Murat BELGE
Suriye’nin Afrin bölgesine yapılan müdahalenin, silahlı harekâtın birçok anlaşılır nedeni, gerekçesi vardır. Temel neden, oradaki Kürt varlığının cisimleşmiş şekli olan PYD’nin birçok bakımdan PKK’nın uzantısı olmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve hükümetinin sınırında şu kadar yıldır savaş halinde olduğu bir örgütün komutasında bir düzen kurulmasını istememesi de anlaşılır bir tavırdır.
Ancak, bunları söylemek bir önemli olayı çok yakın bir geçmişten alarak değerlendirmek anlamına geliyor. Söz konusu olan (olması gereken) asıl sorun Orta Doğu coğrafyasında –ve haritasında- Kürt halkının varoluş biçimi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürt halkıyla ilişkisi. Türkiye nüfusunun, bilemiyorum, onda biri mi, sekizde biri mi, ama hatırı sayılır bir oranı Kürt kökenli. Türk-Kürt karışımı bir dolu insan var. Birlikte yaşıyoruz ve birlikte yaşamak istiyoruz. Peki, şu Haziran Seçimi sonrası koşullarda mı birlikte yaşamaya devam edeceğiz?
“Birlikte yaşamak” ancak bir karşılıklı sevgi ve saygı (empati) temelinde mümkündür. Oysa biz bu temelin sahip olunması gereken ögelerini oldukça uzun bir zamandır hesapsızca harcayıp duruyoruz. Şu son evrede, belirli kesimler, bunu daha da tırmandırdılar.
Oysa gene şimdi iktidar olan partinin hükümetiyle, “barış”tan söz ettiğimiz ve barış dilini egemen kılmaya çalıştığımız bir dönem yaşadık.
İktidar diyecek ki, “Bunu biz bozmadık. ‘Özerklik’ diyenler ve siper kazanlar bozdu.” Bu bence gerçekliğin yarısı. Evet, PKK bunları yaptı ve bunlar kabul edilir şeyler değil. Ama hükümet de kendisine oy kaybettiren Kürtler’i (yani büyük ölçüde HDP’yi) cezalandırmak üzere harekete geçti ve hâlen de bu siyaseti devam ettiriyor. Barış sürecinin ilerlemesi halinde PKK’ya karşı, ondan bağımsızlaşan bir hareket olma potansiyelini taşıyan HDP’nin haddini aşmasını istemediğini görmek gerekirdi. “Görülmedi” mi, “görülmek istenmedi” mi, bu da bir tartışma konusu. Ama iktidar “Bana gerilim gerekiyormuş” dedi ve gerilim yolunda gidiyoruz.
PKK, bir düzeyde, neredeyse kırk yıldır, dağda bayırda bir savaş yürüten inanlar demek. Ama bir düzeyde de “Kürt hakları” için çarpışan, şu kadar ölü vermiş bir hareket ve bu işe başladığı günden bugüne, böyle davranarak, varlığını sürdürmüş, büyümüş bir örgüt. “Büyümek” her zaman, “tam kendinden” olmayan birilerini kendine çekmek demektir. Yani, PKK, evet, şunca yıldır dağda savaşan insanlar demek ama, bir süreden beri, orada barışa yönelik siyaset yürütmeye çalışan demek- aynı zamanda.-
Sorunun öbür yanında duran varlık, bir devlet. Tanım gereği çok daha büyük, örgütlü ve kurumlaşmış bir aklı olması gereken bir varlık. Geniş görüşlü olmalı, geçmişi ve geleceği iyi kavramalı, serinkanlı olmalı, esnek olmalı v.b. “Dağdaki savaşçılar” ya da kentteki “taş atan çocuklar”la aynı bilinçlilik düzeyinde düşünmesi ve davranması beklenmez.
Bu çerçevede Afrin müdahalesi “yanlış”tır diyorum. PKK ise, bence, bundan kırk yıl öncesinde bir “Kürt yanlışı” idi. Böyle düşündüğüm için bana kızan birçok Kürt arkadaşım var. Onlar “PKK olmasaydı Kürt sorunu buraya da gelemezdi” diyorlar ya da “Türkiye devletinin yürüttüğü siyasete karşı Kürt halkı ne yapabilirdi?” diye soruyorlar ve bu mihval üzere bir şeyler söylüyorlar –ki bunlar da büsbütün boş şeyler değil.- Ama ben silaha, ölüme bulaşmamış bir Kürt siyasi hareketinin çok daha etkili ve çok daha kazançlı olacağından eminim.
Hayatta her olayın bir “evveliyatı” var; o olayın o biçimi almasını belirlemiş bir nedensellik söz konusu. “Türkiye Cumhuriyeti içinde yaşayan bir Kürt’ün, bu Cumhuriyet’in Kürtler’e tanıdığı statüden hoşnut olmamasının haklı gerekçeleri bence vardı. (Barışçı çözüm derken Tayyip Erdoğan da –kısmen de olsa- bunları teslim ediyordu.) Şikâyetimizde haklı olabiliriz ama durumu düzeltmek için seçtiğimiz yöntemi yanlış seçmiş olabiliriz. Bu olur, hem de sık sık olur. Bence de PKK doğru yöntem falan değildi. Ama nedensellik zincirinin o evredeki “sonucu” olarak zincirin yeni baklası PKK oldu ve zincirin sonraki baklalarının da özelliğini belirlemeye başladı.
Afrin de bu “bakla”lardan biri. Onun da haklı gerekçeleri olabilir (“PYD”, PKK’nın uzantısıdır” v.b.) ama kendisi “doğru cevap” değildir. Yaratacağı etkilerle, olayı olması gereken değil, olması gerekmeyen yönde geliştirme potansiyeline sahiptir.
Ancak bundan daha vahimi Afrin’in iç politikada kullanılma biçimidir. Bu toplumun bu yıllanmış sorununu azami serinkanlılıkla tartışması gerekiyor. Aynı zamanda, en geniş demokratik katılım içinde tartışması gerekiyor –birileri avaz avaz “vatan hainleri” edebiyatı yaparken birilerinin de hapiste olduğu bir ortamda değil.-
İktidarın elinde, bugün, başta “iktidar”, bir yığın imkân var. Bu imkânları böyle kullanmayı tercih ediyor. Daha önceki iktidarlar da, bütün konularda ama Kürt sorununda da, ellerindeki imkânları bir şekilde kullanmayı tercih etmişlerdi. Dillere destan Diyarbakır Hapishanesi bu şekillerden biri. Onların bu tercihleri bugünkü iktidarın kucağına attıkları ateş topları olarak sonuçlandı.
Bugün devam etmekte olan Afrin tercihinin yirmi yıl sonraki sonuçları bakalım ne olacak. Türkiye’nin bu konuyu “gürültüye boğmadan” düşünmesi gerekiyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
22.04.2025
31.03.2025
17.03.2025
10.03.2025
7.03.2025