Mehmet Y. Yılmaz
Çizgi roman "Asterix, Sezar’a Karşı"da, dev Roma ordusunun, küçücük Galya köyünü bir türlü zapt edememesine öfkelenen "çizgi Sezar" şöyle söylüyordu:
"Askerlerimin kanının son damlasına kadar savaşacağım!"
Bir çizgi roman okurken insan gülüyor haliyle!
Ama bunun bir çizgi roman değil de gerçek olduğunu bilirseniz, sırtınız ürperiyor olmalı!
AKP Genel Başkanı, karşısında kalabalık, önünde de bir mikrofon gördüğü zaman kendine hakim olamıyor.
Dün de yazdım, Suriye ordusu geri çekilmez ve İdlib’deki cihatçı teröristleri rahat bırakmaz ise "ölmeye hazır" olduğumuzu söyledi.
Ölecek olanlar elbette başkalarının çocukları, kendi çocukları gemi alıp satıyor, vakıf işleriyle ilgileniyor çünkü.
Reis, Asterix’deki Sezar’dan kopya çekmiş sanki: Askerlerinin kanının son damlasına kadar savaşmaya hazır!
Murat Yetkin dün kendi bloğunda yazdı, ABD, PKK – YPG’yi "bu süreçte Türk ordusu ile çatışmaya girerseniz, sizi korumayız" diye uyarmış.
"Bu süreç" bildiğiniz gibi İdlib’de, Türkiye ile Suriye – Rusya ittifakının savaşa tutuşma olasılığı.
Sağ olsunlar bununla da yetinmemişler, savaş başlarsa olası hava saldırılarına karşı Türkiye’yi korumak için Patriot bataryaları da göndereceklermiş.
İnsan haliyle duygulanıyor. Çocuklara, Adnan Menderes Türkiye’sinde okullarda öğretilen marşı yeniden mi öğretsek acaba: "Amerika Amerika, / Türkler Dünya durdukça / beraberdir seninle / Hürriyet savaşında!"
Daha düne kadar Suriye’nin kuzeyinde tanımladığı sınırlar geçilecek olursa ekonomiyi mahvetme tehditleri savuran ABD’ye ne oldu böyle?
Başına taş mı düştü, Virginia lotosundan büyük ikramiye mi çıktı?
İkisi de olmadı tabii.
Büyük bir fırsat gördüler: Reis’i yeteri kadar gaza getirebilirlerse, Türkiye, ABD’ye vekaleten, Rusya’nın vekili Suriye ile savaşa tutuşabilir!
Böylece Türkiye’yi "derâguş etmek" (*) de mümkün olabilir.
Bu savaşta Türkiye’nin neler kaybedebileceği ya da kazanacağı ABD’nin elbette umurunda değil.
Çünkü deyim yerindeyse, yazı da gelse kazanacak, tura da gelse!
AKP’de, Recep Tayyip Erdoğan’a "Tayyip Abi bir sakin ol, önce bir serinle. Böyle bir savaştan nasıl bir çıkarımız olabilir ki" diyecek, aklı başında kimse kalmadı mı?
Dil bilgisi notu: "Deraguş etmek" fiili, Farsça’dan dilimize geçmiş bir kelime. "Kucaklama, sarma" anlamına geliyor. Nabizade Nazım, "cümle içinde" şöyle kullanmış: "İki karış boyundaki çayırların içine yuvarlanmış, yekdiğerini deraguş etmiş iki vücut görmekte idi.")
* * *
Yanılmışım, özür dilerim
"Gezi davası" diye tanımladığımız dava sonuçlandı ve mahkeme 16 sanıklı davada 9 sanık haklarında isnat edilen tüm suçlardan beraat kararı verdi. Yurtdışında bulunan 7 sanık hakkında ifadelerinin alınmasına yönelik yakalama kararı çıkarıldı.
Bu kararı T24’te okuduğumda içimde nedensiz bir mutluluk duygusu uyandığını fark ettim.
Sanki üzerimde büyük bir yük varmış da kalkmış gibi!
Zaten böyle olması gerekiyordu, hatta hiç yaşanmamış olması gerekiyordu ama Nasrettin Hoca gibiydim, eşeği kaybettim ve bulunca mutlu oldum.
Pazartesi günü yazdığım yazıda, bu davaya bakan mahkeme heyetinin doğal yargıç ilkesi çiğnenerek oluşturulmasından hareketle bir yorum yapmıştım.
Mahkemenin tutuklu yargılamada ısrarı, işin en başında reddetmesi gereken bir uyduruk iddianameyi kabul ederek yargılama sürecini başlatmış olması gibi gerekçelerden yola çıkarak yaptığım bir yorumdu bu.
Mahkeme heyetinin peşin mahkûmiyet için oluşturulduğunu düşünüyordum.
