Mehmet Y. Yılmaz
O kartpostal ve benzerlerini sanki dün elimde tutmuş gibi hatırlıyorum.
Orta okul, lise yıllarım. Çocuk musun, büyük müsün, bilemediğin yıllar.
O vakitler her bayram, bugünkü gibi uzun tatillere vesile olmazdı. Bayram üç günse, üç gün! Başı o güne gelmiş, arifesi bugüne denk geliyormuş, bunun bir önemi yoktu.
Öyle bayramlarda, bayram tatili için eve gitmek de yoktu tabii.
Biz evci çıkamayan yatılı çocukların için de “bayram” adı verilen şey, biraz neşelenmemiz için yemeklerde kalitenin yükselmesiydi sanırım.
Sabahın köründe uyanıp namaza gitmek gerekmiyor, bayramlık elbise derdi yok, el öpmek de gerekmiyor.
Kavurma, köfte, lokma ya da revani gibi tatlılar, bazen mevsime göre meyve. Portakal, mandalina ya da elma! Dördüncü cins bir meyveyi yemekhanede dişlediğimi hiç hatırlamıyorum, komşu bahçelerdeki ağaçlara “dalmadıysak” tabii!
Böyle bayramlarda aileye, mahalledeki eski arkadaşlara filan kartpostal yazmak gibi bir adet de vardı.
Cumartesi öğlen bayrak töreninden sonra çıkarsın, kartpostalları alıp “mütalaa salonunda” masana çöküp, yazar, zarflarsın. Zarf kapatılmazsa 10 kuruşluk, kapatırsan 25 kuruşluk pulu da yalar, sağ üst köşeye yapıştırırsın. Pazar günü sinemadan önce de postaneye gider, kutuya sallarsın.
Bu eski anıların gözümde canlanmasına neden olan kartpostalı, Nur Koçak’ın SALT Beyoğlu ve SALT Galata’daki sergileri ile ilgili haberlerde gördüm. Bugün de gidip sergileri görmeyi planlıyorum.
Çiçekler içinde bir parkta oturmuş bir asker (onbaşı olduğuna da dikkatinizi çekerim), yanında genç bir kadın. Birbirlerine bakıyorlar, aralarında bir ilişki olduğu çok belli.
Ama yine de aralarında sanki bir mesafe de var gibi.
Bugün o kartpostaldaki genç kadın, o giysilerle Fatih Çarşamba’da dolaşabilir mi, ya da Akit gazetesi bu fotoğrafı sansürlemeden basabilir mi, emin değilim.
Türkiye’nin masumiyet yıllarından bir kare işte.
Ben genellikle Pamukkale kartpostallarını severdim. Bembeyaz, pamuk gibiler ama biliyoruz ki o pamuk zannettiğimiz şey kalker. Hâlâ görsel algımla, gerçek arasındaki bu çelişki beni zaman zaman Pamukkale’ye çeker.
Her neyse, böyle çok kartpostal olurdu. Karacı askerli, denizci askerli, havacı askerli. Parkta, ormanda, deniz kıyısında bir genç kadınla. Bazen ayaktalar, bazen oturuyorlar. Yüzler hep birbirine dönük. Aralarında bir iletişim var gibi de yok gibi de.
Böyle hissetmiş olmamın nedeni, kartpostalları tasarlayan sanatçının istediği, olmasını umduğu bir şey miydi, bilmiyorum. Belki de sadece kötü fotomodellikti. Onu da bilmiyorum.
O vakitler bu kartpostal ve benzerlerine hep merakla bakardım:
“Bunları kim alıp, anasına – babasına ya da arkadaşlarına gönderiyor” diye.
Ama belli ki alanlar, benim gibi “manzaracılar” kadar da çoktu. Bir kartpostal sergisinde 15 – 20 çeşidini bulmak mümkündü.
Eşe dosta “böyle sevgilim var” diye yalan söyleyip, hava atmak için mi alıyorlardı, yoksa bir hayale mi karşılık geliyordu?
