Murat BELGE
Alper Görmüş’ün yazısını okuyorum, cuma sabahı. Basınımızdaki “gönüllü dezenformasyon” üstüne yazıyor. Her zamanki dikkatli, düşünceli üslûbuyla, bunun bizim basın hayatımızda ne kadar köklü bir maraz olduğunu anlatıyor.Kendisini bir “taraf”ın içinde gören gazeteci, verdiği bilginin doğruluğundan, yanlışlığından önce, bunun bu şekilde sunulmasının kendi “tarafı için” faydasını ve zararını düşünüyor. Yani “fayda”, “doğru”nun önüne geçen bir kavram.
Biz Alper Görmüş’le Bilgi Üniversitesi’nde tanıştık.O zaman, küçük bir ekip, “Medyakronik”i çıkarırlardı. Bunun da amacı Türk basın hayatının, gazetecilik pratiğinin bu hastalıklı yanlarını somut olgular yoluyla sergilemekti. Ve o pratiğin içinde bulunan (hâlen de bulunan) birilerinin nefretini kazanmışlardı.
Dünyada başka örnekleri yok değil; medya siyasette çok güçlü bir araç, onun için de suiistimale açık. Ama, işlevi “bilgi vermek” olan medyanın kendisi hakkında “bilgi verme”nin de bir kariyer olabildiği ülke azdır, diye düşünüyorum. Belki benim bilgi eksikliğimdendir. Ama sonuç olarak, “Medya Bugün Hangi Yalanları Söyledi” adıyla bir günlük gazete yayımlayıp sayfalarını da her gün rahatça doldurabilirsiniz bu toplumda.
Bunun böyle olmasının uzun bir tarihi, ama aynı zamanda bir de “kısa tarih”i var. Bizde “modernleşme” bir devlet projesi olarak başlayıp yürüdüğü için, varolan bütün kurumlar, bu arada o “modernleşme”nin ögeleri olarak bilinen kurumlar, kendilerini projeye bağıtladılar, buna katkıda bulunmayı bir numaralı “görev”leri olarak gördüler. Bu durum, bunca yıldır, bizim iliklerimize işlemiş, hepimiz, bu yüce “misyon”un misyonerleriyiz.
Uzun tarih böyle. Bunun kısası ise 12 Eylül’den bu yana geçen süre içinde olanlardan oluşuyor. Malum, 12 Eylül yalnızca bir “asayişi temin etme” girişimi değil, asayişin bir daha bozulmaması için toplumu yeniden tanzim etme girişimiydi. Son “Tanzimat”larımızdan biriydi ve doğal olarak bir “toplum mühendisliği” örneğiydi. Devlet o uzun tarihin verdiği alışkanlıklarla medyayı da yardıma çağırdı. Medya, o uzun tarihin verdiği alışkanlıklarla hemen “hazır ol”a geçti. Medya bize “bilgi verme” işini ve biçimini revizyondan geçirdi; hangi konuda nasıl düşünmemiz gerektiğini anlatmaya başladı. Bu uğurda “bilgi” denen o nesneyi duruma göre sakladı, değiştirdi vb. Başka bir söyleyişle, bu şekilde tasarlanmış bir Cumhuriyet’in “iyi” yurttaşı nasıl olunur, onu göstermek üzere seferber oldu. Bunun mimarları bugün de aramızdalar, benzer görevlerdeler ya da misyonlarını bir biçimde devam ettiriyorlar.
Bu “tanzimat” işi bir devlet projesi, hâlâ. Ama Türkiye kocaman bir ülke, karmaşık bir toplum. Dolayısıyla, eskisi gibi tek bir kapsayıcı projeyle yürümüyor (eskiden de öyle olmadığı tartışılır elbette, ama eskiden genel proje dışında kalanların sesi bu kadar fazla duyulmazdı). Başka başka projeler benimsemiş kümeler, gruplar ve bireyler var. Medya, yukarıda söylediğim ve aslında herkesin de bildiği gibi çok güçlü bir araç olduğu için, bütün bu kümelerin de kendi medya parçacıkları, mikrofonları var. Böylece, dile getirdikleri “projeler” farklı olabiliyor, ama içinde yer aldıkları “basın organı” ve “misyon” ve “kendileri” arasında kurdukları ilişki hiç değişmiyor. Zaten bu, bu toplumda varolan herkese, “main-stream”in, “normal” sayılanın okuttuğu ders, sunduğu misal.
Onun için bir “gazeteci”, “Ben de bir Sırp vurdum” diye yazabiliyor. Onun “projesi”nin gerektirdiği böyle bir şey. Ama “main-stream”den bir gazeteci veya editör, onun kadar naif olsa, “Bugün beş gerçeklik daha vurduk” diye manşet atabilirdi.
Bu söylediklerim tabii “medya” alanında görülen olaylar. Ama “misyon” dediğim bu nesne medya ile sınırlı değil, tanımı gereği, çok daha geniş bir şey. Yarın da bu koşullanmanın hukuk alanında nasıl tezahür ettiğini yazmak istiyorum.
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025