Murat BELGE
Altmışlı yıllarda bazı Avrupa ülkelerine yolum düşmüştü: Almanya, Avusturya, Fransa,
Britanya…. O yıllarda henüz/hâlâ Avrupalılar kendi kabuklarından çok fazla çıkmadan, çıkmaya da çalışmadan yaşıyorlardı. Alman Alman’dı, Fransız Fransız’dı v.b. Bunu genel olarak görmek kolaydı da, benim dikkatimi öncelikle yemek alanı çekmişti. Frankfurt’ta bir çarşıya gittiğimizi hatırlıyorum. Bir “üst kat”ı vardı bunun ve bütün dükkanlar oraya işçi olarak gelmişlerin ülkelerinden onlara satış yapmaya gelmiş kişiler tarafında işletiliyordu:
Yunan, Yugoslav, Türk, İtalyan v.b. bakkallar, kasaplar, mezeciler. Alt katta ise gene aynı milletlerin manavları çalışıyordu. Bu adamların sattıkları mallar bir tek orada bulunurdu; bunları almak istiyorsanız gidecek başka yer yoktu.
Ya şimdi? Şimdi bu gibi dükkanlar o ülkelerde her yere yayıldı. Ama yalnız onlar yayılmadı. Hangi büyük dükkana girseniz, her türlü uluslararası salça, bahar ve hazır yemeğin yapıldığı koca koca reyonlar görüyorsunuz. Harisso da var, mango chutney de; İtalyan makarnaları, pestoları, paella pirinci, risotto pirinci, basmati pirinci, aklınıza ne gelirse.
Niye anlatıyorum bunları? Zihnimin içinde “melezleşme” sorunu var, zihnimi kurcalıyor. Yeme içme faslı da melezleşmenin türlerinden biri. Belki melezleşmeye açılan kapılardan biri.
Geçen gün bir akşam yemeğine çağırıldım. Çağıranlar Japon yemeği, suşi yapacaklarını söylediler. Buralar karlı, yola çıkarken botlarımı giyiyorum ki, aklıma geldi. “Japon yemeği yaptıklarına göre Japon kültürüne de bir yakınlıkları vardır muhtemelen. Eve girerken ayakkabı çıkarmak gerekebilir. Bot giymeyeyim.” Ve aynen böyle oldu.
Son derece normal bir şey bu. İnsanlar binlerce yıl birbirlerinden izole, birbirlerini görmeden yaşadılar. Böyle yaşamak “Allah’ın emri” değildi. Belki, “Teknoloji’nin emri”ydi. Birbirlerinin dillerini öğrenmeleri çok zordu, adetlerini öğrenmeleri çok zordu. Bu gibi zorlukların aşıldığı “yakın yaşama” koşullarında ise hep birbirlerinden bir şeyler aldılar.
Ama gene bu aynı koşullarda topluluklar büyük ölçüde içlerine kapalıydılar. Böyle olunca da “gelenek” dediğimiz şeyler aynı şekilde “içine kapanık” oldu. Hayat dışarıdan gelecek etkilere göre kurulmamıştı. “Dışarıdan gelecek etkiler” kötü olduğu için değil, gelecek yol bulamadığı için.
Ama 19. yüzyılda milliyetçilik dünyaya egemen olmaya başladığında bu verili durum bir erdem gibi göründü. “Ulusun saflığı, katışıksızlığı” gibi kavramlar oluştu. Bir yetersizliğin yol açtığı bu “tanışmama” konumu bir ideal gibi görünmeye başladı. Tabii bunun tersi de gerçekleşti: “Dışarıdan” geldiğine hükmedilen her türlü kültürel öge de ulusun saflığını bozan bir şey olarak algılandı.
Bu anlattığım sancılı süreçte şüphesiz “kötü taklitçiler”in de oynadığı bir rol var. Bunlar genellikle hali vakti yerinde kesimlerden gelen, “dışarı”yı biliyor olmanın bir üstünlük sağladığı inancı çerçevesinde dünyayı bildiklerini herkese göstermeye çalışanlar. Gene 19. yüzyıl dünyasının içinde bunlar genellikle kendisi “Batılı” olmayıp da Batı’yı iyi bilenler oluyordu. Ama Batı dünyasının içinde de örneğin Fransız adetlerini bildiğini kanıtlamaya çalışan bir İngiliz ya da Alman’la karşılaşmak mümkündü.
Ziya Gökalp’in hâlâ tartışmak gereğini duymadığımız “uluslararası medeniyet/ulusal kültür” ikilemesi bu koşullar içinde kuruldu.
Böyle bir entelektüel iklimde “melez” kavramı ancak bir kötülük anlatıyor olabilirdi. Öyle de oldu zaten.
Bugünün dünyası bu temeller üstüne oturmuyor. Daha doğrusu “bugünün dünyası” bir geçişin sancılarını yaşıyor. Sanayi Devrimi’nden beri dünya küçüldü, eskiden üç ayda gidilen yere şimdi birkaç saat içinde varabiliyorsunuz. Mallar dolaşıyor, insanlar da bütün güçlüklere rağmen dolaşabiliyor. “Bütün güçlükler” dedim, çünkü tarih boyunca hep olduğu gibi, her yenilik bir direnişle karşılaşıyor. Bu gidişten hoşnut olmayanlar işte o “güçlükler”i çıkarıyorlar. Dolayısıyla bunlardan biri olurken öbürü de oluyor ve nedensellikleri birbirlerine bağlı. Brexit bunun bir örneği; Meksika sınırında yapılan duvar bir başka örneği. Bu kadar bin yıl sonra insanlar duvar ören Çinliler’in hepimize örnek olması gerektiği sonucuna vardılar.
Bu gibi tepkilerin, gerilimlerin, gene modern dünyanın afetleri arasında sayılacak “işsizlik” gibi sorunlarla da bağlantıları var ve bu gibi köklü sorunlar çözüm bir yana olayın serinkanlılıkla tartışılmasını bile güçleştiriyor.
Ama “melezleşme” yeni hayatımızın bir olgusu. Egemen değil, yaygın da değil, ama uzun vadede “belirleyici” olduğunu göreceğiz, görmeye başladık.
Türkiye’de ağırlığı artarak hissedilen egemen ideolojide böyle bir gelişmeye iyi gözle bakılmayacağı kesindir. “Yerli ve milli” tamlaması “değerli” ile eşanlamlı oldu. Kendi başına bir değer. Niçin öyle olduğunu düşünmemiz de gerekmiyor. “Eşyanın tabiatı” gereği öyle. Bir Türk’ün dünyaya bedel olması türünden, herhangi bir açıklama gerektirmeyen bir olgu.
Ve tabii “atalar” ve “Osmanlılık”.
Bunlar “popülizm”in “anti-elitizm” ideolojisinde olması gereken ögeler.
Kamboçya’da Pol Pot rejimi işi gözlüklü adamları öldürmeye vardırmıştı. “Gözlük” takmak gereğinden fazla kitap v.b. okumanın bir göstergesi sayılıyordu. Fazla kitap okuyanlar da “gerçek” halktan sayılmazdı ve büyük bir ihtimalle yabancılaşmış kişilerdi; yani “melez”diler.
Böylesinin de yaşaması gerekmiyordu.
Bir yolu ille herkesin aynı noktaya kadar yürümesi bir zorunluk değil. Ama yürünen yolda daha ileri noktalara gelindiğinde neler olacağını tahmin etmek mümkün.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları

























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.12.2025
1.12.2025
24.11.2025
25.08.2025
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025