Murat BELGE
AKP iktidarının kurulmasından bu yana, ama özellikle Gezi direnişinden bu yana, Türkiye toplumunu oluşturan nüfus kabaca ikiye ayrıştı. Daha önceleri de varlığından haberdar olduğumuz bu ayrım gün geçtikçe biraz daha elle tutulur, gözle görülür hale geldi ve bu süreç devam ediyor -ayrışmanın sonu gelmedi. "Politika" alanında olanlardan söz ediyoruz ama ayrım politikaya sığacak gibi değil. "Topyekûn" denecek çapta bir bölünmeden konuşuyoruz. Bir "politika" ayrışmasından ibaret değil. Bir "dünya görüşü" ayrışması; bir "değerler" ayrışması.
Bir toplumun çeşitli kesimleri, tabakaları arasında "dünya görüşü" farklılığı olması o kadar da görülmemiş bir şey değildir. Ama toplumsal kesimler arasında bir "birikte var olma" anlaşması vardır (bir "modus vivendi" mutabakatı). Buna saygı gösterilir. Türkiye’nin farklılığı, farklı değerlerin yalnızca farklı olmakla kalmaması, aynı zamanda "antagonist" olması. AKP iktidarının özellikle Gezi direnişinden bu yana gerçekleştirdiği değişik durum burada.
"Politika" düzeyinden bakarak başlayalım. Örneğin "Suriye politikası". Çeşitli aşamalardan geçtikten sonra şimdi İdlib’de yeni şeklini aldı. Geçen günlerde kaybedilen sekiz kişiden sonra dün yeniden beş kişinin ölüm haberini aldık. Haberi aldık ve bütün benzer durumlarda söylenenlerin söylendiğini de işittik. İyi, her şey alıştığımız tarzda devam ediyor. Bir kere "misliyle karşılık vermiş" durumdayız. Böyle olması çok "rahatlatıcı", değil mi? Ölenlerin kanının yerde kalmaması önemli. Ölenlere Allah’tan "rahmet" ve yaralılara "acil şifalar" da diliyoruz. Başka bir şey dileyecek durumda değiliz zaten.
Evet, "politika" düzeyinde, oraya asker gönderme politikasına karşı olanlarımız var. Bu işin, Kürtler’den başlayarak buraya gelme sürecinin bütün evreleri için söylenecek eleştirel yargılarımız var ama şimdi -yeniden- oraya takılmayalım. Dolaysız duruma bakalım: beş ölü daha. Ne yapılacak?
Hamasi nutuklar atılacak. Yeniden iman tazelenecek. Atalar anılacak. Bu arada muhtemelen ölenlerin aileleri ölenin en büyük emelinin Türkiye için şehit olmak olduğunu söyleyerek amacın gerçekleşmesi karşısında neredeyse "mutlu" bir duruş sergileyecekler. Çünkü bugün iktidarda olan koalisyonun böyle durumlar karşısında kullandığı dil ve herkesin de kullanmasını istediği dil bu. Türk-İslam sentezi çeşitli durumlarda söylenmesi beklenenlerin listesini yapmış, zahmet çekmeyelim diye. "Bunun böyle olması şart mıdır?" sorusunu sormak da aşağı yukarı yasaklanmış durumda, öyle bir şey söyleyecek olursan "vatan haini" yaftası hazır bekliyor.
Tabii yalnız Suriye politikası değil, Libya politikası, Ukrayna politikası hep benzer özellikler taşıyor. İktidarın bütün bu politikalarını dindarane bir imanla onaylamamız, onaylamakla kalmayıp can-ı gönülden tezahürat yaparak desteklememiz gerekiyor. "Vatanperverlik" denen şeyin tek bir biçimi vardır, onu da iktidar bilir.
Kıbrıs’ta Mustafa Akıncı gibi, buna uymayan görüşleri dile getirecek olursanız o dilinizi kerpetenle koparmaya hazır bir kalabalık siper almış, beklemektedir.
Bu siyasi davranış biçiminin öngördüğü ve hepimize bağrımıza basmamızın öğütlendiği "ahlak" oldukça yalın, "düzayak" bir "felsefeye" dayanır: "Her durumda biz haklıyız." Ben ve X aynı şeyi yapmış olabiliriz. Ama sonuç olarak benim yaptığım doğru, X’in yaptığı yanlıştır. Dünyayı böyle görmeye alışmalıyız. İtiraz edenlerin de haddini bildirmeliyiz. Bunu başardığımız zaman her durumda haklı olmanın kazandırdığı derin huzur içinde yaşamaya başlarız.
