Mehmet Y. Yılmaz
“Muhafazakâr camiada” içinde tanınmış hocaların değerlendirmelerinin de bulunduğu bir WhatsApp mesajı dolaştığını Ahmet Taşgetiren’in Karar’daki yazısından öğrendim.
Mesajın özeti şu: Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmayalım.
Burada “Dimyat’taki pirinç”, bugünkü AKP politikalarından rahatsız olan ve daha doğru bir siyaset olanağı bulunabileceğine inanların arayışları oluyor.
Bu Babacan’ın partisi midir, Davutoğlu mudur, yoksa İslamcı muhafazakârlara ters gelmeyen başka bir oluşum mudur, bilemiyorum.
“Evdeki bulgur” ise, bildiğiniz Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidarı.
Taşgetiren şöyle yazıyor:
“İçinde tanınmış hocalarımızın da bulunduğu, diyelim - aksakal - bir çevre, insanların iktidar konusunda daha sorgulayıcı hale geldiğini, yeni arayışlara girdiğini, bunun da iktidarı kaybetme riskini ortaya çıkardığını düşünüyor, seslerinin etkili olacağına inandıkları insanlara ‘işin içinde evdeki bulguru kaybetme riski var’ ikazında bulunuyor. Yani kazanımları kaybetme riski.”
“Muhafazakâr camia” AKP için “ya giderse” kaygısı taşıyormuş ama ondan da etkili olanı “ya gelirse” kaygısı imiş ki bu da iktidara CHP’nin gelerek “kazanımları geri alabileceği” endişesini körüklüyormuş.
“Muhafazakâr camianın”, Recep Tayyip Erdoğan için özel olarak tasarlanan yetkilere sahip Cumhurbaşkanlığı makamına, onun tam tersi fikirlere sahip birisinin gelmesinin yaratabileceği sorunları aradan geçen bunca yıldan sonra akıl etmiş olması ilginç.
Buna başkanlık sistemine geçiş için yapılan referandumdan hemen önceki bir kaç yazımda dikkat çekmiştim ama demek ki ya anlamamışlar ya da Erdoğan’ın kutsal iktidarının ilelebet süreceğine inanıyorlarmış. (Bu yazılardan bir örnek: https://mehmetyyilmaz.com/hurriyet/sistemi-kisiler-uzerine-kurmak/)
Ancak üzülmesinler, “kazanımlarını” koruyabilmelerinin sihirli formülünü tekrar vereceğim, belki bunu okurlar.
Bu ülkenin temel sorunlarından birisi herkesin “kendi kazanımının” derdinde olmasıdır.
“Benimkini koruyayım da başkasının başına ne gelirse gelsin” diye açıkça söylemezler elbette ama zihinlerin gerisinde bu yatar.
Oysa herkes bilmelidir ki kendi kazanımlarını koruyabilmenin yolu, başkalarının haklarını da en az kendinde gördüğün haklar kadar savunabilmektir.
Buna da kısaca “demokrasi” diyoruz.
Memlekette gerçek bir demokrasi olursa ne muhafazakârların kazanımlarını bir gecede çöpe atabilmek mümkün olur ne de laiklik elden gider.
“Ya yarın seçimi kaybedersek ve başörtüsü yasakları geri gelirse” diye endişelenenler, bugün mesela Osman Kavala’nın özgürlüğü için endişelenebilmiş olsalardı, sorunları çoktan çözülmüş olurdu.
Tersi de doğru.
Bugün “laiklik elden gidiyor” diye endişelenenler, geçmişte muhafazakâr insanların kişilik hakları için endişelenmiş olsalardı, bugünkü endişelerini yaşamazlardı.
Temel insan haklarını ve ifade – inanç özgürlüğünü güvence altına alacak olan şey, demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işliyor olmasıdır.
Her kesimin endişelerini giderecek sihirli formül işte burada:
“Hesap verebilir, liyakati esas alan bir idare, güçlü – bağımsız – tarafsız bir yargı, kanunları yaparken yürütmeyi de en geniş anlamıyla denetleyip, dengeleyecek yasama.”
Bu sihirli reçete, endişeli muhafazakârlar için olduğu kadar, endişeli modernlere de yararlı olacaktır; endişeye mahal yok yani.
***
Ticari sır!
Rıdvan Dilmen’in TRT’den aldığı ücret ile ilgili dedikodulardan sonra yine aynı şeyi duyduk: TRT, kime ne kadar ödediğini açıklamıyor çünkü bunlar ticari sır imiş!
