Mehmet Y. Yılmaz
Pauline Harmange, 26 yaşında bir kadın yazar.
New York Times'ta kitabı hakkında yayımlanan yazıyı okuyana kadar yazdığı herhangi bir şeyi daha önce okumadığım gibi adını da duymamıştım.
Harmange'nin çok genç sayılabilecek bir yaşta adını dünyaya duyurabilmesini sağlayan kitabının adı şu: "Erkeklerden Nefret Ediyorum."
İlk baskısı sadece 400 adet yapılmış bir kitabın, bir anda dünyanın önemli yayınevlerini peşinden koşturmaya başlamasının nedeni bu provokatif ismi.
Kitabın ilk baskısının ardından Harmange'ye karşı başlatılan sosyal medya linçi ve her devlette en az bir tane bulunabilecek türden bir dangalağın ceza tehdidi, dikkatleri bu kitabın üzerine çekti.
Belki de bir genç yazarın ilk eseri olarak unutulup gidecek kitap, sosyal medya psikopatları sayesinde fark edilebildi.
Harmange'ye hakaret ve destek için atılan sosyal medya mesajlarının sayısı, kitabın ilk baskısı olan 400'ün katbekat üzerindeydi.
Yani kitabı okuyup, ne anlattığını bilenlerden çok daha fazla sayıda insan kitap için yorum yaptı.
Biliyorsunuz sosyal medyada makbul olan şey özellikle de bilmediğiniz konular için, tanımadığınız insanlara hakaret etmektir. Hakaret edileni çok olanın, destekçisi de haliyle çok oluyor.
Daha önce de yazmıştım, küçük kızların böyle görmüş geçirmiş edalı yorumları bende Mona Lisa tebessümü yaratıyor.
Dış görünüşleri itibariyle insana benzeyen ancak bildiğimiz hayvanlar aleminde de karşılığının bulunabilmesi mümkün olmayan bir yaratık ile karşılaşmış olması çok olası diye düşünmüştüm ki daha beterlerini görmüş olmalı.
Harmange, tecavüz mağdurlarına destek olan bir dernekte gönüllü olarak çalışmış.
Ne tür vakalar gördüğünü, nasıl acıları paylaştığını tahmin etmek ve gözümüzde canlandırmak istemeyiz diye düşünüyorum.
Harmange, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine bağlı cinsel şiddetin "yapısal" bir durum olduğunu düşünüyor ve buna tepkisini psikolojideki "misandry" kavramı ile ortaya koyuyor.
Misandry, tıpta "insanlardan nefret etme, insan düşmanlığı" olarak tanımlanıyor.
Ancak feminist jargonda "erkeklerden nefret etme" karşılığı olarak kullanılıyor. ("Erkeklerden korkmak" anlamındaki "androfobi" ile de karıştırmıyoruz.)
Doğal olarak tersi de var; "misogyny" de kadınlardan nefret etme hastalığı.
Kitabın Fransızca baskısı
* * *
Feminist öfkeyi üzerime çekmek elbette istemem ancak genellemelerden de nefret ederim.
Hele de insan davranışları ile ilgili genellemelerden.
Toplumsal cinsiyet farklılığına dayalı bir zemin üzerinde duran bugünkü dünya düzeni, erkek kötülüğünü cezalandırmakta çoğu zaman isteksiz davranıyor olsa da biyolojik olarak erkek olan bütün insanları da aynı sepetin içine atamayacağımızı düşünüyorum.
Rahmetli anneannemin zamanında isabetle söylediği gibi: İyisi de var, kötüsü de var!
Tıpkı, kadınlar gibi!
Toplumsal olarak eziliyor olmaları, cani ruhlu kadınları "iyi insan" yapmıyor olmalı.
Onları suça sürükleyen şey, toplumsal eşitsizlik düzeni olsa da.
* * *
İngiltere'deki Rosling Araştırma Merkezi'nde, bir koç tarafından döllenmemiş yumurtalar kullanılarak doğurtulan beş "babasız kuzudan" ikisinin hayatta kaldığının açıklanmasının üzerinden tam çeyrek yüzyıl geçti.
O günlerdeki heyecanlı tartışmaları hatırlıyor musunuz, bilmem.
Aynı işlemin insan embriyosu ve yumurtası kullanılarak yapılabileceğinin açıklanmasının yarattığı tartışmalar.
