Murat BELGE
Belediye başkanlarına el çektirilip valilerin kayyım atanması tahmin edilebilecek bir tepkiyle karşılandı. Bu tepkilerin devam etmesi normaldir. Söz konusu illerde tepki gösteri biçimine bürünüyor ki şüphesiz bu da beklenmeyen bir şey değil. -Hatta belki de beklenen şey—bunu göreceğiz.
Bizim T24’te Oya Baydar’ın, Mehmet Yılmaz’ın ve Hasan Cemal’in yazıyla tepkileri de gayet yerindeydi ve isabetli teşhislerle doluydu. Dolayısıyla şimdi benim yazacaklarım onların tekrarı olacak. Ama olay önemli olduğu için gene de üç beş kelam etmekten kendimi alamıyorum.
Arkadaşlarımın ele aldığı konular ciddi mi ciddi. Örneğin, seçmen iradesinin böyle kabaca çiğnenmesi; ortada bir suç varsa bunu mahkemenin tespit etmesi gerekirken doğrudan idarenin bildiğini okuması; daha seçim olmadan Cumhurbaşkanı bu yolda tehditler savurduğuna göre bunun daha baştan planlanmış bir eylem olması v.b. Hukuku bir kere daha tarumar eden davranışlar.
Ancak ben bunlardan daha “üst” bir düzeyde yer aldığını düşündüğüm bir şeye öncelik vermek istiyorum: İktidarın Kürt politikası.
Şu olay üstüne bu ülkenin Kürt yurttaşı ne düşünür?
“Benim verdiğim oyun bir hükmü yok” demez mi? “İktidar bana bunu söylüyor; istediğim gibi oy vermezsen ben de böyle yapar, kendi irademi egemen kılarım” diyor diye düşünmez mi?
Peki böyle düşününce ne olur? Kürt yurttaşımız Türkiye Cumhuriyeti ile derin manevi bağlarla bağlı olduğunu mu hisseder? Mümkün mü böyle hissetmesi?
İnsanlık tarihinin, dünya tarihinin bu aşamasında insanlar zorla bir arada yaşatılamaz. Neyse, bunu şimdilik bir kenara bırakalım. Şunu vurgulamak istiyorum: Hasan Cemal’in de söylediği gibi Kürtler’in varlığı “Kürt sorunu” olalı beri, Türkiye Cumhuriyeti devletinin aldığı tavır da şu şimdiki tavır oldu. Şu kadar yıl sonra, bu tavır ve bu anlayış çerçevesinde alınmış “tedbir”ler, bu sorunu bir çözüme yaklaştırdı mı? Ta 12 Eylül günlerinde, PKK’nın silahlı mücadeleye girmesinde, resmi ağızlar (o zaman tabii “sıkıyönetim komutanları”) ağız birliği haline “üç beş terörist” söylemini tutturmuştu. Ama ne oluyorsa oluyor, üç beş teröristin arkası kesilmiyordu. Sonunda bu ağzı kullanan komutanlardan biri “Bu Korsika’da, İrlanda’da, Bask’ta olanla aynı mahiyette bir olay, onun için bitirilemiyor” demek zorunda kaldı.
“Oralarda varsa bizde de olabilir. Demek ki normal bir şey” diyenler, bunu diyerek yapılanı haklı göstermeye çalışanlar olabilir. Önce bir “telefat” oranlarına bakmalı. Bizim kadar kan kaybeden yok, yanımıza yaklaşan yok. Ayrıca bu sorun alanını ilgilendiren yasama alanlarını karşılaştırdığımızda en geride kalanın biz olduğumuz da ortaya çıkar.
Ama bunca yıldır PKK’ya katılan insan akını bitmedi. Genel olarak Kürt haklarının mutlaka tanınmasını savunan ama PKK’yı da desteklemeyen çok kişi olduğu halde bitmiyor. O halde bu aynı siyaseti sürdürerek hangi zamanda hangi sonucu almayı bekliyorsunuz?
