Murat BELGE
Cumhuriyet tarihi boyunca, daha doğrusu çok-partili rejime geçtiğimizden beri, halktan oy alabilmek için Cumhuriyet’in kuruluş ilkelerine ihanet edildiğini ileri sürenler oldu. Bu önermeyi “manifesto”larının başına koyarak “darbe” yapanları da gördük. Bu durum kendi başına bir “anomali” idi. Demek ki, “Cumhuriyet’in kuruluş ilkeleri” ile bağışık olmayan kesimler var toplumda ve bunlar bir siyasi partiye iktidar kazandıracak kadar da kalabalık! Böyle bir toplumda ciddi sorunlar olmalı.
“Kültürel hegemonya yaratamadık” içerikli konuşmalar bu hedefi işaret ediyor. “Yollarımızı ayırdık. Artık sizden bir şey sormayacağız” söylemi de aynı. Onun için, ülke tarihinin oldukça özel bir aşamasındayız; buna “kültür savaşı” gibi adlar takılması o kadar da yersiz değil.
İktidarın nasıl bir kültür getirmeye çalıştığını görüyoruz. Bu toplumun en az yarısının böyle bir “kültürü” benimsemeyeceği meydanda. Ama ben, bu kavganın çıkışının bir “restorasyon”la mümkün olmadığını da görüyor ve bir süredir tekrar ediyorum.
Kültürü belki daha çok “sanat” gibi alanlarda arayıp bulmaya alışkınız ama kültürün etikle çok sıkı bir ilişkisi var. “Ahlak” anlamında kullanmıyorum bu kavramı: “ahlak”, göreneklerle belirlenmiş bir yapıdır. Böyle belirlenmiş olmasının getirdiği sınırlamaları sorgulamaz, bu sınırların ötesine geçme çabasına girmez. “Etik” ise her zaman bunları yapar, değişen koşullarda ve bunların zihinlere yansımalarında neyin “ahlaken doğru” olduğunu araştırır. Yani “ahlak”a yol gösterir. Şüphesiz toplumda varolan herkesin bir Spinoza olmasını bekleyemeyiz. Ama her toplumun kendi Spinoza’ları olmalı ve günlük hayat davranışlarında onların düşüncelerinin payı bulunmalıdır.
Sorun bir “restorasyon” değil, derken, Cumhuriyet tarihinde bunun gerçekleşmediğini söylemek istiyorum. Çok kabaca ve kestirmeden giderek formülleyecek olursak Cumhuriyet halkın “ahlak”ında belirleyici rol oynayan İslam dinini ve onun etiğini etkili olmaktan bir ölçüde çıkardı ve yerine “milliyetçi etik” koymaya çalıştı. Oysa böyle bir “etik” yok. Bir mutlak “değer” olarak milleti ve milliyetçiliği benimsemişseniz, buradan “evrensel” bir anlayışa geçemezsiniz. Zaman zaman tartışılan, “Sorun devlet, millet v.b. ise geri kalan teferruattır” tarzı bir sloganı aşamazsınız.
Benim önereceğim “etik”, “hümanist” bir etiktir. “Hümanizm”i ben analitik bir kavram olarak benimsemem, “insan özü” gibi soyutlamalara dayanan yaklaşımlara yakınlık duymam. Ama “etik” dediğimizde, “soyut” değil somut insana saygı değerler dökümünün başına gelir oturur. Yalnız “saygı” değil, “sevgi” de bunun içinde olmalıdır. Bunun insan hayatında her an somut anlamda işleyen bir şey olduğunu elbette düşünmüyorum. Trump’a saygı, Hitler’e sevgi duymanın iyi bir şey olmadığını biliyorum. Ama ortada “insan” diye bir kategori var. Saygı ve sevgi ona. İnsanlığa karşı cinayet işleyenler de sonuçta toplumun ürünleri. Yani herkesin olduğu şeyden herkesin bir biçimde sorumluluğu var. Onun için, Himmler’den nefret ederim ama Himmler’i idam etmem. Hess’in 1945’te idam edilmeyip de yakınlarda eceliyle ölmesi dünyada kimseye zarar vermedi.
“İdam” sözüne gelmek bu yazıda dokunmak istediğim konulara yaklaştırıyor beni. “Kültürel hegemonya” kurmak amacıyla “kültürel savaş” başlatan Tayyip Erdoğan nasıl bir kültürel yapı istediğini yeterince net bir şekilde ortaya koydu. Her durumda şiddet kullanımını “çözüm” olarak gördüğünü yeterince gözlemledik. Kendi safında olmayan herkese karşı ne kadar haşin ve dışlayıcı olabileceğini gördük. Bununla birlikte kendi söylediklerinden —koşullar değişince— ne kadar kolay vazgeçebildiğine de pek çok sefer tanık olduk. Öte yandan (Kabataş olayı veya camide içilen içki gibi) doğru çıkmayan hikayelere nasıl sıkı sıkı sarıldığına da tanık olduk.
Bütün bu olgular arasında “idam” konusu özellikle önemli. Ve anlamlı. “Hümanist” dediğim ahlakın birinci maddesi insanların başka insanları öldürmesini (her koşul altında) durdurmasıdır. Dünyada “cellatlık” diye bir eylem ve bir “meslek” olması insanlığa hakaret!
Tayyip Erdoğan’ın bir başka davranışını bu “kültürel hegemonya” bağlamında düşünmeden edemiyorum. Bu Müslümanlar’ın Amerika’yı keşfetmiş olmaları ve Küba’daki cami hikayesi.
Gerçek gerçeklikle değil, olmasını istediğiniz hayali gerçeklik üzerine bir “kültür” oturtamazsınız.
“Restorasyon” değil, yani Amerika’yı keşfeden Müslümanlar’a karşı Mezopotamya medeniyetini kuran Türkler değil. Gerçekliğe saygı duyan ve gerçekliği araştırma özgürlüğüne sahip bir ülkenin düşünceleri ne kadar farklı olursa olsun birbirlerinin öyle düşünme hakkına saygılı insanlarıyla insancıl bir kültür oluşturulabilir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
22.04.2025
31.03.2025
17.03.2025
10.03.2025
7.03.2025