Mehmet Y. Yılmaz
Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Meral Or'un, rektörlüğe karşı açtığı "mobbing" (bezdirme, huzursuz etme, psikolojik şiddet) davasında, mahkeme 10 bin lira manevi tazminat ödenmesine karar vermişti.
Temyiz makamı Ankara Bölge İdare Mahkemesi, bu kararı bozdu ve tazminatı 3 bin liraya indirdi.
Mahkeme kararında şöyle deniliyor:
"(Manevi tazminatta) Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalı ve sebepsiz zenginleşmeye yol açmamalıdır."
Mahkeme kararlarını okumayı çok severim. Çünkü bu kararlar, bizlere Türkiye'nin hukuk düzeni hakkında bir fikir vermesinin yanı sıra gerçek bir Türkiye fotoğrafı da sunarlar.
Bakınız; bir üniversite profesörünün zenginleşmesi için 10 bin lira yeterli olabiliyor.
Çünkü bizim hukukumuzda manevi tazminat, mağdurun zenginleşmesine neden olmayacak düzeyde tutulur.
Onun için de mahkeme mealen "üniversite profesörüne 3 bin lira yeterlidir. Bu para hem zenginleşmesine neden olmaz hem de uğradığı haksızlıklar nedeniyle çektiği manevi acıyı tatmine yeterli olur" diyor.
Zenginleşmeye neden olacak rakam 10 bin lira! 1300 Amerikan Doları! 1110 Euro!
Üniversiteyi bitir. Master, doktora yap. Hakemli dergilere bilimsel makaleler yaz. Ders kitabın da olsun. Eskilerdensen doçentlik sınavına gir, kitap yaz. En az bir yabancı dili mükemmel olarak bil.
Ve sana öyle bir maaş versinler ki 10 bin lira eline geçtiğinde, "zenginleşti" desinler!
Hey yavrum hey, gel de bu ülkede bilim yap!
Peki; üniversite hocası için 10 bin lirayı "nedensiz zenginleşme" rakamı sayan aynı adalet düzeninin, "Recep Tayyip Erdoğan isimli TC vatandaşını üzerek maneviyatını zedeledi" diye Kemal Kılıçdaroğlu isimli TC vatandaşını 500 bin lira manevi tazminata mahkûm etmesine kaç puan veriyorsunuz?
Ya da Erdoğan'ın açtığı 1 milyon liralık tazminat davalarına?
Recep Tayyip Erdoğan'ın ne düzeyde bir serveti ve düzenli geliri olmalı ki 500 bin liralık, 1 milyon liralık manevi tazminat, nedensiz zenginleşmeye sebep olmasın?
Haydi bakalım, bu sorunun yanıtını üniversitedeki matematik profesörleri versinler!
Çizgi: Tan Oral
* * *
Cumhurbaşkanlığı, "zabıta" teşkilatı kuruyor olmalı
Cumhurbaşkanı'nın büyük bir törenle açıkladığı ekonomik reformlar içinde dikkatimi çeken "fiyat istikrar komitesi kurulması" kararı oldu.
Bizim Merkez Bankası'nın kuruluş kanununa göre Türkiye'de "fiyat istikrarından sorumlu" olan kurum, Merkez Bankası.
Hatta, aynı kanuna göre, hükümetlerin büyüme ve istihdam politikalarının Merkez Bankası tarafından desteklenmesi de fiyat istikrarının bozulmaması şartına bağlı.
Ve reform gereği Cumhurbaşkanlığı tarafından kurulacak olan "fiyat istikrar komitesi", Hazine ve Maliye Bakanlığı'na bağlı olarak çalışacak!
Böylece iki başlı bir "fiyat istikrarı yönetimine" sahip olacağız demektir!
Merkez Bankaları, kendilerine verilen bu görevi para politikası araçlarıyla yerine getirirler.
Peki, Hazine ve Maliye Bakanlığı hangi araçları kullanacak?
"Piyasa oyuncuları" denilen ve ülkede uygulanan politikalara göre pozisyon alanlar, hangisine dikkat edecekler?
Merkez Bankası, bağımsız bir kurum olduğuna göre, politikalarının Hazine'ye bağlı olan komite ile uyumlu olması nasıl sağlanacak?
Eğer iki kurum aynı politikayı yukarıdan gelen bir emirle uygulayacak ise karar verelim: Merkez Bankası bağımsız mı olacak, bağımlı mı?
