Murat BELGE

Murat BELGE
Murat BELGE
Tüm Yazıları
Öğretmen/ öğrenci
26.05.2012
3548

 Geçen gün aklıma “öğretmen/ öğrenci” ikilisinin ilişkisi takıldı. Bu sıfatları taşıyan kişilerin arasındaki ilişkiyi kastetmiyorum; sadece “dilsel” düzeyde, iki “kelime” arasındaki ilişkiden söz ediyorum.

Türkiye’de dil denince tarihte “Dil Devrimi” denilen olay var. Türkçe müdahaleye uğramış bir dil, bugün konuştuğumuz dil bu müdahalenin pek çok izini taşıyor. Dediğim “öğretmen/ öğrenci” ikilisi de, “öz Türkçe uzmanları”nın masa başında “türettikleri” kelimelerden, yani “tilcik” ya da “sözcük”lerden.

“Öğretmen”, çok sorunlu görünmüyor bana. Türkçe’de “öğretme” fiili var, uydurma falan değil. “-men” sonekinin Türkçe’deki yeri tartışılır ama, İngilizce “teacher”da olduğu gibi, “öğreten”, “öğretici” gibi kelime olması normal.

“Öğrenci” ise sorunlu görünüyor. Kelime bize işi “öğrenmek” olan bir insanı düşündürüyor. “Ee, ne var bunda? Ya ne olacaktı?” diyebilirsiniz. “Öğrencinin işi öğrenmek değil mi?” Bu, tabii, yalnız öğrencinin değil, hepimizin işi bir süresi de yok: kayd-ı hayat şartıyla. Aynı zamanda, pek yapılmayan bir iş olduğunu da söyleyebiliriz.

Neyse, gelelim “öğrencinin işi”ne. Onun işi, evet, “öğrenmek”, öncelikle bu. Ama aynı zamanda öğrendiği şey üstünde kafa yormak, düşünmek olmalı.

Batı dillerinde bu kelime genellikle Latince “studiare” kelimesinden türetilmiştir: İngilizce’de “student”, Fransızca’da “étudiant”, bizim gibi yerli köklere itibar eden (çünkü o da bir “dil devrimi” geçirmiş) Almanca’da da “student”, İspanyolca’da “estudiante” vb.

Bu kökten gelen bu kelimelerde benim aradığım o “fazladan şey” var aslında. Çünkü bir “zihnî emek”, bir “çalışma” yan-anlamı içeriyor. “Öğrenci”de olduğu gibi “verileni almak”la yetinme çağrışımı değil, “almak için çalışmak” çağrışımı yapıyor. Her halde bu nedenle, örneğin ilkokul öğrencisi için değil, öğreniminin daha ileri aşamalarına gelmiş kimseler için kullanılıyor. Gene muhtemelen bu nedenle, Mehmet Ali Ağakay, Fransızca Sözlük’te “étudiant” için bir de “irdemen” diye, hiç duymadığım bir şey önermiş; bu da, “enine boyuna inceleme” anlamında kullanılan “irdelemek”ten türetilmiş bir şey olsa gerek.

Eski dilde “talebe” de benim anlamak istediğim şeye “öğrenci”den daha yakın. Burada, öğrenmek, anlamak için çaba harcama çağrışımı yok ama hiç değilse “talep” var. “Bana öğretin” diyen biri var, kelimenin bir ucunda.

Gelgelelim, bizim bu Ortadoğu’da “öğrenmek”, kelimenin kendinden edilgin biçiminin de ima ettiği gibi, “verileni almak”la sınırlı bir şeydir, genel olarak böyle anlaşılır. Onun için de en temel, en şaşmaz öğrenme biçimi “ezber”dir. “Ez”, Farsça’da “-den”, “-dan” takısı; “ber” ise gene Farsça, “göğüs” demek. Yani “göğüsten” öğrenmek, daha doğrusu bellemek. İngilizce’de aynı anlama gelen “by rote” deyimi var (“rote”, yani “yürek”). Bu kelimelerin belirti anlamlar yüklenmeye başladığı dönemlerde öğrenilecek bilgi öncelikle “dinî”, yani “tanrısal” bilgi olduğu için, öğrenince onu kalbe yakın bir yerde tutmak, saklamak gerekiyor. Ve tabii değiştirmeden, bozmadan saklamak gerekiyor. Yani o “study” kelimesinin içerdiği türden işlemleri kesinlikle yapmayacaksınız, öğrendiğiniz nesne üzerinde. Onu bir mücevher ya da hemen kırılabilir, incinebilir çok nazik bir nesne gibi emniyetli bir yere koyacak, orada “muhafaza” edeceksiniz.

“Öğrenci” kelimesinin çağrıştırdıkları bence bu dediklerimle çelişmiyor. “Öğrenmek” bir fiil, belirli bir işi yapma anlamına geliyor; “düşünmek” de başka bir fiil, o da başka bir iş yapmayı anlatıyor. “Düşünerek öğrenmek” nüansını içeren bir kelimemiz yok, muhtemelen böyle bir fiilimiz (“faaliyet”imiz) olmadığı için.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar