Murat BELGE
Yüksek öğrenim konusuna dün öğrencilerden bakarak girdim. Oradan bakarak, çünkü “öğrenim” dediğimiz bütün sürecin içinde en önemli öge öğrencidir. Gitgide daha fazla sayıda insanın öğrenim kurumlarında gitgide daha uzun zaman geçirdiğini söylüyordum. Bu herhalde geleceğin insanlarının bilgiyle şimdiden hayal edemeyeceğimiz derecelerde hasır neşir olacağının bir işareti. İyimser bir gelecek yorumculuğu yapmak isteyince durumu böyle görüyorum. Ama “gerçekçi bir şimdiki zaman yorumculuğu” yapmaya kalkışınca, bilgilenmede gitgide bir yüzeyselleşmenin egemenlik kurduğunu görmeden edemiyorum. Bugün bu sürecin “öğretici” yanına bir bakayım.
Ben edebiyatçıyım. İyice genişletirsek, “humanities”den “toplumsal bilimler”e doğru açılan bir alanda duran biriyim. Dolayısıyla daha yakından izlediğim ve bildiğim alan burası.
Öğrenci düzeyinde sözünü ettiğim “yüzeyselleşme”nin burada da hüküm sürdüğünü görüyorum. Zaten başka türlüsü olabilir mi? “Öğrenim” dendiğinde, bu ikisi, bir bütünlük oluşturuyor. O deyim nereden, nasıl türemiş, bilemiyorum ama, bu ikilinin “altı kaval, üstü şişhane” olmasına imkân yok. Her ikisi birbirini karşılıklı belirler ve ortaya dengeli bir karışım çıkar.
Ve tabii, bir süreç varsa iki ucu kapsayacağı gibi, o sürece yol açan etkenler de ortak olmalı.
Ben bu bütünsel olayı, “yüzeyselleşme”yi, dünkü yazıda da söylediğim gibi, sayılara bağlıyorum. Yani, “nicelik”le “nitelik” arasındaki arızalı, bazen de açıkça çelişkili ve düşmanca ilişki. Gitgide büyüyen niceliklerin sözkonusu olduğu ortamlarda niteliği yüksek tutmak çok zor, belki imkânsızdır. Üniversite sayısını arttırıyorsunuz. Öğretim elemanı sayısını da arttırmak zorundasınız. Her zaman, her yerde, böyle bir iş yaparken, elinizin altında iyi yetişmiş eleman olacağının garantisi var mı?
Britanya’da yaptılar. Her zaman seçkinci bir sistemden giden Britanya’da bu seçkincilere göre bile az diplomalı adam olduğunu görünce, yeni üniversiteler kurmaya –nihayet– karar verdiler. Böylece, “red-brick universities” (tuğlayla inşa edilmiş yeni binalarda çalışan yeni üniversiteler) dönemi açıldı. Essex, Sussex, Exeter, Kent, Manchester, Middlesex ve daha birçokları açıldı.
Britanya’da iyi yetişmiş adam boldu. Ama iş bulmakta zorlanıyorlardı. Akademik kadrolar doluydu. Bu yeni üniversiteler bu alanda büyük bir ferahlama yarattı. İnsanların önü açıldı, hızlı terfi mümkün oldu. Onun için Londra’dan kalkıp Liverpool’a, Sheffield’a yerleşmeyi kabul eden bir yığın genç akademik bulundu. Kayda değer bir niteliksel düşüş olmadan niceliksel bir büyüme gerçekleşebildi.
Türkiye’deyse taşra üniversiteleri, YÖK’le ve ideolojik bir “arınma” ve “ayıklanma” süreciyle yürüdü. Britanya’da bir “atak”tı, bir “hamle”ydi; ama sonunda toplumda organik biçimde gelişmiş bir ihtiyaca cevap vermek için yapılmış bir hamleydi. Buradaki ise bir “ameliyat”, daha doğrusu bir “amputation”du. Ne dediğini bilmez, gördüğünü anlamaz bir sahte cerrahın yanlış “kangren” teşhisiyle olur olmaz kol, bacak kesip yerine de olmadık “yapma” kollar, bacaklar takmasıydı. Bunun, böyle bir sürecin, “nitelik” diye bir şeyle yan yana yürümesi imkânsızdı. Türkiye 12 Eylül’ün bütün icraatı gibi eğitim ve öğretim alanında işlediği cinayetlerin acısını yıllardır çekti, daha yıllarca da çekecek.
Gelgelelim, bu bizim, özel koşullara bağlı, özel durumumuz. Dünyadaki “yüzeyselleşme” sürecine kontra gitmeyen, tersine onunla atbaşı ilerleyen, ama dünyadakinden farklı ögeler içeren bir şey bizimki. O “farklı öge”, her zaman olduğu gibi, “zor” ögesi. Bütün bu düzenin bir “askerî dikta” döneminde kurulmuş olması.
Öyle, o koşullarda kurulmuş bu düzen, şimdi o “aşırı köşe”lerinden soyunmuş olarak, “global yüzeyselleşme” ile yollarını birleştiriyor, onunla kolayca uyuşabiliyor, benzeşebiliyor.
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025