Murat Sevinç
Siyasal koşullar ile yurttaş davranışına sirayet eden hoyratlık ve sığlık arasında yakın ilişki olduğunu kabul edersek; yıllar sonrasında bu dönem yazılır ve ileri demokrasinin faziletleri anlatılırken, herhalde dile ve davranışa yerleşen, dönemin ruhuna uygun bazı tavır/ifadeler de payını fazlasıyla alacak:
“O yıllarda ‘adamın dibi,’ diye bir laf türemişti,” “Herkes birbirine ‘aynen’ demekle meşguldü,” “Bizlik bir durum var mı, şeklinde sorular sorulurdu,” “Sıkıntı yok, bir sorun olmadığını anlatmak için tercih edilirdi,”… Bir de tabii “Tüm dünyanın kıskandığı üstün vasıflı yurttaş ortalamasının erkek cinsi, birbirini öpmek için dudaklarını değil, alınlarının sağ ve sol yanını kullanıyordu.” Azımsanmayacak bir başarıdır hakikaten, öpmek için dudak dışında bir organı kullanabilmek. Orta Asya’da doğduğu rivayet ediliyor; yaygınlaşması bize nasip oldu!
Selahattin Demirtaş hakkındaki AİHM kararını yazma niyetiyle oturdum bilgisayarın başına. Sonra baktım ki, anayasa filan hayli eskilerde kalmış bir konu benim için. İçimden tek satır karalamak gelmiyor. Kararı yetkinlikle anlatan konunun uzmanı meslektaşlarım var zaten. Eh, “AİHM kararları uygulanmalıdır,”gibi cümleler de komik oluyor artık.
Hakikaten ne yazılabilir ki bu konuda, diye düşünürken; Ali D. Topuz’un Gazete Duvar’da ‘anti-hukuk’ yazı serisi bağlamında, AİHM kararını ve iktidar tepkisini kaleme aldığını gördüm. Her sözcüğüne yürekten katıldığım bir yazı. Topuz’un ‘anti-hukuk’yazılarını herkese ama özellikle hukuk ve siyasal öğrencilerine ısrarla öneririm.
Yazanlar yazmış ve iyi yazmışken, başkaca ne söylenebilir?
Türkiye’de, yukarıda bir iki örnek verdiğim yaygın ifade ve tavırların yerleşmesi siyasi atmosferle yakından ilişkili kuşkusuz. Benim eski ilgi alanım olan ‘anayasacılıktan’ bakarsam eğer, son on küsur yıllık anayasa/hukuk pratiğinin, siyasal İslamcılar’ın hukukun genel ilkelerini nasıl adım adım ‘hiçleştirdiğinin’hikâyesi olduğunu söyleyebilirim. Hoyratlık ve lümpenleşme ile ele ele bir hiçleştirme! Anayasa: Bizlik değil. Hukuk: Kasmayın. Yargı kararı: Sıkıntı yok.
Başlangıçta bunu tek başına yapmadı siyasal İslamcılar. Ulusalcı tayfanın büyük marifetleri olan ve ısrarla unutturmaya çalıştıkları ‘367 kararı,’ ‘parti hakkında açılan saçma kapatma davası,’ ‘türban yasakları’ gibi saçmalıklar, ‘hiçleştirme’sürecine ciddi katkılar sundu. Hukuk ve siyaset arasındaki doğal ve tarihsel ilişki ile Cumhuriyet tarihinin çileli yargı geleneğini bir yana bırakırsak; son on yıllık süreçte hukuk tartışmasının tümüyle siyasi kavganın zemini yapıldığını, ‘normun’ ve ‘mahkemenin’ siyasi hedeflere varmak için en etkili araç olarak kullanılır hâle geldiğini söylemek mümkün. Bu gelişme, öncelikle ‘hukuk kavramıyla’ ilişkili tüm kurum ve ilkelerin prestij kaybetmesine yol açtı. Kayıp, giderek bir yıkıma dönüştü.
‘Anayasa aşağılaması’ üzerine kurulu (ki şu anda anayasanın o haline muhtacız!) propaganda ile pazarlanan 2010 değişiklikleriyle, özellikle HSYK’nin Cemaat adı verilen ve o dönemde büyük saygı gören çete tarafından ele geçirilmesi, ipe sapa gelmez iddianame ve uygulamalarıyla yürütülen darbe yargılamaları ve sonrasında yaşananlar… Yeryüzünde eşi benzeri olmayan bir hükümet sisteminin kabul ettirilmesi, yetkilerin tek elde toplanması, geleneksel medyanın havuza düşmesi ve sonunda, ‘devletin bekası’ ile ‘iktidarın bekası‘nın ‘birlikte’anılır olması…
Danışman Mehmet Uçum’un açıkça ve hiç duraksamadan ‘organik lider’ olarak tanımladığı, aynı zamanda iktidar partisinin genel başkanı da olan bir devlet başkanı. Organik lider; bizatihi halkın, milletin (haliyle ‘egemenliğin’) ve kaçınılmaz olarak devletin kendisi. Egemenlik kayıtsız ve şartsız…
Haliyle devlet, artık kişi ve parti ile özdeş. Makbul/geçerli olan norm değil, karar ve uygulama. Yasa değil, kararname. Unutmayın, ‘modern devletin’ iskeleti olan ‘bürokrasi,’ ‘kararnamelerle’ alt üst edildi, yeniden kuruldu ve kuruluyor.‘Millet egemenliği’ kavramının mucidi olan Fransa’da benzer işler ‘organik yasayla’ yapılır. Organik yasa, anayasa ile yasa arasında bir metindir ve Anayasa Konseyi (Fransızların AYM’si)’nin denetiminden geçmek zorundadır.