Rıdvan Dilmen, kendisi bizzat “tek kuruş bile almıyorum” diye açıkladığına göre, TRT’nin “Sayın Dilmen’e her hangi bir isim altında bir ücret ödenmemektedir” diye açıklama yapması niye bir ticari sırrı açıklamak oluyor, anlamak mümkün değil.
Bir sır varsa bu Dilmen ile TRT arasındaydı ve Dilmen de sırrını açıkladı zaten.
Öte yandan ticari sır, kamu kesiminin harcamalarında arkasına sığınılacak bir zırh da sayılmamalıdır.
Paranın sahibi millettir ve ona parasını nereye, nasıl harcadığının açıklanması ticari sırrı açığa vurmak anlamına gelmez.
Bizim ülkemizde bu pek gündeme getirilmez ama bir demokrasinin olmaz ise olmaz şartlarından birisi de “bütçe yapma hakkıdır”! Millet adına yasama yetkisini kullanan organ ki bizim Anayasal düzenimizdeki adı Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir, bu hakkı elinde tutar. Bütçe kanununu çıkarır, yürütmeyi gelirleri toplamak ve harcamaları yapmak için yetkilendirir. Böyle bir yetki olmadan bunların hiçbiri yapılamaz. Yapılıyorsa orada temsili demokrasiden söz edilemez. Yasama, bütçe yapma yetkisini elinde tutarak yürütmeyi dengeler, denetler. Eğer Türkiye bir demokrasi değil de bir orta çağ krallığı olsaydı, kral ya da padişah parayı keyfine göre harcardı, kimse de bunun hesabını soramazdı. Çağdaş demokrasilerde bütçeden finanse edilen kurumların şeffaflığı meselesi de önemlidir.
TRT’nin amacı kar elde etmek değildir.
TRT kamu yayıncılığı yapmakla görevlidir ve bunu da kamu kaynaklarıyla yani bizlerden toplanan vergilerle finanse eder.
Ancak TRT, kamu kaynaklarını kullanarak özel televizyonlarla rekabet etmek gibi garip bir işe de kalkışıyor.
TRT’nin pahalı yapımlarla, pahalı programlarla yaptığı şey aslına bakarsanız kamu kaynaklarının üçüncü şahıslara devrinden başka bir şey de değildir.
Ve vergilerimizden yapılan bu para transferi, ticari sır gerekçesinin ardına gizlenmemelidir.
***
Mutlu elmaslar!
Cumhurbaşkanı’nın eşi Emine Erdoğan, geçenlerde yazdığı bir kitap vesilesiyle açıkladı ki en çok Afrika gezilerine katılmaktan hoşlanıyormuş.
Erdoğan ailesinin kitap yazmaya bu kadar meraklı olmasını da çok takdir ediyorum. Okumasalar da yazabiliyorlar ki bu yine de iyi bir şey.
Emine Hanım, kitabının tanıtımında özellikle Afrikalı kadın ve çocukların çektiği sıkıntılardan etkilendiğini de açıkladı.
Cumhurbaşkanı’nın eşinin böyle hassasiyetleri olması iyi bir şey.
Ancak kişi başı geliri 10 bin doların altındaki bir ülkenin yöneticisinin eşi olarak aksesuar konusunda biraz daha dikkatli olmasını beklerdim.
50 bin dolarlık Hermes çanta olayının ardından bu saat işi iyi olmadı derim.
Hele Afrikalı kadın ve çocuklar için endişelenirken, Afrika’daki “kanlı elmas” sorununu bilmiyormuş gibi “mutlu elmaslar” taşıyan saatler takması hiç olmadı.
Chopard’ın kol saati Happy Diamonds serisindenmiş, fiyatı da 300 bin liranın üzerinde.
Ben kamu yöneticilerimizin aldığı hediyeler meselesine takık durumdayım, eski okuyucular bilir.
Bu saat bir hediye midir yoksa Cumhurbaşkanı tutumlu bir insan olduğu için maaşından arttırdı ve eşine bir saat mi aldı, bunu bilmiyoruz.
Eğer bu yerli ya da yabancı bir şahıs ya da şirketin hediyesiyse, beyan edilmiş ve Hazine’ye teslim edilmiş olmalıydı.
Çünkü değeri, yasal olarak kabul edilebilecek hediye değerinin çok ama çok üzerinde.
Saati Cumhurbaşkanı şahsen satın aldıysa da iyi günlerde kullanmasını temenni ederim.
Ancak faturasının bir kopyası da yayınlanırsa torba olmayan ağızları büzebilmek daha kolay olacaktır.
Seçime az bir süre kalmışken bunun muhalefetin diline dolanması hiç hoş olmaz doğrusu.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.05.2025
4.04.2025
2.04.2025
6.03.2025
4.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
5.02.2025
20.11.2024