İkisi de aynı politikayı takip edecek ise iki ayrı kuruma ne gerek var?
Son derece saçma bir durum ortaya çıkıyor, böyle bakınca.
Bana öyle geliyor ki Merkez Bankası, genel olarak enflasyon düzeyinin tutturulmasından sorumlu olacak, Cumhurbaşkanlığı Fiyat İstikrar Komitesi ise çarşı, pazardaki soğan, patates fiyatlarıyla ilgilenecek.
Bir tür "zabıta müdürlüğü" kuruluyor benim anladığım.
Dünyadaki tek örnek de bu olacak her halde: Cumhurbaşkanlığı Zabıta Müdürlüğü!
Böyle bir ekonomik reforma, şapka çıkarılmaz da ne yapılır?
* * *
Kısmetse aşılanacağız!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz Cuma namazından sonra camiden çıkarken gazetecilerin önceden belirlenmiş sorularını yanıtladı.
Artık böyle bir adet var.
Cumhurbaşkanı, her Cuma, cami çıkışında bir mini basın toplantısı yapıyor. Gazeteciler istedikleri her şeyi soramıyorlar tabii.
Saray'ın propaganda amirinin belirlediği soruları sorabiliyorlar.
Böylece Cumhurbaşkanı'nın bir yandan ne kadar dinine bağlı olduğunu gözlerimizle görürken, kulaklarımızla da her şeye ne kadar vakıf olduğunu duyuyoruz.
Bir taşla iki kuş yani!
Ancak bazen soruların önceden ezberlenmiş yanıtlarını unutuyor olmalı ki başı sonu belli olmayan yanıtlar da veriyor.
İşte geçtiğimiz Cuma günü namazın ardından, cami kapısında Korona aşısı ile ilgili soruyu şöyle yanıtladı:
"Çin ile anlaşmamız var, alacağımız aşılar var. Almanya ile anlaşmamız devam ediyor. Rusya ile anlaşmamız var. Rusya ile olan anlaşma bakanlıklarımız arasında devam ediyor. Çin'den de ikinci bir paketin gelmesi söz konusu olabilir. Eğer mutabık kalırsak 50 milyon daha alabiliriz."
Ne anladınız?
Cumhurbaşkanı, açıkça top çeviriyor.
* Çin ile anlaşmamız var ve alacağımız aşılar varsa, Sağlık Bakanı ilk parti aşılamanın Mayıs sonunda biteceğini söylerken, neden ağız değiştirip, sonbahar aylarına kaydırıverdi?
* Çin'den ikinci 50 milyonluk paket kesin diyorlardı, şimdi "gelmesi söz konusu olabilir" diyorlar.
* Aynı yanıt içinde birinci cümlede "Rusya ile anlaşmamız var" dedikten hemen sonra "bakanlıklar arasında görüşmelerin devam ettiğini" açıklıyor.
Anlaşmamız varsa, daha hâlâ neyi görüşüyorlar?
Geçtiğimiz Haziran ayında aşıların birer birer ortaya çıkacağı belliydi.
İşini bilen devletler, o gün üstelik peşin bir ödeme de yapmadan, sadece aşı alımını taahhüt ederek ülkelerini sıraya soktular.
Türkiye, bunu kaçırdı.
Neden kaçırdığını kesin olarak bilmemekle birlikte, tahmin edebiliyoruz: "Aşı ithalatından hangi din kardeşimiz nemalanacak" sorusunun yanıtını kesinleştiremedikleri için için sipariş vermekte geciktiler.
Yandaş bir şirketin temsilciliğini yaptığı Çin aşısını tercihe mecbur kalmalarının nedeni budur.
Alman Biontech aşısını istemediler çünkü şirket, doğrudan kendisi ithalatı yapmak istiyordu.
Bakan her aşıya bir kulp uydururken, tren kaçtı.
Şimdi ne aşının ne zaman geleceğini biliyoruz, ne kaç kişiye yetecek kadar aşı temin edebileceğimizi biliyoruz.
Aşılama işini zamanında beceremez isek ekonominin kaybının boyutlarının ne olacağı da ayrı bir mesele.
Kaybedeceğimiz canlar ise bambaşka bir dram!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.05.2025
4.04.2025
2.04.2025
6.03.2025
4.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
5.02.2025
20.11.2024