Murat BELGE
Türkiye’de modernleşme hareketi aşağıdan gelen bir hareket olmadığı gibi, aşağıdan pek olumlu cevap da almamıştı. Konuşulduğu, anlaşıldığı hiç söylenemez. Öte yandan, bunun mutlaka başlatılması gereğine inanan bir avuç seçkin zaten böyle bir şeye gerek (ve muhtemelen imkân) görmüyordu. Ahali bu hareketin öznesi değil, ancak nesnesi olabilirdi.
Cumhuriyet’in “Halkevleri” türünden girişimleri bu temel “aşağısı/yukarısı” yapılanmasında gedik açmaya yetmedi. Bu genel koşullarda “dönüşüm” hareketinin öznesi öncelikle bürokrasi, başlıca aracı da “hukuk” oldu. Toplumun dönüşmesi için “yasa” çıkarıldı, yasa uygulandı.
Dün, böyle bir “misyon” toplumunda, “medya” kurumunun nasıl özel bir işlevle donandığına değinmiştim. Bugün de “hukuk” alanında olanlara bakmak istiyorum. Benzer bir anlam ya da “görev tanımı” kayması da burada yaşandı –yaşanması zorunluydu.
Hukuk, aslında bu dönüşüm sorunlarının ön plana geçmesinden çok önce, devletin toplumu denetim altında tutmasının aracıdır. Ancak, Osmanlı toplumunun çok-parçalılığına (“çoğulcu” denilemez) uygun bir biçimde, hukuk da tamamen çok-parçalıydı), Bir yanda, “millet sistemi” çerçevesinde, varolan bütün cemaatlerin iç işlerinde uyduğu ve uyguladıkları hukukları vardı. Bir yanda, Müslümanlar’ın “kadı”nın yetkisine bırakılmış “medenî hukuk” vardı (yani, bugün “medenî hukuk” diye ayırdığımız alanda, daha çok eşit “yurttaşlar” arasında kuralları, prosedürleri belirleyen hukuk): hepsinin üstünde, devletin bütün tebaaya uyguladığı, gereğinde “karakuşî”leşebilen hukuk yer alıyordu.
Cumhuriyet, seçkinler/taban ilişkisinin niteliklerinden ötürü, hukuku bir yandan modernleşme girişiminin başlıca somut aracı olmak üzere yeniden düzenlerken, bir yandan da, istenildiği gibi davranmayanları cezalandırmanın aracı olarak düşündü ve kullandı. 12 Eylül döneminde Kenan Evren’in ağzından “Biz devleti bireye karşı koruyan bir anayasa yaptık” diye bir cümle döküldüyse, dünya hukuk kültüründe bir yeri olmayan bu cümle, Türkiye’nin yakın dönem tarihinde son derece “aşina” bir şeydir. Benzer vecizelerin eksiği yoktur: “mevzu-u bahis olan vatansa...” gibi. Ceza Kanunu’nun başkasından değil de İtalya’dan alınması gibi durumlar, yapılan işin rastlantısal değil, yeterince bilinçli olduğunu gösterir. Kanunu alır ve uyarlarken yapılan başlıca değişikliğin cezaları ağırlaştırmak olması da anlamlıdır.
Böylece “hukuk”un anlamı da değişmiştir. Modernleşme öncesinde Müslümanlar için varolan hukuk, İslâm’ın adalet anlayışını geçerli kılmak üzere oluşturulmuş “sultanî” hukuktu. Bu özelliğiyle, bir kutsallık taşıyordu. Modernleşmenin başlamasıyla, bu kutsallık devlete, onun projelerine, aklına, uygulamalarına kaydırıldı. Dolayısıyla, “adalet” kavramının tanımı da birtakım değişikliklere uğratıldı. Tabii bunların hiçbiri adı konularak, konuşup tartışılarak, böyle olmadı. Çok zaman, “böyle olduğu” telaffuz da edilmedi, söylenmedi, ama oldu.
2002’de AKP’nin iktidar olmasıyla birlikte başlayan kıran kırana kavgada “hukuk kurumu”nun nasıl tavır aldığını, nasıl yer aldığını gördük. 12 Eylül olduğunda Konsey’in önünde tebrik kuyruğuna giren kurumların mensupları burada, bu yeni ortamda, kahramanca savaştılar.
Değindiğim bu “anlam kaymaları”, hukukta, medyada, akademyada ve bütün ilgili alanlarda, bir muhayyel “fayda” hedefine doğru oluyor. “Memleket için faydalı” denebilir, “devlet için...” veya “milletimiz için...” denebilir. Ama ortada hep bir “fayda” var. Bu “fayda”, tartıştığımız alan her ne ise, o alanda çalışanların yapmaları gereken işi yapmalarının önüne geçiyor. Akademik çalışma, doğru bilgi üretmek amacıyla yapılır; medya, topluma olup bitenler hakkında doğru bilgi vermek üzere çalışır; hukuk kurumları toplumda (tanımlandığı ve kabul edildi biçimde) adaletin sağlanması ve varolan toplumsal mekanizmaların evrensel hukuk ilkelerine uygun bir biçimde çalışmasını sağlamak üzere işlev görür.
Burada böyle değildir. Burada birilerinin tanımladığı bir “fayda”, paralel bir değer olarak “doğru”nun, “adalet”in, “ilke”nin, her şeyin karşısına çıkabilir. Çıktı mı, kimin hükmünün geçeceği de bellidir.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025