Hâl böyleyken, devlet, kişi ve partilerle özdeş kabul ediliyorken, artık önemli olan mahkeme kararları değil, iktidarın mahkeme kararları konusunda ne düşündüğüdür. Bir anayasanın varlığı ve yasaların anayasaya aykırı olup olmadığı değil, muktedir olanın anayasa hakkındaki görüşleridir. “Anayasa iktidara uygun mu, aykırı mı?” “Yargı kararları, iktidarın kanaatine uygun mu değil mi?”
Mahkemeler kararlarını ‘Türk milleti’ adına verir. Peki, milleti ve devleti bir kişi ya da parti ‘temsil eder’ hâle gelmişse? Gerisini siz tamamlayın!
Eğer ulusal ve uluslararası mahkemeler iktidarın istekleri doğrultusunda bir karar verdiyse: “Konu yargıya intikal etmiştir, yorum yapılamaz.”
Eğer ulusal ve uluslararası mahkemeler iktidarın canını sıkacak bir karar verdiyse: “Karar kabul edilemez, gereği yapılacaktır.”
Sorun, kararı veren yargı organının iktidarın beklentilerine aykırı davranıp davranmadığıdır artık.
Yeni rejim, bu kadar basit ve sade.
Yönetimin anayasa ve hukuka değil, anayasa ve hukukun yönetime uyması gerektiği bir düzende; yurttaş ortalamasının, bilinen anlamıyla ‘hukuk devletine’ saygı duyması elbette mümkün olmaz. Bugün Türkiye’de milyonlarca yurttaş için‘hukuk,’ iktidarın söylediğidir. Yasa, iktidarın iki dudağının arasından çıkandır. Yargı kararı, iktidarın beğenip onay verdiğidir. İktidar ‘sıkıntı yok’ diyorsa, yoktur!
Haliyle artık Türkiye’de hukuka aykırılıktan değil, Ali Topuz’un ‘siyasetin hukuk/yargı yoluyla ilgasını’ anlatabilmek için tercih ettiği terminolojiyle ‘anti-hukuk’tan söz edilebilir.
‘Hukuka aykırılık’ her ülkede olur ve yargı organlarınca giderilmesi mümkündür. ‘Anti-hukuk’ ise artık ‘usulü bilinen hukuk’ olmayandır. İktidar/yasama kaynaklı ve giderilebilir ‘aykırılıklardan’ değil; ‘siyasetin boğulması’ için başvurulan ve haliyle tartışılır bir yanı bulunmayan ‘anti-hukuktan’ söz edilebilir artık.
Ali Topuz’dan ‘anti-hukuk’ kavramını ödünç alarak ve yargı kararlarıyla (Topuz’un asıl baktığı yer) yetinmeyip, iktidar söylemini kapsayacak biçimde genişleterek bir iki örnek vermek belki daha açıklayıcı olur:
Hukuk (genel ilkeler, anayasa, yasa vs.): OHAL KHK’si ile bu konu düzenlenemez. İnsanlar bu şekilde atılamaz.
Anti-hukuk: Bal gibi yapılır, beka meselesidir, yanlışlık varsa düzeltilir. (dikkat ederseniz, hukuksal bir argüman yok!)
*
Hukuk: Bir insan, hakkında iddianame dahi olmadan bir yıl tutulamaz.
Anti-hukuk: Bal gibi tutulur, o terör destekçisi. (dikkat ederseniz, hukuksal bir argüman yok.)
*
Hukuk: Suçluluğu yargı tarafından hükmen sabit oluncaya dek, herkes suçsuz kabul edilir.
Anti-hukuk: Yok ya! Herkes evvela suçsuzluğunu kanıtlamak zorundadır! (dikkat ederseniz, doğru bir hukuksal argüman yok.)
*
Hukuk: Bir partinin yasa dışı eylemleri olup olmadığına ancak Anayasa Mahkemesi karar verebilir.
