Mehmet Y. Yılmaz
Evvelki hafta sonu "yapmayı en çok sevdiğiniz şeyi düşünün şimdi" diye sormuştum, ilk cevap kızımdan geldi: Seninle bir yerlerde kaybolmayı!
Bu konuda müthiş bir yeteneğin sahibi sayılırım; gerçi bu, birçoklarına göre daha çok yeteneksizliğe, yön bulma kabiliyetimin olmamasına işaret eder. Kolayca kaybolurum.
Yasemin küçükken onunla en büyük eğlencelerimizden biri buydu.
Otomobile binip, daha önce adını bile bilmediğimiz, hiç gitmediğimiz bir semte gitmek, sokak aralarında dolanırken kaybolmak!
O zaman cep telefonu, navigasyon vs. yoktu tabii ve birisine yol sormak gibi utanılacak bir işe kalkışmamak da bu gezilerin kurallarından biriydi.
En güzel kaybolma yerleri Boğaz’ın iki yakasındaki tepelerdeki gecekondu mahalleleriydi.
Gerçi şimdi onların hemen hepsi "villa siteleriyle" doldu ki bu konuya da daha sonra bir haftasonu yazısında takılmak istiyorum. Yani Türklerin, cepleri para görünce, "içinde merdiven olan evlere taşınma tutkuları" üzerine!
Dediğim gibi bugün gayet havalı sitelere ev sahipliği yapan o mahalleler, Yasemin ve benim için "terra incognita" idi.
İskenderiyeli Batlamyus’u hatırlıyorsunuzdur umarım, onun çizdiği haritalarda ki M.S. 100 – 170 yılları arası oluyor, en çok görülen yer adı buydu: Terra Incognita! Bilinmeyen Arazi!
İnsanlığın bilinmeyene olan merakı olmasaydı, bugün acaba nasıl bir dünyada yaşıyor olurduk?
Tarihçi Aaron Sachs, şunu yazıyor:
"Kaşifler, daima kayıptırlar, çünkü gittikleri yerlerde daha önce hiç bulunmamışlardır. Zaten onlar da tam olarak nerede olduklarını bilmeyi amaçlamazlar. Bana sorarsanız eğer, onların en büyük hüneri hayatta kalacaklarına, yollarını bulacaklarına ilişkin bir iyimserlik taşımalarıdır."
(Sachs’ın bu sözlerini Rebecca Solnit’in, Kaybolma Kılavuzu isimli kitabından aktardım.)
***
DDB reklam ajansının efsanevi başkanı Keith Reinhard, bu sıfatını durduk yerde hak etmemişti.
Görevde olduğu yıllarda her çarşamba ajans içinde bir bilgi notu dağıtırmış. Ajansta çalışan herkese, sıfat ve pozisyon ayırt etmeksizin dağıtılan bilgi notları.
Bu notları çizgili kağıda ama çizgilerin tersi yönünde yazarmış. Yani bir sayfa çizgili kağıt alın, enlemesine çevirin ve notlarınızı yazın, işte aynen öyle!
Bunun nedeni, ajansta çalışanlara kuralları ve tabuları yıkmanın, yaratıcılıktaki önemini hatırlatmak olarak açıklıyormuş.
Reinhard, bilinmeyene yolculuğu sadece coğrafi keşifler ile sınırlı tutmuyor; yaratıcılığın doğasında olduğunu savunuyor. Çizgili kağıda ters olarak yazdığı notlardan biri şöyle:
"Bilinenin ötesine seyahat etmek; duyulmamış olanı araştırmak; korkutucu, basmakalıp zihinlerin ayak basmadığı yerlerden geçerek yol açmak, yaratıcı yeteneğin doğasında vardır. Bu fikir-araştırma keşiflerinin başarıyla sonuçlanacağının bir garantisi olmadığından; kâşiflere arama isteklerini sürdürebilmeleri için, hata yapma toleransı tanınmalıdır."
Günümüzün plazalarında, her şeyi en iyi kendisinin bildiğini zanneden havalı CEO’ların aslında hiç bilmedikleri bir şeye işaret ediyor gibi görünüyor.
* * *
Hugo Pratt’ın denizci çizgi kahramanı Corto Maltese kendisine sorulan "yolculuk nereye?" sorusuna hep aynı yanıtı veriyordu: Uzağa..
Soru hiçbir zaman fiziksel bir yer değiştirmeyi içermiyor aslına bakarsanız. Tıpkı "uzağa" yanıtının da fiziksel bir tanım içermediği gibi.
Chantal Thomas’ın (hayır, iç çamaşırı tasarımcısı olan değil) "Özgürlüğünü Taşımak" isimli denemesini karıştırırken ruhumda gizlenmiş gezginin izlerine de rastladım.