Dünkü beraat kararından sonra yanıldığımı söylemem ve sizlerden özür dilemem gerekiyor. Kabul edeceğinizi ümit etmek isterim.
Ama şunu da söylemeliyim ki siyasi bir yargılama oldu, siyasi nedenlerle bu noktaya geldi, siyasi nedenlerle insanların hayatlarından bir süre çalındı ve siyasi nedenlerle de beraat kararı verildi.
Bir hukuk devletinde hiç yaşanmaması gerekenler yaşandı.
Sonunun mutlu bitmesi, bu bir sinema filmi olsaydı sevinç gözyaşları dökmemize neden olabilirdi.
Nitekim söylediğim gibi ben de nedensiz bir mutluluk yaşadım.
Ama bu bir film değil.
Düşünmeye devam etmemiz lazım: İnsan hayatı, özgürlüğü bu kadar ucuz mudur?
Demokratik haklarını kullananların başına bir şey gelmemesi için mutlaka "dış güçlerin" sopa göstermesi mi gerekiyor?
Çüşşş
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Gezi Parkı eylemleri gerekçesiyle 840 gündür tutuklu bulunan ve bugün hakkında tahliye kararı verilen iş insanı Osman Kavala'nın 15 Temmuz darbe girişimi soruşturması kapsamında gözaltına alınması kararı verildiğini duyurdu.
TIKLAYIN - Tahliye edilmesi beklenen Osman Kavala için yeniden gözaltı kararı!
* * *
Bodrum Belediyesi, kanunları hatırladı
Bodrum Belediyesi, gürültüyle mücadele için bazı bölgelerin "sessiz", bazı bölgelerin "müzikli" olarak tanımlanacağını açıkladı.
Müzikli olarak tanımlanan bölgelerde sabah 5’e kadar eğlence sürebilecek.
O günden beri gazetelerde bununla ilgili değişik yorumlar yayımlanıyor.
Kimisi bu kararın Bodrum’u bitireceğinden söz ediyor. Kimisi Çeşme’nin, Bodrum’a gidecek turisti çekeceğinden.
Bu nedenle işleri azalacak Bodrum esnafının, Belediye’yi sıkıştıracağından söz eden de var.
Gazeteci arkadaşlarıma, bu mesleğin temel kurallarından birini hatırlatmak zorunda kaldığım için üzgünüm ama her şeye sazan gibi atlamak doğru değildir.
Çünkü bu konu, sadece Bodrum Belediyesi’nin sorunu değildir.
Bu tür yorumlar yapmadan önce biraz bilgi edinmek gerekir.
Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu’nun 14. maddesinde, "Şehir ve kasabalarda gerek mesken içinde ve gerek dışında saat 24.00’ten sonra her ne suretle olursa olsun civar halkının rahat ve huzurunu bozacak surette gürültü yapanların polisçe men olunacağı, bu yasağı dinlemeyenler hakkında Ceza Kanunu’nun 546’ncı maddesine göre takibat yapılacağı" belirtiliyor. Aynı görev, başka bir yönetmelikle Jandarma’ya da verilmiş.
Kabahatler Kanunu’nun 36. maddesinde, başkalarının huzur ve sükûnunu bozacak şekilde gürültüye sebep olan kişiye veya işletme sahibine idari para cezası verileceği, idari para cezasına kolluk veya belediye zabıta görevlilerince karar verileceği yazılı. Büyükşehir Belediyeleri Kanunu ve Belediye Kanunu da bu konuda, bu kurumlara düşen görevleri tanımlıyor. Bodrum Belediyesi’nin, kanun ve yönetmeliklerin kendisine ve diğer kamu yöneticilerine bu kadar açık olarak verdiği görevleri hatırlamış olması, sadece geç kalmış bir durumdur.
Çeşme’deki ya da bir başka sahil kasabasındaki kamu görevlileri (belediye, polis, jandarma, çevre müdürlüğü) kanun ve yönetmeliklerin bu kısmını hatırlamıyor ise bunun nedeni, gürültücü işyerlerinden aldıkları avantanın onlarda geçici bir hafıza kaybına yol açmış olmasıdır.
Dünyanın hiçbir yerinde, gece 24.00’ten sonra açık havada, yüksek sesli müzikle eğlence olmaz.
Bodrum Belediyesi doğru bir uygulama yapıyor.
Öte yandan, gece, yüksek sesli müzikle eğlenmek de elbette bunu talep edenlerin hakkıdır. Bu talebin işletmeciler tarafından karşılanması da serbest ticaretin ve girişimciliğin gereğidir.
Bugün yazı çok uzadı, bununla ilgili neler yapılabileceğine ilişkin olarak bu konuya yine döneceğim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.05.2025
4.04.2025
2.04.2025
6.03.2025
4.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
5.02.2025
20.11.2024