Mehmet Y. Yılmaz
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, önceki gün bir hakime dikkatlerimizi çekti; "günümüzün Zekeriya Öz'ü olmakla" eleştirdi.
Ondan önce de Cumhuriyet'te Barış Terkoğlu, söz konusu hakimin "görevli" olduğu yargılamalarda verdiği kararların bir listesini yayımlamıştı.
Söz konusu yargıcın Enis Berberoğlu ile ilgili Anayasa Mahkemesi'nin verdiği "hak ihlali" kararına da uymadığını hatırlatayım.
Bu tartışmalar sürerken Netflix'te "Şikago Yedilisinin Yargılanması – The Trial of the Chicago 7" isimli bir film vizyona girdi.
Konusunu yaşanmış bir olaydan alan bir film bu.
Film, 1968 yılında Şikago'da düzenlenen Demokrat Parti Kongresi sırasındaki olayların ardından suçlanan 7 aktivistin yargılanmasını konu ediniyor.
Aslında başlangıçta yargılananlar 8 kişi ancak daha sonra Afro Amerikan bir aktivistin davası ana davadan ayrılıyor.
Demokratların Başkan adayı olarak Vietnam Savaşı karşıtı bir aday belirlemesini isteyen savaş karşıtı ve sivil itaatsizlik yanlısı gruplar, Şikago'da büyük bir toplantı düzenliyorlar.
Ve Şikago polisi, merkezi hükümetin desteğini de arkasına alarak bu gösterileri şiddetle dağıtıyor.
Bazı sahneleri izlerken kendinizi Gezi protestoları sırasında Taksim'de de zannedebilirsiniz.
Yargılama, tam bir tiyatro.
Günümüzde Gezi ve Osman Kavala davalarında, Enis Berberoğlu davasında, Sözcü davasında, Oda TV davalarında izlediğimize benzer bir tiyatro.
Daha önce de Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk gibi davalarda izlediğimiz türden bir tiyatro!
7 eylemciyi yargılayan yargıç Julius Hoffman'ı izlerken günümüzün "özel görevlendirilmiş" yargıçları gözümün önünden geçti.
Yargılamanın ardından Illınois eyaletinde görev yapan hukukçuların yüzde 77'si yargılama sürecini "adaleti aşındırıcı" bulacak ve zaten Yüksek Mahkeme de verdiği kararı bozacaktı.
Yargıç Hoffman, 1983 yılında ardında son derece kötü bir isim bırakarak, yaşlılıktan öldü.
Aradan geçen 40 seneye rağmen hâlâ adalet duygusunu yerle bir eden yargılamasıyla hatırlanıyor.
Çocuklarına, torunlarına, varsa onların çocuklarına bıraktığı miras bu: Utanç!
Çok değil, 5 sene önce meslekten atılana kadar afra tafrasından yanına yaklaşılamayan, her türlü hukuksuzluğu gözünü kırpmadan işleyip, adalet duygusunu yerle bir eden Zekeriya Öz gibi.
Bu utançtan, öldükten sonra da kurtulamayacak. Hukuk adına gerçekleştirdiği rezillikler, filmlerle, romanlarla, biyografilerle yüz yıl sonra bile hatırlanacak.
Bugün "ben neymişim be abi" diye övünerek, mesleğinin gereklerini yerine getirmeye gerek görmeyenleri de uyarmam gerek.
Tarih unutmuyor; insanlığın ortak hafızası unutmuyor.
Haa unutmadan şunu da söyleyeyim: Bir de "ahiret hayatı" var inançlı olduğunu söyleyenler için.
Sorgu günü geldiğinde "o gün siyaset icabı böyle yapmak zorundaydım" savunması dikkate alınacak mı acaba?
Son zamanlarda her taşın altından çıkan Diyanet İşleri Başkanı ne der bu işe?
Bu dünyada adaleti sağlamak yerine insanlara zulmedenleri ahirette ne bekliyor olabilir?
Hazreti Ömer'in hayatından bazı çıkarımlar yapmamız doğru olur gibi geliyor bana.
* * *
Her şey o anahtarın kimde olduğuyla ilgili
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçen gün "fikri iktidarı sağlayamadığı için kendisini mahzun hissettiğini" söylemişti, hatırlarsınız.
Söz konusu konuşmayı İbn Haldun Üniversitesi külliyesinin açılış töreninde söyledi.
Törenin sonunda Mütevelli Heyeti Başkanı İrfan Gündüz, "Üniversite'nin anahtarını" Cumhurbaşkanı'na verdi.
Semboliktir elbette, bu anahtar ile gidip üniversitenin kapısını açamazsınız.
Ama bu anahtarın, bir politikacının eline tutuşturulması aynı zamanda üniversitenin "üniversite" olmaktan vazgeçtiğinin de sembolü olarak görülmelidir.
Üniversite dediğimiz kurum, bizim ülkemizde YÖK eliyle yüksek liseye dönüştürüldü.
Evrensel bilgiye ulaşmak için üniversite farklılıklar, aykırılıklar üzerinden işler.
Üniversiteniz ne kadar özgür ise, farklı düşüncelere, tartışmaya ne kadar açık ise o kadar üniversite olur.
Anahtarı, bir politikacının elinde olan kurum, politikaya hizmet eder, bilime değil.
Yaratıcılığın, buluşçuluğun, yenilikçiliğin dünyaya şekil verdiği bir çağda yaşıyoruz.
Bilginin ideolojik kalıplar içine sıkıştırıldığı, özgürlüğün mutlakiyetçi bir anlayışla bastırıldığı bir kurum, bilgi üretemez, üretilmiş bilgiyi geliştiremez.
Üniversite hocalarının tek tipleştirilmeye çalışıldığı, hukuk fakültelerinin dekanlarının bile İlahiyatçılardan seçildiği bir okul, üniversite değil, olsa olsa medrese olur.
Üniversitenin kendi dört duvarının içinde özgür olması da yetmez.
İçinde yaşadığı toplumun da aynı şekilde özgür olması gerekir.
Bilim böyle gelişir.
Biat kültürünün olduğu yerde, bilim gelişmez.
Prof. Dr. Kemal Gürüz, "Medrese v. Üniversite - Geri Kalmışlığın ve İlerlemenin Karşılaştırmalı Tarihçesi" isimli kitabında, medreselerde felsefeye yer olmadığına dikkat çekiyor.
Osmanlı'nın medreseleri, bilim ve felsefeye uzaktılar.
Batının üniversiteleri kiliseden uzaklaşıp, bağımsızlaştıkça seküler bilim de, felsefe de gelişti.
1790 yılında Avrupa'da 143 üniversite vardı.
O tarihte üç kıtaya yayılmış koca Osmanlı'da 2!
Erdoğan, bu konuda daha fazla hüzünlenmek istemiyorsa, bugüne kadar yürüttüğü üniversite politikasının tam tersini yapmalı.
Yazarlar
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2025
26.06.2025
23.06.2025
12.05.2025
4.04.2025
2.04.2025
6.03.2025
4.03.2025
28.02.2025
20.02.2025