Mehmet Y. Yılmaz
Hayalinde “savaşçı bir kadını oynamak” yatan oyuncu Ebru Şahin, “kıskanç olduğumu düşünmüyorum ve bunların sağlıklı duygular olduğuna da inanmıyorum” dedi.
Bu açıklamasını BeStyle isimli dergiye yapmış, gazeteler de oradan aktarıyorlar.
Küçücük kızların böyle kesin fikirlere sahip olmalarına bayılıyorum.
Fotoğrafından çıkarabildiğim kadarıyla 24-25 yaşlarında olmalı ve bu çeyrek yüz yılı ancak bulan hayat serüveninden kendisine bir ders çıkarmayı da başarmış: Kıskançlık sağlıklı bir duygu değil!
Ebru Şahin dizilerde oynamış, kendi başına ayakta durabilen genç bir kadın.
Kıskançlık konusunda böyle kesin konuşabiliyor olmasının nedeni de kısa da olsa yaşamında edindiği bazı deneyimlerden kaynaklanıyor sanırım.
Ve bu deneyimler tatsız anılar bırakmış olmalı ki bunun sağlıklı bir duygu olduğuna da inanmıyor.
Ebru Hanım’a, kendisinden daha tecrübeli birisi olarak söyleyeyim ki kıskançlık, insanlık tarihi kadar eski ve normal bir duygudur.
Ama bu anneler gününde rahmetli anneannemin hep söylediği bir sözü de tekrar hatırlatmadan geçemeyeceğim: Her şeyin azı karar, çoğu zarar!
Bu nedenle sevdiğimiz, beğendiğimiz, aşık olduğumuz, birlikte olduğumuz birisini kıskanabiliriz, bu çok da tuhaf karşılanmamalı.
Hatta tam tersine normal görülmeli.
Anormal olan şey, bunun nedensizce aşırıya kaçmasıdır.

Ebru Şahin
***
Adem ile Havva’nın çocukları, Habil – Kabil öyküsünü hatırlayalım ki hem eskiliğinin hem de aşırılığın yaratacağı zararları benim uzun uzun anlatmama gerek kalmasın.
Hatta böylece sitemizin “Ramazan Sohbeti köşesi” eksiğini de bir nebze olsun gidermiş olabiliriz ki bunu isterseniz sahurda, isterseniz iftardan sonra okuyabilirsiniz.
Bu öykü eski Sümer mitolojisine kadar gidiyor. Üç semavi dinin, Yahudi, Hristiyan ve Müslüman inancında da yeri var. Din kitaplarında Kabil’in, Tanrı’ya sunduğu adak beğenilmeyince kıskançlık duygusuna kapılıp Habil’i öldürdüğü anlatılıyor. İbn -i İshak’ın aktardığı ve sahih olmayan bir hadise göre de işin içinde “kız meselesi” de var.
Gerçi Hişam Bin Urve, İshak’ı “yalancılıkla” da suçlamış ama bilemiyorum, belki onlar arasında da mesleki kıskançlık vardı. (Bu bilgileri İslam Ansiklopedisi’nden öğrendim, daha ayrıntılı bilgileri oradan edinebilirsiniz.)
İbn – i İshak’a göre, Habil ve Kabil birer ikiz kız kardeşe sahiplermiş ve onlara birbirlerinin kız kardeşleriyle evlenmeleri emredilmiş. (Bunu ensest olarak görmeyin, başlangıçta Adem ve Havva iki kişiydiler, bu 8 milyarlık nüfusa nasıl geldik zannediyorsunuz?)
Kabil’in kız kardeşi daha güzelmiş, Kabil kıskanıp, Habil’i öldürmüş, ama dedim ya bu sahih olmayan bir hadis, bir tür “teolojik dedikodu” da diyebiliriz. Sahip olamadığın şeyler için başkalarını kıskanmak gibi bir duygudan da söz etmiyoruz burada. Bunun normal bir durum olamayacağını kolayca biliriz. Konumuz aşk ilişkisinde kıskançlık, yola Ebru Şahin’den çıktık, hatırlatırım.
