Mehmet Y. Yılmaz
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin toplantısında konuştu ve şunu söyledi:
"Türkiye'nin Suriye'de yürüttüğü mücadelenin vatan topraklarımızı ve özgürlüğümüzü koruma, bayrağımızı ve ezanımızı yaşatma, geleceğimize sahip çıkma mücadelesi olduğunu bir kez daha teyit etmiş bulunuyoruz."
Gördüğünüz gibi, Suriye devletinin toprağı olan İdlib vilayetinde, cihatçı teröristlerin barınmaya devam etmesi ile ülkemizin bekası arasında yakın bir ilişki kuruyor.
Yani bir bölümü Suriyeli bile olmayan, kendilerince bir din savaşı yürütmekte olan teröristleri korumayı başaramaz isek ne ezan kalacak, ne bayrağımız, ne de vatan topraklarındaki özgürlüğümüz!
Oysa bu işler başladığında tamamen farklı bir şeyler söylüyordu:
İdlib'de, cihatçı teröristler ile Esad rejiminin ordusu arasında kalan sivilleri korumak, bu bölgede sivilleri de hedef alan sıcak çatışma nedeniyle başlayacak bir göç dalgasına karşı tedbir almak!
Yola Suriyeli garibanları korumak için çıktık ama bir de baktık ki ezan da tehlikede, bayrak da, vatan toprakları da!
Yani Suriye ordusunu orada her ne pahasına olursa olsun yenmez isek belki de mülteci olarak bizler kendimizi Ege sularına vuracağız.
Gözü Recep Tayyip Erdoğan aşkı ile kör olanlardan başka buna inanan kaç kişi çıkar, gerçekten merak ediyorum.
Erdoğan, hatalı bir karar verdi ve şehit haberleri geldiğinde önce olayı küçültmeye çalıştı.
Şehitlerden "tane" diye söz ettiği konuşmaları hatırlayın.
Geçtiğimiz haftayı bunu tartışarak bitiriyorduk ki Suriye'den bu sefer "tane hesabına" sığmayan şehit haberleri geldi.
Bu askerlerin orada genç yaşta ölmelerinin tek nedeni, hava kuvvetleri tarafından korunmayan birlikleri, savaş alanına sürmekti.
Ciddi bir askeri hata yapıldı. Bu hatalı emri kim verdi biliyoruz: Başkomutan Recep Tayyip Erdoğan.
Emrindeki yüksek rütbeli subaylardan "hayır komutanım, bu çok yanlış bir karar olur, askerlerimizi kaybederiz" diye itiraz eden oldu mu, bilmiyoruz.
Bu ana kadar istifa dahil bir ses çıkmadığına göre, komuta kademesi de bu sorumluluğu paylaşıyor demektir.
Erdoğan'ın "Suriyeli sivilleri korumaktan" bir günde "bayrak, ezan, vatan tehlikede" noktasına savrulmasının nedeni, şehitlerin sorumluluğunu üstünden atma çabasıdır.
Eğer bizleri vatanın, bayrağın ve ezanın tehlikede olduğuna inandırabilirse, şehitler konusunda susup oturacağımızı da düşünüyor olmalı.
Kusura bakmasın ama bu tavrıyla hem kendi seçmenini hem de genel olarak hepimizi "göbeğini kaşıyan bidon kafalı adam" yerine koyuyor!
* * *
Beş yıl önce, beş yıl sonra!
Recep Tayyip Erdoğan, 2015 yılının 18 Şubat günü şöyle konuşuyordu:
"Biz ensar bilincine sahip bir milletiz. Ülkemize gelen her kardeşimizi muhacir olarak görür, muhabbetle karşılarız. Onlara evimizi açar, ekmeğimizi bölüşürüz. Zaten size (genel olarak batı ülkelerini kast ediyor) güvenerek bu adımları da atmadık. Biz öyle bir medeniyetin varisleriyiz ki bizim medeniyetimizde bu var."
Dün de şunu söyledi:
"Aylar önce hatırlayın ben bir açıklama yaptım. 'Eğer Batı bir yük paylaşımına girmezse kapıları açarız' dedim. Ama bunlar bu işi hafife aldılar. Herhalde 'Blöf yapıyor' dediler. Kapıları açınca kapatmamız için telefon telefon üstüne gelmeye başladı. Bitti o iş. Artık kapılar açılmıştır, sizler bu yükten nasibinizi alacaksınız."
Bu iki konuşma da aynı kişiye ait.
Bir gün öyle söylüyor, ardından bir de bakmışsın tamamen tersini anlatıyor.
Yarın da bugün söylediklerinin tam tersini rahatça söyleyebilecek bir kapasiteye sahip!
Ve Türkiye, söylediğini esen rüzgara göre böyle kolayca değiştirebilen bir tek adam yönetiminde, çocuklarını "şehitler tepesini doldurmaya" gönderiyor!