İtiraz edenleri, edecek gibi görünenleri şimdilik hapislerde tutuyoruz. Oradan buradan gelen haberler, "kararlar" vb. dünyanın bizim bu "hukuk" uygularımızı nasıl gördüğünü anlatıyor.
Ama onların bu tavırları da bizi ırgalamıyor. Tedbirimizi alıp hamlemizi yapıyoruz. Her hamlemiz bizi "hukuk" denen o şeyin biraz daha uzağına taşıyor ama bundan da endişe duymak gerekmez, çünkü asıl "hukuk" başkanın iradesinin gerçekleşmesidir. Başkanın isteklerini militanca yerine getirecek kadroları iş başına getirdik. Asayiş berkemal.
Gezi protestosunu izleyen dönemin olayları AKP ile MHP’yi birbirine yaklaştırdı. Böylece Türk-İslam sentezi idealinin gerçekleşmesi doğrultusunda önemli adımlar atıldı. Yukarıda saydığım özgül olaylarda kararları son analizde ittifakın "İslam" yanını temsil eden Tayyip Erdoğan veriyor olabilir. Ama "Türk" tarafının sözcüsü Bahçeli ve MHP’nin ruhuna merhem gibi gelen kararlar bunlar. Nitekim uygulanan "politikalar" olarak yukarıda saydığım her şey daha çok "Türk" ideolojinin alanında bilinirdi. Şimdi, Erdoğan’la, "İslam" kesimi "Biz de buradayız" diyor.
Böylece bir yanda kaba kuvvetin izin verdiği ölçüde yumrukla ya da silahla empoze edilen kurallar, bir yanda kardeşlik temelinde uzlaşma ve anlaşmayı savunanların önerdiği ilkeler, tamamen "antagonist" bir tavır alışla, karşı karşıya duruyor. Tabii bu "vaziyet alış" saydığım birkaç örnekle başlayıp bitmiyor. Büyük çoğunluğu göz önünde de olmayan bir çekişme ülkenin tamamında sürüp gidiyor.
İşte, beklenmedik bir anda, adamın biri çıkıp erken yaşta kızların evlenmesini durduran yasaya çatıyor. Gerekçesi, bu yasada "sınır" kabul edilen yaşın "Kur’an"dakine uymamasıymış. Şimdi buna basit bir "görüş ayrılığı" deyip geçmek mümkün mü? Buzdağının suda kalan kısmı gibi, kadınlara ilişkin koca bir kitle var bu sözlerin temelinde. Bu adam dünya nüfusunun yarısına ne gözle bakıyor, genel olarak, anlıyoruz. Bu işin "hukuk"unu nasıl düzenleyeceğini (Elinde imkan olsa) görüyoruz.
Kadınlara bakış bir yana, öyle bir yasa çıkmasının depreme yol açtığını da söylüyor. Yani jeolojiyle falan ilgileniyor, depremlerin nedenlerini öğrenmeye çalışıyorsanız, bu hazrete göre, kadınların evlenme yaşlarının depreme yol açtığını da "nedenler" listenize eklemeniz gerekiyor. "Bireysel bir durum", "eksantrik bir adam" diyebilirsiniz. O kadar basit değil. Olay
Medyaya yansıyıncaya kadar memlekette böyle bir adamın var olduğunu bilmiyorduk. Olabileceğini tahmin ediyorduk ama bu bir "bilgi" değil bir "tahmin" idi. AKP iktidarının Gezi direnişine tepkilerini birer birer ortaya çıkardığı ortamda her Allah’ın günü bu kategoride biriyle daha tanışıyoruz.
Bütün toplumun bu ölçülerde yaşadığını sanmıyorum. Mümin bir kız babası da, kızını on üç, on dört, neyse Kitab’ın uygun gördüğü yaş, o yaşta bir adamın kucağına atmak fikrinden hoşlanmaması mümkün. Gel gelelim, yaratılan "antagonist gerilim" ortamında, bu durumlarda hep olduğu gibi, meydan en uçta, en aşırı olanlara kalır.
O aşırı olanlar da, kendilerine uymayanlarla yaşamaktan hoşlanmazlar...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
22.04.2025
31.03.2025
17.03.2025
10.03.2025
7.03.2025