Murat BELGE
Epey oluyor, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temel "fobi"lerini "Mahşer'in Dört Atlısı" metaforuyla anlatmaya çalışmıştım. Malum, Hristiyan mitolojisi ve eskatolojisinde bu dört atlı savaş, kıtlık, salgın gibi büyük çapta ölüm getiren felaketleri temsil eder. Bizim devlet açısından öncelikle üç "felaket" sayıyordum: komünizm, Kürtçülük ve şeriatçılık. Ama bu üçü, bir dördüncünün varlığı sayesinde yaşayabiliyor ve tehlike yaratabiliyorlardı. Onun için dördüncü atlı liberal demokrasiydi. Bu dört atlının ikisi imparatorluk mirası, "yerel" ya da "yerli" diyebileceğimiz sorunlardı. Ama demokrasi ve komünizm uluslararasıydı. Yani kökenleri yabancıydı. Ecnebi!
Geçen gün de yazdığım gibi "liberalizm" bize yabancı sayılır. Sıradan birine "Kime liberal denir?" diye sorsanız, "Karısının başkalarıyla dans etmesine ses çıkarmayan adam" türünden bir cevap alabilirsiniz. Ekonomik liberalizmin "Bırakın yapsınlar" sloganının ruhu dünyanın buralarında insanların alışık olduğu iklime uygun değildir. Ama politik liberalizmin ilkeleri büsbütün kabul edilemez mahiyettedir. Adam istediği gibi düşünecek, kimse karışmayacak, hem de aklına estiği gibi çıkıp konuşacak... Daha neler!
Gelgelelim, "liberalizm"e büsbütün yabancı da sayılmayız. Özellikle ekonomide ezelden beri iyi kötü liberaliz (bunu öncelikle "özel mülkiyet" hakkı ve onun içerdikleri olarak anlamak çerçevesinde). Tabii ekonomide, yanlış anlamayın. Zaman zaman daha geniş anlamda liberal kişiler görmüşlüğümüz de var. Sözgelişi, teorik tartışmaya yapmaya başladığımız tarihte bu yeni düzene Prens Sabahaddin'le girmiştik. Prens Sabahaddin liberaldi. Ve tabii, dolayısıyla, azınlıktaydı.
Liberalizm hep azınlıktaydı. Böyle olduğu halde etkiliydi. "Etkili" olmasının "politik liberal" olmaması koşuluna bağlı olduğunu düşünebiliriz.
İttihad ve Terakki'nin Ahmed Rıza düşünce mirasını devralan Cumhuriyet Halk Partisi'nin liberal denecek bir yanı yoktu. Buna rağmen, gene İttihatçılık'tan kalma "toparlayıcılık" nedeniyle diyebiliriz, Ahmed Agayef gibi liberalleri de çatısı altında barındırabiliyordu. Ama tek-parti yıllarında liberallere "kendi evleri" gibi görünen yer Serbest Fırka olmuştur. Bu kurulunca, Agayef de, başka tek tük liberaller de orada toplandı. Ama olay çok kısa sürdü.
Çok kısa sürmekle birlikte bazı temeller atabildi. Bunların başında "liberal/muhafazakâr" ittifakı gelir. Parti'yi kuranlar, yönetenler, toplumun tanıdığı önderler, liberallerdi. Taban ise muhafazakârdı. O muhafazakârlar olmasa (ve Serbest Fırka'ya katılma kararı vermese) bu partinin böyle bir taban bulacağı çok şüpheliydi. Kapatılma nedeni de aynı tabandı.
Böylece, "devletçi" ve ceberrut Halk Partisi'ne karşı kimlerin muhalefet edeceği ve muhalefet etmek için ittifak kurabilecekleri anlaşıldı. Fethi Okyar'la parti tabanındaki falanca hocaefendi arasında ortak ne var, anlaması zordu. Ama işte orada yan yana duruyorlardı. Demek ortak bir şey vardı.
Derken Demokrat Parti iktidara geldi. Türkiye'de iktidara gelen herkes gibi despotlaştı. Sonunda kendi içinde az daha liberal düşünebilen birkaç kişi açısından bile dayanılmaz bir kimlik edindi. Böylece DP içinde Menderes-Bayar otokrasisine karşı Hürriyet Partisi hareketi çıktı. Bu çizgi öyle Demokrat Parti fedaisi sayılmayacak bazı aydınlara da sevimli göründü. Örneğin Şerif Mardin ve Turan Güneş de üye olmuşlardı. Ancak Hürriyet Partisi başarılı olmadı. Osman Bölükbaşı'nın Millet Partisi kadar da başarılı değildi.
Demek ki liberal-muhafazakâr ittifakı CHP'ye karşı mümkün ve etkili olabilmişti. Ama DP'ye karşı bir çekiciliği yoktu. Onun için kurulamamıştı bile.
Liberalizmin daha yakın zamanda bir girişimi de Cem Boyner hareketiyle gerçekleşti. Bu da, şaşırtıcı yanları olan bir olaydı. Hareketin başında Cem Boyner bence son derece parlak bir kampanya yürüttü. Yanında çok sayıda parlak insan vardı. Doğru hedeflere yöneldi, doğru teşhisleri yaptı... İçler acısı bir sonuç aldı.
Boyner muhafazakârları da harekete çağırmıştı ama herhalde yeterince inandırıcı olamadı. Bu liberal çıkış, öncekilere göre daha "sola açık" bir karakter arz ediyordu, diyebiliriz. Başarısızlığın nedeni bu muydu? Bilemiyorum. Öyleyse çok kötü. Bence olayın yeterli bir incelemesi yapılmadı, dolayısıyla bir açıklaması da yapılmadı.
Öte yandan, Türkiye Cumhuriyeti'nin siyaset diline ve hatta zihnine o zamana kadar orada olmayan şeyleri getirmekte başarılı oldu. Yani entelektüel düzeyde, politik düzeyde olduğundan çok daha başarılıydı. Bu da üstünde daha çok düşünülmesi gereken bir etken.
Demokrat Parti iktidara yaklaşırken liberaldi ve bir kesim solla ilişki içindeydi. Adım adım uzaklaştı bu konumdan. Yukarıda söylediğim noktaya geldi. Bu dönüşüm, muhafazakârların onu terketmesine yol açmadı. Benzer bir hikaye AKP ile yazıldı. Ama son cümlenin bu yeni durumda geçerli olup olmadığını henüz görmedik.
Geleneksel Türkiye Cumhuriyeti devleti liberalizmi "kötülüklerin anası" olarak görürdü. Şimdiki iktidarın bundan bir farkı varsa, daha da derin bir nefret duymasındadır. Bugün Türkiye'de temel siyasi ayrım demokrasiyi isteyenlerle istemeyenler arasında değil, "elitist sopa" ile "popülist sopa" taraftarları arasında. Gerçek anlamda bir çıkış, bir çözüm ancak ve ancak demokrasi ile mümkün. Bunu kavrayan muhtemelen oldukça da geniş bir kesim olduğunu sanıyorum. Ama bu kesim dilsiz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025