Mehmet Y. Yılmaz
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilginç avukatları var. Şöyle ki; bir dedikleri, diğerini asla tutmuyor.
Erdoğan, Afrin operasyonuna karşı çıkarak, milletvekillerine mektup yazan 170 aydın hakkında ”vicdansız, hain, ahlaksız, adi, terör yardakçısı” gibi ifadeler kullanmıştı.
Bunun üzerine imzacı aydınlar 1’er liralık sembolik tazminat istemiyle hakaret davası açmıştı.
Bu davada Erdoğan’ın avukatlarının mahkemeye sundukları savunmada şöyle deniliyordu:
“Düşünce özgürlüğü, demokrasinin temel ilkesidir. AİHM’e göre ifade özgürlüğü, devletin veya nüfusun bir bölümü için saldırgan, şok edici veya rahatsız edici bilgi ve düşünceler için de uygulanır. Bunlar çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir. Bunlar olmaksızın demokratik toplum olmaz.”
Ama aynı avukatlar, Erdoğan’a “gözünün üstünde kaşı var” diyenlerin bile cezalandırılmasını talep edebiliyorlar.
Dün de söz etmiştim: Bir Fransız dergisi Erdoğan’a “diktatör” dedi ve Erdoğan bunun üzerine suç duyurusunda bulundu, dergi sorumluları hakkında “Cumhurbaşkanı’na hakaret” soruşturması başlatıldı.
Merak ettim, Erdoğan’ın avukatlarının hiç arşivleri yok mu?
Siz hatırlamazsınız, belli ki Erdoğan’ın avukatları da unutmuş ama arşiv asla unutmaz.
Tekirdağ’ın Süleymanpaşa Belediye Başkanı CHP’li Ekrem Eşkinat, partisinin bir toplantısında Recep Tayyip Erdoğan’a “diktatör” dedi.
Bunun üzerine Eşkinat hakkında 2 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.
Eşkinat mahkemede beraat etti.
Dava muhtemelen şu anda Yargıtay’da olmalı ama artık “Adalet Reformu” yapıldı, “eleştiri amacıyla düşünce açıklaması” suç olmaktan çıktı!
Peki bu durum son derece açık olduğuna göre, Erdoğan neden Fransız dergisini mahkemeye verdi?
Kaldı ki Fransa’da yayınlanan bir yazıda “hakaret” tespit edilmiş olsa bile bu davanın açılması gereken yer derginin yayınlandığı yer olan Paris, Ankara değil.
Dün, batı medyasının, yükselmekte olan sağ popülizme malzeme taşımaktaki rolü üzerine bir şeyler söylemiştim.
Erdoğan’ın yaptığı da onların yaptığının sadece tersten okunuşudur, aynı amacı taşıyor.
Erdoğan da tıpkı Avrupalı benzerleri gibi.
Seçimle iş başına geldi, demokrasinin olanaklarından yararlandı ve ancak şimdi “demokrasi” çok da hoşlandığı bir kavram değil.
O da Avrupalı benzer sağ popülist liderler gibi: Aşırı milliyetçi, bağnaz dinci. Tabii dinleri farklı!
“Küffara karşı” şiddetle davranmaktan söz ediyor. Burada “küffar” sadece Müslüman olmayanları tanımlamıyor. Onun tarif ettiği inanç biçimine uymuyorsanız, Müslüman değilsiniz.
Eleştiriye tahammülsüz.
Kamu olanakları ve müteahhit havuzlarıyla ele geçirdiği medya aracılığıyla “kendi gerçeğini” halka pazarlıyor, gerçekte olanı değil.
Tıpkı batılı benzerleri gibi o da halkı adına en doğruyu düşünüyor, yapıyor. Buna karşıysanız zaten hain olmayacaksınız da ne olacaksınız?
Onun için Fransız dergisinin böyle bir kapak yapması ve onunla “mahkemelerde hesaplaşacak olması” da çizmeye çalıştığı “batılı karanlık güçlerle tek başına savaşan Zaloğlu Rüstem” portresinin bir parçası.
Batılı benzerleri ile aslında aynı şeyi istiyor: Türkiye’yi batıdan uzaklaştırmak!