Ama kuşkusuz ki satın almak için eli o kartpostallara uzananlar için bu “hedeflenen bir mutluluk” anını simgeliyor olmalıydı.
***
“Mutluluk, reçetesi olmayan bir idealdir” diye yazıyor, Alice Germain.
Batı dillerinde etimolojik olarak “iyi vakit, iyi anı” anlamına geliyor.
Bu da iradeden daha çok şansa ilişkin bir duruma tekabül ediyor.
Germain, Mutluluğun En Güzel Tarihi’nde şöyle yazıyor:
“Mutluluk olarak adlandırdığımız şey, genellikle sadece, umarsızca mutsuz olduğumuzu ve sevincin imkansız olduğunu unutmak için icat ettiğimiz bahanelerle, eğlencelerle, etkinliklerle özetlenir.”
Esasen bir matematikçi olan Blaise Pascal (ki ilk mekanik hesap makinesini tasarladığında daha 19 yaşındaydı), Hristiyan öğretisi üzerine düşüncelerini yazarken, insanların mutluluğu dışarıdan bekliyor olmasının (mesleğinde başarılı olmak, şahane bir kadınla bir hayat kurmak, hem güzel, hem akıllı çocuklar yetiştirmek gibi) tehlikelerine dikkat çekiyordu.
Mutluluk, dışarıdan cereyan edecek bir takım olaylardan bekleniyorsa, kazaya uğrama ihtimali her zaman vardır!
Onun için zevk aldığımız ne varsa hepsi bize mutsuzluğumuzu unutturmaya yarar, mutlu etmeye değil.
Çünkü ölümün kaçınılmazlığı beynimizi kurt gibi kemirirken asla ve asla gerçekten mutlu olamayacağımızı düşünür.
Onun bulduğu yol, içsel mutluluğa yönelmekti. Kendisi inançlı bir Hristiyan idi, toprağı bol olsun.
***
1776 yılında ABD’nin “kurucu babaları”, Anayasa’yı tartışırlarken vatandaşların üç temel hakkı olduğunu kabul ettiler.
Birincisi yaşam hakkıydı. Her insanın doğum ile birlikte kazandığı bir hak.
İkincisi insanların özgür olma haklarıydı ki bugün dünyanın en otoriter idaresi bile vatandaşlarının aslında “özgür” olduklarını iddia ediyor. Tabii bizde de olduğu gibi “kanunlar çerçevesinde!”
Üçüncü “temel hak” ise bize oldukça yabancı. Ama sadece bize değil, sanırım bu dünyada bu konuda yalnız sayılmayız.
Bu, insanların “mutluluk peşinde koşma hakkı” olarak tanımlanıyor.
Dikkatiniz çekerim, “mutluluk hakkı” değil, “mutluluk peşinde koşma hakkı!”
Çünkü vatandaşların mutluluğundan esasen devletler sorumlu tutulamaz.
Asıl olan vatandaşlara, devletin müdahale edemeyeceği bir özgürlük alanının yaratılması ve vatandaşların ne ile mutlu olacaklarını düşünüyorlarsa onun peşinde koşmalarına olanak sağlanmasıdır.
Yani devlet şunu demez: “Ali, Ayşe ile evlensin, mutlu olsun!” Bu Ali’nin ve Ayşe’nin özgürce ve kendi başlarına verecekleri bir karara bırakılmalıdır.
Ya da devlet şunu demez: “Madem evlendiniz, siz üç çocuk doğuracaksınız.”
Bu da Ali ile Ayşe’nin kendi başlarına ve herhangi bir kısıtlamaya maruz kalmadan verebilecekleri bir karar olmalıdır.
Çin’de, Mao’nun Kültür Devrimi’nden sonra çiftlere “bir çocuk” kısıtlaması konmasının, insanları nasıl mutsuz ettiğini, sırf cinsiyet tercihleri nedeniyle birçok çocuğun doğumdan hemen sonra bizzat ailelerince öldürüldüğünü ya da sokağa terk edildiğini de biliyoruz.
