ama zamanla, bu durum başkalarına batmaya başlayacak: “Niye onun tatil/ ibadet günü dünyada geçerli de benimki değil?”
Müslümanlar bir dünya imparatorluğu kursalardı, bugünün dünyasında Pazar gününün statüsü Cuma gününde olacaktı. Yani şimdi bir yanda bir “dünya düzeni” var; bir yanda da İslâm’ın farklı inançları.
Mümin bir Müslüman “Ben Cuma namazına gitmek istiyorum” deme hakkına sahip. Peki, buna göre yasaları değiştirip “Hafta tatili Cuma günüdür” deyip Pazar’ı da “çalışma günü” ilan edelim mi? Dünyada çok sayıda Müslüman toplum var, ama böyle bir şey yapan bildiğim kadar yok. Çünkü bunu yapınca dünyadan dışlanır.
Türkiye’de bu olay ayrıca bir “iç politika” sorunu. Çünkü gerçekten adım adım İslâmî hayat tarzını bütün topluma empoze etme siyaseti uygulayan bir iktidar sözkonusu. Bu, birilerinin temelsiz korkusu filan değil; gerçekten böyle. Ama “böyle” olduğunu söylemekle nereye varıyoruz? Gene İslâm’a göre, “laiklik” diye bir şey olamaz. Siyasetle din iç içedir. İç içe olmalıdır.
Şimdiye kadar bu toplumda halka “Müslüman olun. Dindar olun. Ama İslâm’ın ne olduğunu benden öğrenin” diyen bir zihniyet egemendi. Şimdi, “İslâm onların anlattığı şey değildir. İslâm budur” diyen bir zihniyet iktidarda. Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu durum da, özetle bu.
İsteyenlerin “Cuma namazı”na gidebilmelerine imkân vermek üzere mevzuatı değiştirmeye hazırlanan hükümet, bunu açıklarken, işlerin aksamaması için de tedbir alınacağını vurgulamaktan geri kalmıyor. Bunu yapabilirler mi, nasıl yaparlar, onların bileceği iş. Ama böyle pratik sorunların olduğunun elbette farkındalar. İbadet, Cuma iyi de, “işler” diye bir şey var.
Böyle konuları (“sorunları”) nasıl bir ortamda konuşuyor, karara bağlıyoruz? Asıl önemli olan bu, asıl “sorun” olan da bu. Çünkü mantığımıza egemen olan şey “dayatma”. “Bunu yapmak doğru mu?” diye düşünmüyoruz; “Bunu dayatacak gücüm var mı?” diye düşünüyoruz. Varsa, dayatıyoruz. En genel tavır bu.
Sözgelişi, isteyenlerin namaza gidebilmesine cevaz veren yeni bir düzenleme yapılırsa, kısa zaman sonra, namaza gidenlerin gitmeyenlerin çetelesini tuttuğu bir aşamaya da gelebiliriz. Normalde öğle yemeği veren kurumların Ramazan’da oruç tutmayan var mı diye sormadan mutfağını kapatması gibi. Bu gibi davranışların “yukarıdan” desteklendiğine dair sinyal aldıkça böyle gayretkeşlik alır başını gider.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
22.04.2025
31.03.2025
17.03.2025
10.03.2025
7.03.2025