Yarın bir gün bu çocukların şehitliği nedeniyle Bay Kemal dahil başkalarını sorumlu tutarsa hiç şaşırmayın derim.
* * *
Bütün sorunların anası, Suriye'deki hatalarıdır
Suriye konusunda, Erdoğan rejiminin durumunu hep aynı halk deyişiyle açıklıyorum. Daha önce de yazmıştım, bir kez daha tekrarlamak şart oldu:
Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklersen, ondan sonraki düğmelerin hepsi yanlış iliklenir!
Gömleğin ilk düğmesi, Suriye diktatörüne karşı başlayan ayaklanmaya mezhepçi bakış ve Obama'nın gazına gelerek yanlış iliklendi.
Bir yandan o günlerde aramız bal kaymak olan Suudi Arabistan ve Katar ile el ele vererek ateşe benzin döktük, diğer yandan ABD'nin "insani kaygılarla" müdahale etmesiyle Suriye diktatörünün devrilip gideceğini hesapladık.
Bu hesaplar MİT'in sahadan gelen bilgilerine mi dayanıyordu, yoksa ABD, Türkiye'yi bu işe bulaştırmak için CIA üzerinden MİT'e tuzak mı kurmuştu, ben bilemem.
Ama o günlerde Türkiye'nin bu işe balıklama atlamış olmasının Obama yönetiminden gelen ısrarlardan ve "yol vermelerden" kaynaklandığını birçok gazeteci gibi ben de biliyorum.
O günlerde kritik noktalarda görev yapanların çoğu halen aktif olarak siyasette ve bürokrasideler. Yarın bir gün emekli olup, anılarını yazdıklarında bunu daha net görebileceğiz.
O gün yapılan hata, sınır komşunuzda bir iç savaş çıktığında bunun sizi nasıl etkileyebileceğini hesaplayamamış olmaktır.
İç savaşı kim kazanırsa kazansın, insanların birbirine karşı özellikle mezhep ve din farklılıkları nedeniyle son derece acımasız davranabildikleri bir bölgede kaçınılmaz sonuç sığınmacılardır.
Suriye'den kaçmak zorunda kalacak siviller nereye gidebilirdi?
En yakın komşuya tabii: Ürdün'e, Irak'a, Lübnan'a ve Türkiye'ye.
Irak o günlerde de zaten kendi vatandaşları için de yaşanabilir bir ülke olmaktan çıkmıştı.
Ve nitekim sivil göçünün bütün yükü Lübnan (bu ülkede yaşayan dört kişiden biri Suriyeli sığınmacı), Ürdün ve Türkiye'nin üzerine bindi.
2019 Kasım ayı itibariyle Türkiye'ye 3 milyon 750 bin, Lübnan'a 1 milyon, Ürdün'e 680 bin, Irak'a 250 bin sığınmacı geldi.
Bu öngörülemeyecek bir durum değildi.
Erdoğan rejimi, mezhepçi ideolojik körlüğü nedeniyle bunu öngöremedi.
Bunun nasıl kitlesel bir boyut kazanabileceğini öngöremediği gibi, göçü teşvik edici tutum da takındı. Zannetti ki Suriye'den göç başlarsa, Esad rejiminin tükenişi hızlanır!
O günlerdeki "ensar – muhacir" muhabbeti hala kulaklarımızda.
Suriyeli gücünün böyle kitlesel bir hale gelmesinin tehlikelerine ve yaratabileceği sorunlara dikkat çekenlere, kimlerin "ırkçı" diye saldırdığını da hâlâ hatırlıyoruz.
Ve şimdi aradan geçen bunca yıldan ve ülkemize gelen 3 milyon 750 bin sığınmacıdan sonra Recep Tayyip Erdoğan, dün şöyle konuştu:
"Ülkemizi terör örgütleriyle kuşatma, şehirlerimize gözünü diken rejimlerle tehdit etme, ekonomik tuzaklarla tökezletme peşinde olanlara inşallah aradıkları fırsatı vermeyeceğiz. Şunu bir defa unutmayalım; şubat ayının başlarında bir süreç başladı. 4 milyona yakın mülteci 9 yıldır bizim ülkemizde, şimdi de 1,5 milyon mülteciyi sınırlarımıza sürmek suretiyle bize bir yük daha getirmek istediler."
Gördüğünüz gibi Suriyeli sığınmacılar sorununda kendisinin hiç payı yokmuş gibi konuşuyor.
Söylediklerine bakılırsa bu Suriyeli sığınmacılar, Türkiye'yi tökezletmek peşinde koşanların marifeti olarak ülkemize geldiler!
Hadi canım sen de!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.05.2025
4.04.2025
2.04.2025
6.03.2025
4.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
5.02.2025
20.11.2024