Yani esasen mutluluk peşinde koşma hakkı, özgürlük hakkıyla yakından ilgilidir.
Eğer bu özgürlükler, şu ya da bu şekilde kısıtlanıyor, vatandaşların kendi haklarındaki kararlarına devletin müdahalesi söz konusu oluyorsa, mutluluk peşinde koşma hakkı da özgürlük hakkıyla birlikte askıya alınmış olur.
Bu durumda, özgür olmayan ülkelerde yaşayanların hayatlarının sonuna kadar mutluluğu tadamayacaklarını mı söylemeliyiz?
***
“Mutluluk” diye tanımladığımız “şey” esasen genetik kodlarımızda var.
Yuval Noah Harari, Homo Deus’da biyokimyasal sistemimizin sağ kalmak ve üreme olasılığımızı arttırmak şeklinde evrim geçirdiğini yazıyor.
Bunun için de biyokimyasal sistemimiz, sağ kalmak ve üremeye yardımcı olan davranışlarımızı bize haz veren duygularla ödüllendiriyor.
Yemek yerken bir süre daha açlıktan ölmeyeceğimizi düşünüp, mutlu oluyoruz.
Ne kadar iyi yemek yiyebilirsek o kadar daha çok mutlu olabiliyoruz.
Partnerimizle seviştiğimiz zaman biyokimyasal sistemimizin bize verdiği mutluluk duygusu, bu eylemi sıkça tekrarlayarak mutlu olmamız yönünde bizi teşvik ediyor.
Eskiden bize zevk ve mutluluk veren bir çok eylemi günümüzde tekrarlarken suçluluk duymamızın nedeni de aynı kimyasal durum.
Sigara ve içkiden uzak durmak, kahveyi günde bir – iki küçük fincan ile sınırlamak, tereyağında kızartılmış kaz ciğeri yememek gerektiği bize söyleniyor ve bu hayatta kalmak içgüdümüzü de şekillendiriyor.
Onun için ağır bir Fransız yemeğinin ardından, bir puro tüttürüp konyak içerken bir yandan da huzursuz oluyoruz.
Oysa bütün bunların zararlarını bilmeden önce, bu eylemleri tekrarlamak, insanın kendini mutlu hissetmesine yetiyordu.
Düşünün bakalım son yıllarda yapmaktan zevk aldığınız neleri, asla yapmamanız gerektiğini öğrendiniz?
Kahve içmeyin, sigara içilen yerde bile durmayın, şekere-çikolataya elinizi sürmeyin, sert içkileri unutun, şarabı bir kadehte kesin, kırmızı et yemeyin, hatta balık da yemeyin, “beyaz ekmek mi, sakın ha” gibi bir dizi talimat!
Akşamları, içine yağ konmadan haşlanmış sebze yiyerek ve sadece bir yarım kadeh kırmızı şarap içerek insanlardan yatağa girmeleri ve rahat bir uyku çekmeleri isteniyor!
Böyle bir akşamdan sonra zaten kimin canı sevgilisine sarılıp sabahlara kadar gevezelik yapmayı çeker ki?
En iyi seçenek yatıp bir an önce uyumak ve o tatsız akşam yemeğini unutmaya çalışmak oluyor haliyle!
***
“Peki ne yapacağız, nasıl mutlu olacağız” sorusunun tek bir yanıtı da yok tabii. Ama ben size Herman Hesse’nin bir sözünü aktarayım, en iyisi onun yolundan gitmeye çalışmak gibi geliyor bana:
“Sevilmek mutluluk değildir. Her insan kendi kendini sever; ama mutluluk bir başkasını sevmektir.”
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.05.2025
4.04.2025
2.04.2025
6.03.2025
4.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
5.02.2025
20.11.2024