Bir dönem geldi, AKP, Tayyip Erdoğan’ın ağzından, yıllardır devam eden bu siyasete aykırı olduğu umulan bir başka yaklaşımı ilan etti: “Barış süreci”dedi, “demokratik çözüm” dedi, “Barışçı çözüm” dedi. Başından beri uygulanan siyaseti de usturuplu bir biçimde eleştirdi.
Bu, “yeni bir politika” olabilirdi. O zaman da eksik görünen, en azından belirsiz görünen yanları vardı. Ama bu süreç bir kere açılırsa ve bu sürece sadık kalınırsa bu gibi pürüzler gene müzakere yoluyla aşılabilir, giderilebilirdi.
Yani, yeni, alternatif bir siyaset imkânı doğmuştu.
Bu imkânı, Tayyip Erdoğan, kendi eliyle paraladı.
Neden? Ne olmuştu?
Haziran seçiminde AKP ciddi sayılır bir oy kaybına uğramıştı.
Ben kendi hesabıma böyle olduğu kanısında değilim. Bu sıralarda Tayyip Erdoğan “kültür savaşı” denilen çığırı açmaya karar vermişti. Belli ki iktidarını pekiştirdiğini düşünüyordu. Ama o sıralarda Gezi Direnişi de olmuş, İstanbul’da başladıktan sonra yayılmış, ülkenin pek çok yöresinde gidişattan mutlu olmayan çok insan olduğu görülmüştü. Bu da, iktidarını pekiştiremediğini gösteriyordu. Zaten başından beri Tayyip Erdoğan iktidarı bu ikilemin içinde var olmuş, bu iki ucun birinden öbürüne savrulmuştur. Aşırı güvenle aşırı güvensizliği bir arada yaşar.
Yani, sözün kısası, AKP’ye oy kaybettirecek Kürtlerle “barışçı çözüm” konusundan başka etkenler vardı. Ama o etkenler üstünde durmak, AKP’ye ve Reis’ine, kendi yanlışlarını saptama yolunu açıyordu. “Ben neyi yanlış yapıyorum” sorusunun sorulmasını gerektiriyordu. Oysa AKP ve özellikle Reis’i yanlışlık yapmazdı. Arada bir kandırılabilirlerdi, sözgelişi Gülen hareketiyle ilişkilerinde olduğu gibi. Tayyip Erdoğan, oy kaybının Kürtlere karşı yumuşama kararından ileri geldiğine inandı veya inandırıldı. Ama bunu sıkı sıkı benimsediği besbelli.
Bunun yanı sıra, Erdoğan, toplumda gerilim düzeyinin yükselmesini kendi iktidarını besleyecek bir koşul olarak görüyordu. Bunda çok yanıldığı (hele kısa vadede) pek söylenemez. Gerilim yaratmanın en kestirme yolu da Kürtlerden geçiyordu. Erdoğan bu hesapları yaparken Kürt hareketi içinde bazı unsurlar da (muhtemelen barış arayışını bir zaaf itirafı olarak yorumlayarak) birtakım “yeni mevziler” kazanma planları kurdu. İlk seçimin yapıldığı Haziran ile yenisinin yapıldığı Kasım arasında zaman bu sarsıntılarla geçti. Erdoğan ve AKP kendi politikalarından vazgeçtiler, “barış” süreci bir “vur-kır” sürecine dönüştü. “barış” kavramının ve “kelime”sinin bir değer olduğu bir dönem hiç yaşanmamış gibi oldu.
O gün bu gündür, buradayız. “Barış süreci” bir Türkiye projesiydi. Bu toplumda Türk ve Kürt kökenli insanların bir arada, barış içinde, birbirleriyle birlikte olmaktan mutluluk duyarak yaşayacakları büyük sürecin önünü açması söz konusuydu. Bugünkü süreç bir “Türkiye projesi” değil, AKP’nin ve Reisi’nin iktidarlarını sürekli kılma taktiğidir.
Yazık olmuştur. Aynı zamanda “olan olmuştur”.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları






















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025