Anti-hukuk: Hayır, siyasetçiler ve basın da bu konuda karar verebilir. (dikkat ederseniz, bir hukuksal argüman yok.)
*
Hukuk: Yargı organlarını etki altında bırakacak, yönlendirecek bir açıklama yapılamaz.
Anti-hukuk: Yapılır. Ne yani, iktidardakilerin düşünce özgürlüğü yok mu?! (dikkat ederseniz, doğru bir hukuksal argüman hatta argüman yok!)
*
Hukuk: Tarafı olduğumuz sözleşmeler gereği AİHM kararlarına uyulmalıdır.
Anti-hukuk: Bizi bağlamaz. (dikkat ederseniz, hukuksal bir argüman yok.)
Yazının başına döneyim.
AİHM hayli zamandır hokkabazlık yapıyor, saçmalıyordu. Herhalde artık hâllerinden çok utanmış olmalılar ki, gecikerek de olsa düzgün bir karar verme ihtiyacı hissettiler. Demirtaş kararının basın için hazırlanan özetini okudum. İlgilenecekler için buraya bırakıyorum.
Türkiye açısından son derece ağır bir karar. Bazı ihlal iddiaları reddediliyor. Bizi/Türkiye’yi ilgilendiren kısım çok özetle şu: Türkiye hakkında ilk kez, ‘özgürlük ve güvenlik hakkının’ (md. 5/3) ihlaline, ‘haklara getirilecek kısıtlamaların sınırlanmasına’ilişkin hükmün (md.18) ihlaliyle ‘birlikte’ karar veriliyor. (Ben de bu önemli ayrıntıyı konunun uzmanı meslektaşlarımdan öğrendim.) Sonuç olarak, uzun tutukluluğun ‘siyasi nedenleri’olduğuna hükmediliyor. Seçme ve seçilme hakkının ihlal edildiğine (1. Ek protokol/3), tutukluluğun makul gerekçeleri olmadığına, dolayısıyla Demirtaş’ın siyasi yaşamına kastedildiğine; ayrıca yalnızca tazminata değil, Demirtaş’ın derhal salıverilmesine karar veriliyor (md. 46).
Böyle bir karar ardından yapılaması gereken elbette Selahattin Demirtaş’ın hemen bırakılmasıdır. Anayasası’nda ‘hukuk devleti’ yazan ve Anayasası’nın 90. maddesi ile ‘temel haklara ilişkin sözleşme hükümlerine kendi yasaları karşısında üstünlük tanıyan’ bir devletin, karara uyup uymayacağı tartışma konusu değil.
Gel gör ki ‘nominal anayasa’ düzenine geçmiş, yani anayasal ilkelerle siyasal gerçekliğin bağdaşmadığı ve mevzuatın iktidar karşısında ‘hiçleştiği’ bir dönemdeyiz. Haliyle, ortada uyulması gereken bir mahkeme kararı değil, iktidarın taleplerine aykırı bir mahkeme kararı var. AİHM kararı hukuka uygun olabilir, ancak iktidarın beklentisine aykırı!
Ezcümle, bizlik bir karar değil bu…
İyi de AİHM kararına uymamanın bir takım bedelleri yok mu? Sıkıntı yok. Neyse tazminatı öderiz.
Yalnızca tazminat değil ki mesele, aynı zamanda kararın uygulanması gerektiğine hükmediyor mahkeme! Sıkıntı yok. Bizim gerçeklerimiz farklı, mahkeme yanlış yaptı, işlerine baksınlar.
Eh anayasa filan, hukukun genel ilkeleri, onları ne yapacağız? Aynen kanka. Kasma bu kadar. Bizim de bildiklerimiz var. Sıkıntı yok.
Umuyorum bizlik bir ‘durum’ ve ‘sıkıntı’ olduğuna kanaat getirir, AİHM kararının gereğini yaparlar. Fakat tam da seçim öncesinde, memleketin en yetenekli muhalif siyasetçisini serbest bırakmak… Bilemiyorum. Yanılmayı çok isterim kuşkusuz.
Bu arada, TBMM’deki muhalefet partisi liderlerinin durumu, işin tek matrak yanı. Demirtaş’ı seçimden seçime hatırlar gibi yapıp onun cezaevinde olduğu seçim süreçlerinde ne güzel, ne coşkulu mitingler yapıyorlardı. AİHM kararı sonrasında yarım ağız da olsa açıklama yapmak zorunda kalacaklar. CHP lideri bir şeyler söyler gibi yaptı. ‘Had safhada iyi parti’ liderine yine haber veren olmadı belli ki! Hay Allah. Belki o da, “Bizlik bir durum değil, sıkıntı yok,” der…
Yazı önerisi: Tanıl Bora’nın yazısını buraya bırakıyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.06.2025
18.05.2025
10.05.2025
1.05.2025
22.04.2025
24.03.2025
20.03.2025
18.02.2025
13.02.2025
10.02.2025