Mehmet Y. Yılmaz
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "İdlib'de lehimize gelişmeler var" sözleri daha kulaklarımızdaydı ki İdlib'den şehit haberleri geldi!
Ve Türkiye, ciddi bir şok yaşadı.
İdlib'de, Erdoğan'ın "Türkiye'ye milyonlarca Suriyelinin göçünü önlemek" gerekçesiyle bölgedeki askeri varlığını arttırmasından, Perşembe gecesi gerçekleşen saldırıya kadar kaç asker şehit olmuştu?
Ben söyleyeyim: Şubat ayının başından beri Suriye'de 20 askerimiz şehit olmuştu.
Halkımızın küçük çaplı bir şok geçirmemesi ve dehşete kapılmaması için askerlerin ikili, üçlü gruplar halinde mi ölmesi gerekiyordu?
Meselenin ne kadar ciddi olduğunu anlayabilmemiz için, İdlib'deki gerçek durumu kavrayabilmemiz için 33 askerimizin daha ölmesi, 32'sinin de ağır şekilde yaralanması şart mıydı?
Hayır değildi.
Türkiye İdlib'de ateşkesin sürekli olması için terörist tanımına giren rejim karşıtları ile girmeyenleri birbirinden ayırma sözünü vermişti.
Bu sözü yerine getiremedik.
Bugün Rusya ve Suriye rejim güçlerinin İdlib'deki operasyonlarının gerekçesi bu.
Peki neyimize güvenerek bu sözü verdik?
İpten kazıktan kurtulmuş, bir bölümü de Suriyeli ve hatta Arap bile olmayan cihatçı teröristleri nasıl silahsızlandıracaktık?
Silahlarını bırakanlar, nereye gideceklerdi?
Bu soruların yanıtları belli değil.
Türkiye, nasıl yapacağını bilmediği bir sözü verdi ve bunun tek nedeni Erdoğan'ın, İdlib'deki "Müslüman kardeşlerini" koruyarak, Suriye barış masasında koz sahibi olmasını sağlamaktı.
Bir tür köylü kurnazlığı yani: Şimdi söz verir idare ederim, sonrası Allah kerim!
Ve sivillerin Türkiye'ye göçünü önlemek gerekçesiyle askerimizi daracık bir bölgeye yığdı!
Milli Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı, bu kadar askerin, böylesine dar bir alana, hava desteğinden yoksun olarak sürülmesinin yaratabileceği sakıncalar konusunda kendisini uyarmamış mıydı?
İç politika çıkarları için dış politikada kahramanlık gösterilerini çok seven Erdoğan, 33 askerimizin şehit olduğu saatten, benim bu yazıyı yazdığım saate kadar (28 Şubat, TSİ 15.01) ortada yoktu.
Günde iki kere konuşan, konuşmaktan çalışmaya vakit bulamayan Recep Tayyip Erdoğan!
Bir süre susarsa, ay başından beri Suriye'de verdiğimiz 53 şehidi unutacağımızı mı zannediyor acaba?
Bu şehitlerin sorumlusu kim? "Kanları yerde kalmayacak" nutukları, "1700 rejim unsuru etkisiz hale geldi" açıklamaları, giden gencecik canlarımızı geri getirecek mi?
* * *
Askerlerimizin Suriye'de ne işi var?
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 16 Ekim 2019 günü, Azerbaycan dönüşü şunu söylemişti:
"Münbiç'e rejimin girmesi benim için çok çok olumsuz değil. Niye? Sonunda bunların kendi topraklarıdır. Ama burada terör örgütlerinin kalmaması benim için önemli. Yani bizim onlara söylediğimiz 'Burada YPG / PYD kalacak mı kalmayacak mı?' Sayın Putin'e de ben bunu söyledim. Eğer terör örgütlerinden Münbiç'i temizliyorsanız, buyrun buranın bütün lojistiğini siz sağlayın veya rejim sağlasın. Ama yok bunu böyle yapmayacaksınız, oradaki aşiretler bize 'gelin bizi kurtarın' diyor. Çünkü Münbiç'in tamamına yakını yüzde 85-90'ı Arapların. Kürtlerin değil."
Peki, bizim askerlerimiz Suriye'nin İdlib'inde niye ölüyor?
İdlib'in tamamına yakını da Arapların değil mi?
İdlib de Münbiç gibi, BM tarafından sınırları tanımlanıp, tanınmış Suriye devletinin toprağı değil mi?
Münbiç'teki teröristlere tahammülümüz yoktu, bu doğru. Peki İdlib'deki teröristleri korumak için askerlerimiz niye ölüyor?
* * *
İnternet yassah hemşerim!
Önceki gece yarısı, Hatay Valisi'nin, kameraların ve mikrofonların önünde "9 şehidimiz var" açıklaması yaptığı dakikalarda Reuters Haber Ajansı şehit sayısını 34 olarak veriyordu.
Reuters'in ilk anda öğrendiğini vatandaşlarımızın öğrenebilmesi için güneşin doğması, sabah olması gerekti.
O saatlerde de Erdoğan hükümeti, bütün otoriter rejimlerin en iyi bildiği şeyi yapmış, interneti yavaşlatmış, sosyal medyayı kullanılmaz hale getirmişti.
Sosyal medyanın kontrolsüz olduğu, dış manipülasyona özellikle de bu şartlar altında Rus kaynaklı saldırılara çok açık olduğu bir gerçek.
İnsanların sosyal medya aracılığıyla kendilerine ulaşmış "haberleri", sorgu sual etmeden yayma eğilimleri de bir başka gerçek.
Bu nedenle sosyal medyadaki yavaşlatmayı, engellemeyi makul görenler olacaktır ama şunu söyleyeyim ki kazın ayağı öyle değil.
Şu anda Türkiye, sosyal medya manipülasyonlarına çok açıksa bunun nedeni, Türkiye'de medyaya olan güvenin tamamen sıfırlanmış olmasıdır.
Müteahhit havuzlarıyla, kamu kaynaklarıyla hükümetin kontrolüne giren medyanın güvenilirliği yok.
İnsanlar, hükümet medyasından aldıkları haberlere güvenmiyorlar.
Bunun otomatik sonucu geleneksel medya dışındaki kanallara yönelmektir.
Nitekim öyle de oldu.
Siz istediğiniz kadar interneti yavaşlatın, sosyal medyaya girişi engelleyin, su yolunu buluyor, engellenemiyor.
Sabahtan beri belki on tane VPN aplikasyonu tavsiyesi aldım.
Birçok kişi bunlar üzerinden sosyal medyaya da girdi, devletin görmemizi istemediği fotoğrafları da, haberleri de gördü, yaydı.
Sansür, çare değildir.
Bu tür durumlarda herkesin güvenebileceği bir gazeteye, haber kanalına ihtiyaç vardır, hükümetlerin bile!
Muhalefeti terörize etmek için görevlendirdiğiniz gazeteci kılığındaki memurların, en gerekli zamanlarda hiçbir halta yaramadığını da böylece test etmiş olmalısınız.
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2025
26.06.2025
23.06.2025
12.05.2025
4.04.2025
2.04.2025
6.03.2025
4.03.2025
28.02.2025
20.02.2025