Mehmet Y. Yılmaz
Ne tuhaf değil mi?
Memlekette olmayan iki şeyi, aynı gün kutluyoruz.
Darbe girişiminin ardından, ağustos ayındaki Yenikapı mitinginin "ruhu" henüz uçup gitmemişken, 2016 yılının Cumhuriyet Bayramı'na denk getirilecek şekilde Resmi Gazete'de yayımlandı ve 15 Temmuz günleri, artık Demokrasi ve Milli Birlik Günü olarak kutlanıyor.
* Adında "demokrasi" var, ülkede demokrasinin d'sini arar haldeyiz.
Geçtiğimiz bir yılda demokratik haklarımıza yönelik ihlalleri alt alta yazsam, T24'ün bütün terrabitlerini bitirebilirim!
Sadece son 15 günde yaşadıklarımız bile normal bir demokraside 100 yılda olmayacak şeyler.
LGBTİ+ Onur Yürüyüşü yasaklandı, demokratik haklarını kullanmak isteyenler polisten dayak yedi, kahvelerde oturanlar bile suçlu gibi ters kelepçeyle gözaltına alındı.
Hak aramak için Ankara'ya gitmeye çalışan Somalı maden işçileri, şehre sokulmadı.
Adıyamanlı tütün üreticileri, idarenin kararlarını protesto ettiler diye tutuklandılar, kim bilir ne zaman özgür kalabilecekler.
RTÜK, türkü çalındı diye televizyon kanallarına ceza yazdı.
Bugün Osman Kavala'nın, sırf Recep Tayyip Erdoğan öyle istiyor diye hapse atılmasının 1353. Günü!
* Adında "milli birlik" var, ülkenin bir yarısının, öteki yarısını "hain" diye gördüğü bir toplumsal iklimde yaşıyoruz.
Hatta Cumhurbaşkanı ve iktidarın küçük ortağına bakarsanız, dünyada en çok hain barındıran ülkesiyiz.
Hain sayılmanız ya da birilerini hain ilan etmeniz için özel bir çaba göstermeniz de gerekmiyor.
Sizden "farklı düşünüyorsa, haindir" bu kadar basit!
Sanırım bu dünya yüzündeki ilk "oksimoron bayram"!
Kutlu ve mutlu olsun.
* * *
Karanlıkta kalan tuhaf bir ayrıntı
15 Temmuz günü Genelkurmay karargahındaki darbecilerin liderlerinden biri de o sırada tümgeneral rütbesinde olan ve yargılama sonunda 141 kez ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm edilen Mehmet Dişli idi.
Mehmet Dişli'nin, şu anda Layeh'de Büyükelçi olarak bulunan, zamanın AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli'nin kardeşi olduğunu da not edelim.
Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar'a "başımıza geçin" diyen, darbe bildirisini imzalaması için ısrar eden, silahla tehdit eden de Mehmet Dişli'den başkası değildi.
Bu sırada Hulusi Akar'ın boynuna kemer geçirilip, boğazının sıkıldığını da biliyoruz.
Akar'ın bu baskıya rağmen direnmesi ve darbeciler ile işbirliği yapmayı reddetmesi kuşkusuz ki darbe girişiminin başarısızlığa uğratılmasında en önemli etkenlerden biriydi.
Sezar'ın hakkını Sezar'a vermek gerekir, onun için Akar'ın da hakkı Akar'a!
Darbeciler tarafından Akıncı üssünde gece boyunca zorla tutulan Hulusi Akar, darbenin bastırılmasının ardından bir helikoptere binerek, Çankaya Köşkü'ne geldi.
Akar ile birlikte helikoptere binenlerden biri de darbe girişiminin lider kadrosundan olan bu Mehmet Dişli idi.
Helikopteri kullanan pilotun savcılıktaki ifadesine göre helikoptere binmesine izni Hulusi Akar vermişti. Bu ikili yolculuk boyunca helikopterde yan yana oturdular.
Helikopter'in Çankaya Köşkü'nün bahçesine inmesinin ardından, Akar ve Dişli, Köşk'te kurulan Başbakanlık Kriz Masası'nın olduğu bölüme geçtiler.
