Mehmet Y. Yılmaz
Erdoğan rejiminin, kontrol edemediği baroları, bölerek yönetme planını protesto etmek için Ankara'ya yürüyen baro başkanları, polis tarafından dövülüp, durdurulunca son bağımsız Türk devleti rahat bir nefes almıştı.
Dün denizden dönüp, haberleri okuduğumda, bir an için paniğe kapıldım.
Polis, baro başkanlarını yürüsünler diye salıvermiş!
Gerçi bir polis tünelinin içinden geçerek yürümüşler ama devletimizin bekası tehlikede diye ödüm koptu.
Akşam üstü haberlere tekrar baktım, devlet yerinde duruyor!
O zaman, baro başkanlarına iki gün boyunca niye eziyet ettiniz birader?
Bu soruyu soruyorum ama niye eziyet ettiklerini de biliyorum.
Yazı öyle gelişti diye soruyorum yani, yoksa yanıtı belli.
Otoriter rejimleri ayakta tutan bir numaralı etken, rejimin devamı için güç kullanmalarıdır.
Korkuyu yaymak, rejimin bekası için olmaz ise olmaz bir politikadır. Latince de yazayım, daha havalı oluyor: Sine qua non!
Bireylerin ya da ortak çıkarlar için birleşmiş grupların hak arayışları, rejimin beyninde alarm zilleri çaldırır.
Bu hak arayışı otokratın çizdiği sınırların dışına çıkıyorsa, kılıç kınından çıkar.
Çünkü tanımı gereği kimse, otokrattan daha iyisini bilemez.
O en iyisini bilir ve tebası için ne yapılacaksa zaten yapar. Yapmıyorsa, gerekmediği içindir.
Gerekmeyen bir şey için sokaklara dökülüyorsanız başka bir niyetiniz var demektir.
Sizin başka bir niyetiniz olup olmamasından bağımsız olarak böyledir.
Şunu çok duyuyorum: Erdoğan, Gezi'ye gidip "çocuklar ne istiyorsunuz, gelin hep birlikte bu ağaçlara gübre verelim" deseydi, Gezi protestoları o gün biterdi!
Tam olarak böyle değil tabii, ben komik olsun diye biraz abarttım ama böyle bir görüş var: Erdoğan, çevrecilere şefkatle yaklaşsaydı, protestolar bu boyuta ulaşmazdı gibi bir yaklaşım.
Üzülerek söylemeliyim ki hayır arkadaşlar, otoriter bir lider böyle davranamaz.
Böyle yaparsa, yakayı kaptıracağını bilir, mümkün olan en sert biçimde tepkisini göstermelidir ki başkaları da bundan cesaret alıp, sokaklara dökülmesin.
Baro başkanlarını sadece bu nedenle dövdüler, iki gün eziyet ettiler.
Ve bizler de öğrendik ki "baro başkanlarını bile dövüyorlarsa bize neler yapmazlar?"
Memleketimizin geldiği nokta tam olarak budur.
Otoriter rejimlerin ihmal ettiği şey ise insan denen yaratığı sindirmenin o kadar kolay olmadığıdır.
Zaten, otoriter rejimlerin süreklilik gösteremiyor olmalarının en önemli nedeni de budur:
İnsanların, "ben varım, buradayım ve varlığıma saygı duyulmasını istiyorum" iddialarından vazgeçmemeleri!
***
İstanbul seçimini kazanmanın cezası
AKP'nin İstanbul'daki seçimi kaybetmesinin yıl dönümünde, bütün bu olan bitenlerin sorumlusu Canan Kaftancıoğlu'na verilen ceza da onaylandı.
CHP İstanbul İl Başkanı'nın suçlarına bakın: Silahlı terör örgütü propagandası yapmak, kamu görevlisine hakaret, TC Devleti'ni alenen aşağılamak, halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik!
Bütün bu suçlar için Kaftancıoğlu'nun hapiste geçirmesini istedikleri süre 9 yıl 8 ay 20 gün.
Bu dizi dizi suçların bir ortak özelliği var: Bunların hepsi, Türkiye gibi yargının, yürütme organının oyuncağı olduğu ülkelerde adamına ve dönemine göre değişiklik gösterir.
Mesela "açılım döneminde" sıradan bir AKP yöneticisinin söylediğini, bugün sıradan bir vatandaş söylerse, yanar!
Hakaret, aşağılamak, tahrik gibi suçlamalara gelince orada durup, derin bir nefes almak gerek!
Cumhurbaşkanı'na söylemeyi Canan Kaftancıoğlu'nun aklından geçiremeyeceği sözleri alenen, mitinglerde, televizyonlarda söyleyen Devlet Bahçeli, iktidarın küçük ortağı durumunda. Süleyman Soylu desen İçişleri Bakanı oldu. Numan Kurtulmuş olayına hiç girmiyorum, koca profesör, onun yerine benim yüzüm kızarıyor.
Gördüğünüz gibi mesele ne söylendiğinden daha çok, kimin söylediği ile ilgili.
Selahattin Demirtaş, "seni başkan yaptırmayacağız" dediği için hala hapiste mesela.
AİHM karar veriyor, AYM kıvırtıyor, bir şekilde içeride tutmaya devam ediyorlar, çünkü Saray'ın sahibinin öfkesi dinmek bilmiyor.
Canan Hanım'ın durumu da öyle.
İstanbul'daki avantaların kaybedilmiş olmasının yarattığı öfke, Canan Hanım'a patlıyor.
Olan biten, bundan ibarettir!
* * *
İşte kapı, işte sapı!
"Kendisine Hürriyet süsü veren gazetedeki" başlık şöyleydi: İşçi, Bağ Kur emeklisi temmuz artışını bekliyor!
Narsistik kişilik bozukluğu içinde değilim ama kendimden söz edildiğini hissedince kulaklarımı kabartmadan edemiyorum ki bu başlığı okurken kulaklarım işe yaramadığı için gözlerimi fal taşı gibi açtım!
"Temmuz artışını" beklediği iddia edilenler arasında, bir işçi emeklisi olarak ben de varım çünkü.
Benden söz edildiğine göre yanıt hakkım doğmuş olmalı: Beklemiyoruz, çünkü istatistiklerle oynandı!
Habere göre yüzde 4.57 zam kesin! Çünkü enflasyon rakamları bunu gösteriyor.
Ama Migros rakamları bunu göstermiyor. CarrefourSa da öyle.
A 101 ile Macro da, iki ayrı uçta olmalarına rağmen, enflasyonun yüzde 4.57 olmadığı konusunda hem fikirler!
Allah yokluğunu göstermesin, bizim mahalledeki Bakkal Ahmet bile bu rakama inanmıyor!
Ama Damat Bakan emretti, TÜİK de ne yaptı etti, enflasyonu 4.57'ye getirdi!
Yani siz ister inanın, ister inanmayın, emekli zamları da, memur zamları da, kamu işçilerine verilecek zamlar da bu oran üzerinden hesaplanacak.
Biz orta okuldayken, mütalaa saatlerindeki belletmenlerden yaşlı olanı, Şakir Amca yaptığı "uygulamaları" beğenmediğimizi hissettiğinde şöyle derdi:
"İşte kapı, işte sapı. İster sarıl, ister darıl!"
Bakalım işçi sınıfı ve emekli milleti, ne tepki gösterecek? AKP'ye darılacak mı, sarılacak mı? Üç yıl sonraki seçimlerde öğreneceğiz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.05.2025
4.04.2025
2.04.2025
6.03.2025
4.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
5.02.2025
20.11.2024