Mehmet Y. Yılmaz
Devletler, insanlar gibi değildir. Durduk yerde birisine küsüp, düşman olmazlar ya da mesela gözlerini sevdiler diye dost olmaya da çalışmazlar.
Devletler arasındaki ilişkiler çıkar ilişkisidir.
Her devlet, kendisi için bir “milli çıkar” tanımlar ve doğal olarak o “çıkar”, bazı durumlarda başkalarının kendileri için tarif ettiği “çıkarlar” ile çatışabilir.
Devletler arası dostluklar ve düşmanlıklar bunun çevresinde gelişir.
Çıkarlar çatıştığında ideal olan bu sorunu konuşarak çözmektir. İdeal olmayan şey ise silaha sarılmak ve savaşmaktır.
Şu anda Türkiye’yi yönetenlere göre Türkiye’nin çıkarları, uluslararası ilişkiler söz konusu olunca şunu gerektiriyor:
1 – Türkiye, batı ittifakının ayrılmaz bir parçasıdır. ABD, NATO’daki müttefikimiz ve en önemli stratejik ortağımızdır.
2 – AB’ye tam üyelik hedefimiz devam ediyor.
3 – Türkiye, Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün muhafazasından yanadır.
4 – Türkiye, Suriye sınırındaki bölgenin bir bölümünde PKK’nın uzantısı olan bir örgütün hakimiyetinde devlet ya da özerk bölge yönetimi kurulmasını, kendi güvenliği için tehlikeli buluyor.
5 – Rusya ve İran, bölgemizde iyi ilişkiler içinde bulunmamız gereken komşularımızdır.
6 – Türkiye, Doğu Akdeniz’deki doğal gaz rezervlerinin Kıbrıslı Türkler yok sayılarak işletilmesini kabul edemez.
7 – İsrail’i, Filistin politikası nedeniyle eleştirmek ile birlikte İsrail devletinin varlığını ve bağımsızlığını kabul etmektedir.
8 – Sayıları 4 milyona yaklaşan Suriyeli sığınmacıların memleketlerine geri dönebilecekleri koşulların yaratılması şarttır.
Bunları ben uydurmadım, Türkiye’yi yönetenlerin yakın geçmişteki konuşmalarından bunu öğrendik.
Şu anda burada yazdığım 4. maddedeki tehlikeyi bertaraf etmek için Silahlı Kuvvetlerimiz, Suriye’nin kuzeyinde bir operasyon yürütüyor.
Askeri hedefe ulaştıktan sonra ne kadar süre ile orada kalabileceğimiz konusu ise Suriye’de bir otoritenin ülkenin bütünlüğüne sahip çıkması ile ilgili.
Bu ne kadar geç olursa, askerimizin Kuzey Suriye’deki varlığı o kadar uzayacak.
Bu süre uzadıkça “diğer hayati ulusal çıkarlarımızı tehlikeye atan bir durum” ortaya çıkıyor.
Şu anda Suriye’de “muhalif gruplar” diye tanımlananların bir bölümü bütün dünyanın terörist olarak kabul ettiği cihatçı gruplar.
Diğeri ise bizim donatıp, eğittiğimiz Suriye Milli Ordusu’nu oluşturan gruplar.
Ve bu grubun, Suriye’yi kontrol etme yetenek ve kitlesel bir tabanının olmadığı da açıkça görülüyor.
Suriye’nin toprak bütünlüğünü şu anda koruyabilecek ve ülkesinin kuzeyinde bir bağımsız devlet kurulmasını engelleyebilecek tek güç ise arkasında İran ve Rusya’nın desteği olan Suriye’nin mevcut yönetimi.
Türkiye, Suriye yönetimi ile birlikte hareket etmeden, bu sorunun üstesinden gelebilecek güce sahip değil. Ne ekonomik olarak, ne siyasi olarak ne de askeri olarak.
Bu Recep Tayyip Erdoğan’ın, Esad ile konuşmayı gururuna yedirip, yedirmemesi meselesinden daha önemli bir konu.