Hatta embriyo üzerinde gen çalışması yapılarak, genetik açıdan daha mükemmel bebeklerin dünyaya getirilmesinin mümkün olabileceği konuşuluyordu.
"Ari ırk" yaratma yolunda Hitler mezarından sevinçle havaya fırlayabilirdi bunları duymuş olsaydı.
Bazı feministlerin de gözleri parlamıştı doğal olarak: Kadınların artık erkeklere çocuk doğurmak için bile ihtiyaç duymayacağı günlerin geldiğine yönelik tartışmalardan söz ediyorum.
Çok şükür ki bu bilimsel çalışma olduğu yerde kaldı.
Ancak bu bilimsel çabaların, günün birinde Kazuo Ishiguro'nun distopik romanı "Beni Asla Bırakma"sındaki gibi sonuçlanmayacağını da bilmiyoruz tabii.
* * *
Evia (Eğriboz) Adası'nda yaşayan ozan Hesiodos, erkeklere zararlı oldukları için kadınların ayrıca vergilendirilmesini önermişti.
Az gittik, uz gittik aradan geçen 2 bin 750 yıl sonra "misandry" kuşağına denk geldik.
Kim haklı?
Bu dünyada birbirlerini buldukları için sonsuz bir mutlulukla ödüllendirilen kadın ve erkeklere yer yok mu?
Birbirleriyle ilişkilerine bir şeyleri paylaşmak, ortak gelecek kurmak, sevmek – sevilmek olarak bakanlar?
Kuşkusuz ki varlar ve onlar için kadın – erkekler arasındaki "bireysel ilişki", aynı zamanda bir eşitlik meselesi de!
Yukarıdaki bu cümlede, "toplumsal cinsiyetten" değil, bireysel ilişki temelindeki biyolojik cinsiyetten söz ettiğimi bir kez daha vurgulamalıyım ki başıma feminist taşlar yağmasın.
Niklas Luhmann, Cogito'da (Sayı 4. Bahar 1995) yayımlanan "Aşk ve evlilik: Çoğalmanın düşün yapısı" başlıklı makalesinde, 18. yüzyıldan itibaren, evlilik anlaşmalarının devletin destekçisi olma vasfını yitirdiğini ve romantik aşkın tek başına bir "evlilik gerekçesi" olduğunu yazıyor.
"Aşk evliliğiyle oluşan bu birliğin ve eşler arasındaki aşkın insanın doğal yetkinliğinin bir gereği" olduğunu söylüyor.
"Romantik aşk"a tanınan bu özgürlüğün, toplumların yapısını değiştirmekte nasıl bir rol oynadığını anlatıyor.
Kadının özgürleşmesine denk gelen bir dönüşüm bu:
Özgür kadın, eşiti erkek ile birlikte, bir gelecek kuruyor.
Daha yolun başındayız belki ama toplumların değişip dönüşmesi için eski dönemlerde olduğu gibi yüzyıllar gerekmiyor artık.
Latince "aşk" anlamına gelen "amor" kelimesinin "kanca" anlamına gelen "amus" kelimesinden türediğini Bruce Fink'in "Lacan'da Aşk" isimli kitabından öğrendim.
Ortaçağın şafağında Andreas Capellanus, bu kelimeyi türettikten sonra şunu da yazmış:
"Aşık kişi arzunun zincirleriyle hapsedilir ve kancasıyla bir başkasını yakalamak ister." (Lacan'da Aşk. Özgür Öğütcen'in sunuşu ve Elif Okan Gezmiş – Zeynep Oğuz çevirisiyle. Kolektif Kitap.)
"Bir başkasını" yakalamak isteriz çünkü aşk bu kavanoz dipli dünyada yalnızlık çekmemizi önleyebilecek tek güçtür.
Milattan Önce 2. yüzyılda yaşamış filozof Panaetus'un öğrencisi de olan Stoacı Hecato tarihe şu sözüyle geçmiş:
"Sana içinde ilaç, ot ya da büyücü tılsımı olmayan bir aşk iksiri göstereceğim; eğer sevilmek istiyorsan, sev."
Pauline Harmange'ı günün birinde görecek olursam bunu hatırlatacağım.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.05.2025
4.04.2025
2.04.2025
6.03.2025
4.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
5.02.2025
20.11.2024