Bunu başarabildiği gün hayalini kurduğu, otoriter Sünnici rejimini kurmak yolunda en büyük adımını da atmış olacak.
Eğitim sisteminin bütünüyle dini eğitim üzerine oturtulmaya çalışılmasının nedeni de bu.
Şu anda Cumhuriyeti çok seviyor görünüyor ama hayalinde “halife” olmak, “ümmetin tek temsilcisi olmak” da var.
Onun için Batı’dan gelen her saldırı makbul. Yeter ki bu saldırılar, “büyük ekonomik fotoğrafa” zarar vermesin!
Zaten ona bakılırsa Türkiye büyük bir saldırı ile karşı karşıya.
“Türkiye” diye tanımladığı şey aslında kendi kutsal iktidarı.
Ama Allah’tan o var ve hem bu halkı hem de memleketi yem olmaktan kurtarabiliyor.
Cumhuriyet Bayramı’nda konuşurken “Kurtuluş Savaşımızı zafere taşıyan direniş ruhuyla mücadelemizi kararlılıkla sürdürüyoruz” diyor.
Böylece kendisini Cumhuriyet’in kurucularıyla da eşitliyor.
Daha bir kaç yıl önce “iki ayyaş” dedikleriyle!
“Kurtuluş Savaşının direniş ruhunun” kime karşı kullanılacağı da belli: Batılılar!
Ne de olsa burası Orta Doğu ve kaçınılmaz olarak batılı karanlık güçlerin yerli uşakları da var!
Duruma göre isimleri değişebiliyor: Bazen ayrılıkçı Kürt milliyetçileri, bazen CHP zihniyeti, bazen ikisi birden!
Ve bu hikâye her zaman dini bir sosa da bulanıyor ki halk daha kolay sindirebilsin!
Böylece yumurta – tavuk ilişkisine benzer bir durum ortaya çıkıyor. Pragmatik siyasal İslamcılar gibi söylersek, “win – win durumu yani”!
Sağ popülist parti ve liderlerin Türkleri ötekileştirmesinden Erdoğan yararlanıyor, Erdoğan’ın “şiddetli” İslamcı çıkışlarından Batılı popülistler.
Ve hep beraber, el ele demokrasinin kurumlarının birer birer ortadan kaldırılacağı bir geleceğe doğru yürüyoruz.
***
“Avantayı kaptırmayalım” tasarısı
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 28 maddelik bir kanun teklifi hazırladı.
Buna göre İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile 4 ilçe belediyesinin İstanbul Boğazı ve çevresindeki imar yetkileri sonlandırılıyor.
Yetki, Bin Odalı Saray tarafından oluşturulacak kurullara geçecek.
“Türk tipi başkanlık sistemi” halkımıza pazarlanırken, kanunların artık TBMM’de hazırlanacağı, yürütmenin bu işlere karışmayacağı söyleniyordu.
Ama görüyorsunuz, hükümetin bir dairesi kanun teklifi hazırlayabiliyor.
Boğaz’daki imar işlerinden Büyükşehir’e bağlı Boğaziçi İmar Müdürlüğü sorumluydu.
Kendi kuruluş kanunu olan, görevi ve yetkileri bu kanunla tanımlanmış bir kurum.
AKP’nin, 1984 yılından beri yürürlükte olan bu kanun ile bugüne kadar bir sorunu da yoktu.
Sorun, Büyükşehir Belediyesi’nin ve dolayısıyla Boğaziçi’ndeki imar işlerinin AKP’nin elinden uçup gitmesiyle başladı.
Beli ki Boğaziçi’ndeki imar işlerinden kaynaklanan bir rant var ve bu rantı kaptırmamak için bir girişim bu.
Yakında Boğaziçi’nin yanı sıra Türkiye’nin bütün “kupon arazilerinin” imar yetkisi Bin Odalı Saray’a verilirse, hiç şaşırmayın derim!
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2025
26.06.2025
23.06.2025
12.05.2025
4.04.2025
2.04.2025
6.03.2025
4.03.2025
28.02.2025
20.02.2025