Erdoğan, kendisine olmadık hakaretler eden Süleyman Soylu’yu İçişleri Bakanı, Devlet Bahçeli’yi ise baş müttefik yapabiliyor ve bundan gocunmuyorsa, Türkiye’nin geleceği için de gururunu evde bırakıp, Esad ile masaya oturmalı ve bu sorunu çözmeli.
Çok basit bir denklem bu: Türkiye’nin bekası mı, Erdoğan’ın gururu mu?
***
Dış politika, nutuk atmaya indirgenince
“Yeni Osmanlı” hayaliyle başlayıp, “onurlu yalnızlık” duvarına toslayan Türk dış politikası, Ahmet Davutoğlu’nun bir saray darbesiyle düşürülmesinden sonra Başbakanlığa tayin edilen Binali Yıldırım tarafından üstü örtülü olarak şu sözler ile eleştirilmişti:
“Dostlarımızın sayısını arttıracağız, düşmanlarımızın sayısını azaltacağız.”
2016 yılının Mayıs ayındaydık. Aynı yıl, Haziran ayı sonunda da partisinin grup toplantısında aynı sözleri bir adım ileriye götürecekti::
“Bu dönem dostlarımızı arttıracağız, düşmanlarımızı azaltacağız. Akdeniz’i çevreleyen bütün komşularımızla ilişkileri geliştireceğiz.”
Kuzey Suriye’de bir güvenlik kuşağı oluşturmak için başlatılan askeri harekat ile birlikte gördük ki tam tersi olmuş.
“Düşmanlar” artmış, “dostlar” neredeyse hiç kalmamış, Akdeniz’i çevreleyen bütün komşularımız arasında bize iyi gözle bakan kimse de kalmamış!
Alkışlanacak bir başarı sayılmaz ve elbette bundan sorumlu tutmamız gereken kişi de Yıldırım değil, Recep Tayyip Erdoğan.
Dışişleri Bakanlığı’nı bile “işsiz eski milletvekillerine arpalık” haline getirdiler.
Oysa hiç olmazsa uzmanlık ve bilgi gerektiren bu işi, hiç beğenmedikleri “monşerlere” bırakmış olsalardı, bugün bu kadar yalnız da kalmazdık.
Bugün askeri operasyona gerekçe gösterdikleri Adana Mutabakatı bile o “monşerlerin” eseriydi, bunu da geçerken hatırlatmış olayım.
Meselenin temelinde yatan gerçek, Türkiye’nin artık “güvenilmez” bir müttefik / komşu görüntüsündedir.
Dış politikayı, bir iç politika aracı haline getirmeye kalkar ve attığınız hamasi nutukların sadece Türkiye’de duyulacağını zannederseniz, başınıza bu gelir.
Dış politika, hipoglisemi ataklarının yatıştırılacağı bir alan değildir.
Ortaya çıktı ki dış politikada, bu askeri harekatın meşruiyeti ve gerçek hedefleri ile ilgili olarak dışımızdaki dünyayı ikna edecek bir strateji kurulmamış.
Reis’in belagatine, Trump’ı ikna yeteneğine güvenilmiş.
Bu tür işlerde her yaptığı yanına kar kalan Rusya örnek alınmış olmalı. Ama şu var ki Türkiye Rusya değil!
Ne o kadar petrolümüz ve doğal kaynağımız var, ne de öyle bir askeri gücümüz.
Bakın Kıbrıslı Rumlar bile fırsattan istifade Fransa ile birlikte “ortak deniz tatbikatı” yapacak.
Fransa ile NATO’da müttefik değil miyiz, AB’de ortak olma hedefimiz yok mu?
Bu tatbikat, kimi hedefliyor olabilir? Aynı şeyi Rusya’ya karşı yapmaya, bazı sonuçlarını göze almadan cesaret edebilirler miydi?
Sorun bu iktidarın sorunları yönetmekteki yetersizliği, bilgisizliği ve uzmanlıktan istifade etmek konusundaki gönülsüzlüğünde yatıyor.
Ve öyle görünüyor ki bunun bedelini 2023 seçimlerinde bu iktidardan kurtulana kadar Türkiye ödeyecek.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.05.2025
4.04.2025
2.04.2025
6.03.2025
4.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
5.02.2025
20.11.2024