***
Bir aşk ilişkisinde, kıskançlık, sevdiğin insanın seni değil de bir başkasını tercih etmesinden duyulan korku, endişedir.
Ve bu noktada mecburen Ebru Şahin’den uzaklaşıp, Fransa sahillerine geliyoruz.
Kıskançlık yoksa, aşk da yoktur.
Bu düşünce, Fransız filozof Littre tarafından dile getirileli yaklaşık 120 yıl kadar oluyor.
Aşık olduğumuz insan gözümüzde dünyanın en değerli varlığına dönüşür.
En zeki, en akıllı, en güzel, en komik, en en en!
Aşık olduğumuz kişi böyle birisidir.
Şimdi tabii “aşkın gözü kördür”, “gönül ota da konar, yoka da konar” filan gibi konulara girmeyeceğim.
Önemli olana aşık olduğumuz insanı başkalarının nasıl gördüğü değildir, bizim nasıl gördüğümüzdür. Ona atfettiğimiz değerlerdir.
O zaman şimdi dürüstçe cevap verin: Böylesine “mükemmel” bir varlığın, çekip bir başkasıyla gitmesini kim ister?
Onun için aşık olduğumuz kişiyi bir tür göz hapsine alırız.
Düşünmeyiz ki bizim ölüp, bayıldığımız kişiye belki de dışarıda kimse bayılmıyordur.
Biz onu dünyanın en güzeli, dünyanın en yakışıklısı zannettiğimiz için herkesin de böyle gördüğünü düşünürüz.
Kılık kıyafetine karışırız. Biraz fazla süslense meraklanırız, hayrola?
İnanmayacaksınız belki ama eşlerinin, sevgililerinin cep telefonlarını, çekmecelerini, ceplerini karıştıranlar bile var.
Aplikasyon mağazalarına bir girin bakın, bu kadar casusluk – takip uygulamasını CIA, Mossad, MİT kullanmıyor her halde!
Bunu yapanlar arasında iyi aile terbiyesi görmüş kadınların ve erkeklerin de olduğunu biliyoruz.
Küçükken başkasının mektuplarını okumanın ayıp olduğunu öğrenerek büyümüş ama eşinin, sevgilisinin cep telefonundaki mesajları, posta kutusundaki e – postaları okumak için delice bir istek duyuyor!
İşte buna neden olan şey kıskançlıktır ve eşin – sevgilinin bir başkasını tercih edeceğinden korkmakla ilgilidir.
Yani diyeceğim o ki eğer birisini kıskanmıyorsanız iki olasılık var:
Ya o kişiye aşık değilsiniz, “bana ne, ne yaparsa yapsın” diye düşünüyorsunuz ya da “normal” değilsiniz.
Tabii, argo tabirle bunu yapacaksanız da “eşeğin gözüne su kaçırmadan” yapıyor olmalısınız!
Kıskançlık duygusunun varlığı dozundaysa bir ilişkiyi canlı ve heyecanlı tutar ama doz aşımı da o ilişkinin giderek tükenişe yönelmesine neden olur.
Anlamsız ve temelsiz suçlamalara dönüşen kıskançlık gösterilerinden varılabilecek tek yer aile mahkemesi olabilir.
Ben uyarmış olayım da günah benden gitsin!
***
O zaman bir şarkıyla haftayı sonlandıralım: Hikmet Münir Ebcioğlu’nun güftesi üzerine Teoman Alpay’ın düyek usulünde hüzzam şarkısını, Gökçe’den “rock usulünde” dinleyelim:
“Saçın yüzüne değse, tenini kıskanırım / Birine söz söylesen, dilini kıskanırım.”
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2025
26.06.2025
23.06.2025
12.05.2025
4.04.2025
2.04.2025
6.03.2025
4.03.2025
28.02.2025
20.02.2025