Thomas buna "özgürlüğünü taşımak" diyor. Birlikte okuyalım:
"Bu karşılıksız anlar, zamanı en yoğun şekilde kullanırken, en dolu yaşanan var oluşlarda peydahlanırlar. İnsan birden heyecanlanır, başı döner, zamandan önceki bir zamana, bir sonsuzluk kumsalına fırlatılır. Bir müzik bize eşlik eder. İnsan kendini titrek bir filmde oynarken görür ve bu film bizim hayatımızdır. Ürperti, bilinmezliğe sürükleniş, gizemin dokunuşu. Yönümüzü şaşırmış, korkmuş bir halde, faaliyetlerimizi bıraktığımız yerden sürdürmek için geri döneriz. Bununla birlikte, bu tanımlanmamış anlar, bu açıklanamaz tizlikler, belki de kendi kendimize en çok ait olmamızı sağlayan şeylerdir (bir otel odasında duyumsanan, süresi de mülkiyet edimi de bulunmayan o aidiyet hazzı), ya da en azından var olmayı sürdürmemize imkân veren şeylerdir. Merakla. Zevkle."
Çölde ayağımın altından kayan kumlarla mücadele ederek bir tepeye tırmanıp güneşin batışını izlemeye çalışırken de aynı durum söz konusuydu, Cassis’te bir balıkçı tezgâhında, üzerine deniz suyunun kokusu sinmiş bir bardaktan buz gibi beyaz şarap içerken de.
Artık gezme işini bir yaşama ve yaşamını sürdürme biçimi haline getirmiş bir 18. yüzyıl gezgini olmama imkân yok.
Daha önce görülmemiş yerleri görmek, keşfedilmemiş toprakları keşfetmek, bilinmeyen sularda yelken basmak, adı bilinmeyen bitkilerden yapılmış içkileri içmek olanağı yok.
Birkaç yıldır bir grup arkadaşımla birlikte kendimizi dağ – dere demeden uzun mesafeli yürüyüşlere vurmamızın nedenlerinden biri de bu arayış sanıyorum.
Onun için "nereye" diye soranlara ben de Corto Maltese gibi "uzağa" yanıtını veriyorum.
Özgürlüğümü taşıyabileceğim kadar uzağa...
Yürüyen Adam - Alberto Giacometti
* * *
Corto Maltese, Kayıp Kıta Mu isimli macerasında, volkanik bir okyanus adasında, eski bir tapınağın koruyucusu olan yerliler tarafından kaçırılan bir kadını ararken, yaşlı bir yerli rahip ile karşılaşır.
Esasen nasıl çıkacağını bilmediği bir labirentin içindedir.
Rahip, labirentte ne aradığını sorar.
Corto kısaca yanıtlar rahibi: "Bir kadını."
Rahip, başını düşünceli düşünceli sallar: "Her kadın bir labirent değil midir zaten?"
Böyle bir cümle kurmak için, bilinmeyen bir adada, adı artık hiç hatırlanmayan gizli kalmış bir medeniyetin, bilge bir rahibi olmak gerekmiyor tabii.
Genel geçer bir düşünce bu, bütün kadınları kapsayan bir genelleme.
"Her genelleme gibi hatalı" diyeceğim ama bu yaptığım da bir genelleme olacak, korkarım ki!
Labirentin içinde saklanan "şeyi" bulabilmeniz için yapmanız gereken ilk iş "doğru girişi" bulmaktır.
Kadınlar da eğer gerçekten birer labirent iseler, kalplerine ulaşabilmek için meseleye nereden giriş yaptığınız önemli olmalı.
Bazen hatalı giriş denemeleri yapabilirsiniz, bu son derece normal.
Anormal olan, bunu hiç denememektir.
Hayatımız, seçimlerimizden oluşur, doğru ya da yanlış.
Bazen hata yaptığınızı zannettiğiniz bir hareketinizin çok daha sonra aslında en doğru seçim olduğunu da görmüyor musunuz?
Ya da tersi çıkmıyor mu, doğru seçim yaptığınızı zannettiğiniz ama çok sonra bunun büyük bir hata olduğunu gördüğünüz?
Artık rahibe bir yanıt yetiştirebilirim sanıyorum: Bir kadını ararken bir labirentin içinde kaybolmak hiç de kötü bir şey değildir.
O yolculuk sırasında yaşayacağın heyecan, bazen ulaşmak istediğin yerin sana vereceğinden bile fazla olabilir.
Sonunda kaybolmak olsa da aşkı aramak için yola çıkmaktan daha heyecan verici bir yolculuk olabilir mi?
O zaman Fleetwood Mac’ten dinliyoruz: I want to be with you everywhere!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.05.2025
4.04.2025
2.04.2025
6.03.2025
4.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
5.02.2025
20.11.2024