Mehmet Y. Yılmaz
Dün T24’te, BBC Türkçe’den aktarılan “Romantik İlişkilere Dair Şaşırtıcı Gerçekler” başlıklı bir haber yayınlandı.
Gerçi bu memlekette artık “yarım asırlık çınar” oldum, şaşırma duygumu kaybetmiş durumdayım ama hâlâ şaşırma ihtimalimin olabileceğini de ihmal etmiyorum.
Nitekim böyle başlıklar görünce dayanamıyorum, işi gücü bırakıp (yani Candy Crush’a ara verip) okumak istiyorum.
Nitekim yine böyle oldu. Ve şu çarpıcı gerçeği bu haberden öğrendim:
“İnsanlar evlendiklerinde daha mutlu olduklarını ifade ediyor - en azından bir süre için.”
Evlilik, İmam Çağdaş’ın bol fıstıklı havuç dilimini yemek gibi bir şey demek ki.
Yerken çok mutlu oluyorsun. Ama “bir süre için!”
Sonra bir iç sıkıntısıdır alıyor seni: Bu kaç kaloridir? Yakmak için yarın sabah kaç kilometre fazla yürümem lazım? Göbeğimi içime çekersem bana çok yakıştığını zannettiğim o eski siyah pantolonun içine girebilir miyim?
Haberdeki uzmanlar “uyumlu bir ilişkiniz varsa” evliliği düşünebileceğinizi söylüyorlar.
Bu uzmanlar, bu vasıflarını nasıl elde etmişler, o konuda bir bilgi yok.
Ancak şunu söylememe izin vermenizi rica ediyorum:
Eğer bir kadın / erkek ile “uyumlu bir ilişkiniz” olduğunu düşünüyorsanız en son yapmanız gereken şey evlenmek olmalı.
“Neden” diye soracak olursanız, yanıtı yine aynı haberin içinde var: Evlilik, kişilik özelliklerinizde kalıcı değişikliklere neden oluyor!
Bir tuhaf durum yani.
Şimdi diyelim ki ben Özlem’in kişiliğini çok beğeniyorum, Özlem de benimkine bayılıyor.
Bu arada hemen söyleyeyim: Hayır, bu isim özel bir kişiye karşılık gelmiyor. Kız çocuklarına “Özlem” isminin konulmasının moda olduğu yıllar ile ilgili.
Benim doğduğum yıl ile bu ismin moda olduğu yıllar arasındaki fark, rahmetli Ercan Arıklı’nın formülüne uyuyor da ondan bu ismi örnek olarak verdim.
Her dönemin böyle moda isimleri var. Mesela benim yaşımdaki birisinin Serra isimli bir genç kadınla birlikte olabilmesi yaş farkı nedeniyle garip karşılanır, herkes beni ayıplar. İşte öyle bir şey yani.
Neyse, konumuza dönelim: Şimdi birbirimizin kişilik özelliklerine bayılarak evlenmeye karar verdik ve evlenince ne oldu? Bu özellikler değişti. Yani başka insanlara dönüştük.
Kişilik özelliğini artık beğenmediğiniz bir kadın / erkek ile nasıl olup da mutlu olacaksınız?
Bizim “sakallı comandante”nin Küba’daki rejimi devirdiği tarihten sonra bu güzel adadaki ilk Hollywood filmi 2015 yılında çekildi.
Daha önce malum nedenlerle böyle bir film çekmenin olanağı yoktu.
Ve bu film de doğal olarak, toprağı bol olsun Ernest Hemingway’in Küba günleri ile ilgiliydi.
“Papa Hemingway in Cuba”, Hemingway’in Yaşlı Adam ve Deniz’i yazdığı Küba günlerinde geçiyor.
Miamili genç gazeteci Ed Myers’in kendi yazar kimliğini arayışı sırasında Hemingway ile yolu kesişiyor ve iki yıla yakın onun adeta oğlu gibi oluyor.
