Murat BELGE
Biraz ani biçimde bir iş çıktı, kendimi bir haftalığına Belçika’da buldum. Öyle her günü dolduracak bir iş olmadığı için sağda solda gezecek fırsat da çıktı. “Belçika” denince Brüksel’den önce benim aklıma Ghent, Antwerp ve Brugge gelir. Bu üçünü ikinci sefer ziyaret etme imkânı oldu.
Avrupa’nın küçük devletlerinden Belçika, epey yakınlarda, 1830’da kuruldu. Bu yıllar Avrupa’da sanayi devriminin hızlandığı yıllardır. Belçika, kömürün zengin olduğu bir bölgede kuruldu. Kuzey Fransa’da Kuzey İngiltere’ye uzanan, doğusunda Almanya’nın Ruhr bölgesini de kapsayan bir havzadır bu. Dolayısıyla Belçika da, bu sanayileşme sürecinde, siyasî boyunu aşan bir rol oynadı.
Belçika, malûm, Valon-Flaman nüfuslar temeline oturan bir ülkedir. Dediğim o kömür, Charleroi, Liège gibi, Valonlar’ın yoğun olduğu bölgelerde çıkarılıyordu. Onun için bu bölgeler hızla zenginleşti. O yıllarda Valon nüfus da daha kalabalıktı.
“Flaman” dediklerimiz Hollanda kökenlidir, dilleri de Hollanda’da konuşulan dilin çok yakın bir lehçesidir (“Flamenk” adı artık pek kullanılmıyor, ama o yakınlığı işaret eden bir kelimeydi). Belçika’nın Flamanlar’ını Hollanda’nın halkından ayıran şey dindir. Hollanda ağırlıkta Protestan’dır; Flamanlar ise Katolik. 19. yüzyıla kadar bu dinî ayrılık, etnik ortaklıktan daha önemli sayılıyordu. Tabii şimdi pek öyle değil.
Ortaçağ ve erken Yakınçağ boyunca Flaman bölgesi zengindi. Hâlâ bir üstünlük çağrışımı içeren “İngiliz kumaşı” kalıbı vardır zihnimizde. Oysa o eski dönemde İngilizler koyunlarını kırkıp yününü Flandre kentlerine satar, oradaki dokumacı loncaları da bundan yüksek nitelikli yünlü kumaş üretirdi. Bölgenin dantel işçiliği ayrıca önemliydi hâlâ da öyle.
Kömürün azalması, demirin hemen hemen bitmesiyle, ayrıca demir-çelik sanayiinin dünyada belirleyici rolünü çoktan kaybetmesiyle, Valon bölgesinde ekonomi durgunlaşırken Flamanlar yeniden hızlandılar. Flaman nüfus da ciddi biçimde arttı ve çoğunluk oluşturdu. Sadece Brüksel’de Valonlar’ın çoğunlukta olduğunu söyleyebiliriz.
Hatırlarsınız, bu yakınlarda Belçika’da bir hükümet buhranı oldu, bir yılı aşkın bir zaman hükümet kurulamadı. Kurulamadı da ne oldu? Pek bir şey olmadı. Kurumlar bildikleri gibi çalışmaya devam etti; insanlar bildikleri gibi yaşamaya devam etti. Hayat devam etti. Bu olay, bence, sağlam kurulmuş bir düzenin hükümete ihtiyacı asgariye indirgediğini göstermesi bakımında ilginç ve anlamlıydı. Yani, son analizde, “anarşist” siyaset teorisine önemli bir destek sağlamıştı. Ama üzerinde fazla durulmuyor (herhalde anlaşılır nedenlerle).
Zaten böyle bir durumu Belçika gibi fazla zora girmeden atlatacak ülke henüz dünyada az bulunur.
Şimdi, böyle bir konuda böyle bir olgunluğu kanıtlamış olan Belçika, farklı etnik kökenlerden gelen ve farklı dilleri konuşan (Almanca da dâhil üç resmî dil var) bir ülkenin tek bir toplum olarak yaşamasına benzer bir örnek sunmayı başaramıyor. Ekonomi işliyor; insanlar medenî; rejim alabildiğine demokratik. Bütün bunlara rağmen belirgin bir Valon-Flaman gerginliği sürüp gidiyor. Tarih boyunca “ikinci sınıf vatandaş” muamelesine uğramış olan kesim Flamanlar olduğu için şimdi onların bazı davranışlarında bir “öç alma” tınısı sezebiliyorsunuz. Örneğin, Antwerp’te garsona Fransızca hitap ederseniz cevap alamayabilirsiniz (çok seyrek olsa da). En azından, “İngilizce” konuşunca daha bir garantilisiniz.
Yani, bunlar kolay işler değil; olmadığını vurgulamak için yazıyorum bunları. Tarih boyunca Valonlar ile Flamanlar arasında silâhlı çatışmalar falan olmamış. Aralarına “kan davası” girmemiş... Buna rağmen zor.
Şu Hüseyin Aygün sonrası “siyasi dil”e bakın. Bu dille sorun çözeceğine inananlara bakın. Bizim işimiz bin kat daha zor.
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025