Sonrasını Dişli'nin savcılıktaki ek ifadesinden okuyalım: "Devam eden ateşin kesilmesi için komutanın ve ilgili bakanların emri ile Eskişehir'i aradım. Uzun süre onlarla görüştüm. Bu şekilde saat 15.30'a kadar oradaki kriz masasında görev yaptım. Buna başta Başbakanımız olmak üzere hepsi şahittir. Daha sonra ben yine Başbakanlık katındayken, 2 polis memuru gelip ‘Sizin de bilginize başvurmamız gerek' dediler. Bu sırada ben ağabeyim olan Şaban Dişli'ye bütün gece yaşananları özetliyordum."
Adam, Genelkurmay Başkanı'nı tutukluyor, darbecilerin başına geçmesini istiyor, Başkan bunu kabul etmeyince derdest edip Akıncı Üssü'ne götürüyor. Ama sonra aynı adam, aynı Genelkurmay Başkanı ile aynı helikopterle Başbakanlık'a geliyor.
Ve haliyle insan merak ediyor:
* Akar, darbecilerin lider kadrosunda olduğunu bildiği Mehmet Dişli'nin saat 15.30'a kadar Başbakanlık kriz masasında görev yapmasına neden göz yumdu?
* Nasıl oldu da darbeye karıştığını en başta Genelkurmay Başkanı'nın bizzat bildiği bir darbeci subay, o saate kadar gözaltına alınmadı?
* Akar, neden helikopterden iner inmez, Köşk'teki güvenlik görevlilerine talimat verip, Dişli'yi yakalattırmadı?
* Dişli, kriz masasında görev yaptığı süre boyunca darbe ile ilgili bazı bilgileri karartmış olabilir mi?
* Bir darbecinin, darbeye karşı kurulan kriz masasında işi neydi?
* Darbeci Dişli, AKP Genel Başkan Yardımcısı olan ağabeyine tam olarak ne anlattı?
Bunları da beş yıldır düzenli olarak soruyorum, halen yanıt alabilmiş değilim.
Bu olay, bir tek bana mı tuhaf geliyor?
* * *
Flamingolar rejimin kurbanı, köylülerin değil
Tuz Gölü'ndeki yavru filamingoların ölümünün ardından sosyal medyada yazılanlara batım; sanki bunun suçlusu tarlalarını sulamak için kanallara bent çeken köylülermiş gibi bir hava var.
Devlet Su İşleri, filamingolar ölene kadar neredeymiş diye soran görmedim.
Bu yaz Orta Anadolu'da kuraklık var ve o köylülerin tarlalarını sulamak için başka çareleri de yoktu.
Kuraklık nedeniyle bunun yaşanacağını öngörmek de DSİ'nin göreviydi.
Olayın duyulmasının ardından Konya Valiliği araştırma ve soruşturma başlatıldığını duyurdu.
Bunun için bir de komisyon kurmuşlar.
Valiliğin açıklamasında "flamingoların yaşam döngüsünü olumsuz etkileyen hususlar ve alınabilecek ek tedbirlerle ilgili Valiliğimizce oluşturulan uzman komisyon, alanda incelemeler yapmaktadır" deniliyor.
Valiliğin aklı daha önce neredeymiş, onu da merak ettim.
Vali, flamingoların ölümünü duyana kadar başka bir kentte mi yaşıyordu?
Bütün mesele, Türkiye'nin artık iyi yönetilmiyor olmasından kaynaklanıyor.
Liyakatin yerini partizanlık aldığından beri yaşadığımız şey budur; flamingolar çaresiz köylülerin değil, bu yönetim biçiminin kurbanıdır.
DSİ gibi kurumlar vaktiyle partizanlığın çok da bulaşamadığı, işini iyi yapmaya odaklanmış mühendislerin fedakarca çalıştığı kurumlardı.
Genel Müdür, Bölge Müdürü düzeyinde siyasi tercihler rol oynasa bile bu kurumların asıl odaklandığı şey kendilerine verilen görevdi.
Ve o göreve uygun personel istihdam edilirdi, "bizdendir" diye değil.
15 milyar doları, esasen bir arsa rantı projesi olan Kanal İstanbul'a harcamayı planlayanlar, artık giderek daha da kuraklaşacak bu ülkede tarımı ve çiftçiyi nasıl kurtaracaklarını düşünüyor olmalıydı.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.05.2025
4.04.2025
2.04.2025
6.03.2025
4.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
5.02.2025
20.11.2024