Filmin bir sahnesinde, Hemingway’in 59. yaş günü için eski bir gazeteci olan eşi Mary bir sürpriz parti hazırlar.
Bu sürpriz doğum günü partileri ne kadar sürpriz oluyor, onu da aslına bakarsanız hiç anlamıyorum.
Bir arkadaşım, eşine böyle bir sürpriz doğum günü partisi organize etmişti.
Kız partiye bir geldi ki tuvaletler içinde, eski yaşının son beş saatini de kuaförde geçirmiş!
Şimdi gelin de beni inandırın bakayım, sürpriz partiden kızın haberi yoktu diye!
Öte yandan bu sürpriz bir partiyse neden hediye almamız gerekiyor?
Bu konuda bizim Trabzonlu Samim Kaptan’a katılıyorum: Sürpriz ise herkese sürpriz olmalı!
Neyse sözü uzatmayayım, sürpriz parti boyunca Hemingway ile Mary arasındaki gerilimin giderek yükseldiğini görüyoruz.
Sonunda eve döndüklerinde aşırı alkolün de etkisiyle olanlar oluyor, korkunç bir karı – koca kavgası izliyoruz ki insanın telefona sarılıp polisi arayası geliyor.
O sırada evde misafir olarak bulunan Ed Myers ile şair Evan Shipman da bu tatsızlığa tanık oluyorlar.
Shipman, Hemingway gibi lanet bir tip ile en uzun süre arkadaş kalmayı başaran tek insan. Hemingway ‘Kadınsız erkekler’ isimli öykü kitabını ona ithaf etmişti.
Ed Myers soruyor: “Ne oldu, eskiden burası bir cennetti?”
Shipman yanıtlıyor:
“Görünürde her şeyleri var gibi. Bu muhteşem malikâne. Bol para. Güzellik. Sağlık. Şöhret. Ama ikisinde de olmayan bir şey var. Gerçek dostluk. Kendi egonu bir kenara bırakma isteği ve arzusu. Sevdiğin insanı her gün dolu dolu yaşama dileği. Onlarda eksik olan bu evlat.”
Kritik meseleye Shipman işaret ediyor: Egonu bir kenara bırakmayı gönüllü olarak kendin istemen.
Zorunlu olduğun için değil, o kadını / erkeği çok sevdiğin için egondan vazgeçmen!
Aşk dediğin de esasında budur arkadaşlar.
İnsanın kendi egosunu yenebilmesi ve bir başkasının içinde eriyip yok olma isteğidir. Egoların çatıştığı, iki tarafın da kendisi olmaktan vazgeçmediği ilişkiler, önünde sonunda filmdeki gibi patlamalarla sonuçlanır.
Herman Hesse, “Sevilmek mutluluk değildir” diye yazmıştı.
Ona göre mutluluk bir başkasını sevmek ile ilgiliydi. Bir başkasını seviyorsan da onu olduğu gibi kabul etmen gerekir.
Değiştirmeye çalıştıkça, çatışma da kaçınılmazdır.
Tabii her ilişki iki kişiliktir ve bu iki kişiden birinin egosundan vazgeçmesi de yetmez.
Öyle bir durumda zaten bir ilişkiden değil, taraflardan birinin teslim olmasından söz edebiliriz.
Bir tarafın tam olarak iktidarı ele geçirdiği, diğerinin çaresiz bir boyun eğişle olup biteni kabul ettiği ilişki, aşk değildir.
İnsan kendisini kandırabilir bunun aşk olduğuna ama değildir, kendine ne söylersen söyle.
Çaresizlikle kendinden vazgeçiş, bir ilişkinin ömrünü uzatır belki ama hepsi bu kadar.
Ona da artık ne kadar “ilişki” diyebilirsiniz, aynaya bakıp kendiniz yanıtlayın.
Ben Candy Crush’a dönüyorum, özel meselelerinize beni karıştırmayın lütfen!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.05.2025
4.04.2025
2.04.2025
6.03.2025
4.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
5.02.2025
20.11.2024