Mehmet Y. Yılmaz
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul BB seçiminin yenilenmesi ile ilgili olarak şöyle konuştu:
“Biz CHP adayının mazbatasının alınıp, AK Parti adayına verilmesini istemedik. Böyle bir şeye asla rıza da göstermeyiz. Burada yapılan iş, birçok kanunsuzluk ve usulsüzlük tespit edilen seçimin, milli iradenin tercihlerini en doğru şekilde yansıtmak üzere tekrarlanmasından ibarettir.”
Üzülerek söylemek ve hatırlatmak zorundayım ki AKP Genel Başkanı boş yere aç kalıyor.
Çünkü sahih hadislere göre tuttuğu oruç, bu sözleri söylediği için kabul edilebilir bir oruç değil:
“Her kim yalan söylemeyi ve yalanla amel etmeyi bırakmazsa, o kimsenin yemesini içmesini bırakmasına Allah’ın (c.c.) hiçbir ihtiyacı yoktur.” (Buhari.)
Bu dini vecibemi yerine getirdikten sonra AKP Genel Başkanı’nın neden doğru söylemediğini açıklayabilirim.
Sayın Genel Başkan’ın partisi, bazı yerlerde seçilen belediye başkanlarının mazbatalarının iptal edilmesini ve ikinci sırada oy alan kendi parti mensuplarına verilmesini gönül huzuru içinde kabul etti.
Diyarbakır Bağlar, Van Tuşba, Van Edremit ve Van Çaldıran’da en çok oyu alan adaylara değil, ikinci sırada gelen AKP’li adaylara mazbataları verildi.
Ve her hangi bir AKP yöneticisinin bundan rahatsızlık duyduğunu ya da demokratik olmadığı için ikinci sıradaki adayların mazbatayı almayı reddederek seçimin yenilenmesini istediklerini de duymadık.
Kuşkunuz olmasın ki İstanbul’da da aynı şeyin olmasını isterlerdi ama bu kadarına cesaret edemediler.
AKP Genel Başkanı, İstanbul seçiminde birçok usulsüzlük tespit edildiğini de söylüyor.
Bu nedenle de maalesef yine oruç boşa gitmiş oluyor, çünkü doğru değil.
İstanbul seçimi, YSK’da “sandık kurulu başkanları kamu görevlisi değil” gerekçesiyle iptal edildi.
Çünkü iptal için başka gerekçe bulamadılar, sandığa atılan zarfın içindeki oyları etkilemesine asla imkan olmayan bir gerekçeyle seçimi iptal ettirebildiler.
Siyasal İslam’ın bir propaganda silahı olarak yalanı kullanmasına artık alıştık.
Ancak, onlar yalan söylemekten vazgeçmediği sürece, yalanlarını yüzlerine çarpmak da bizlerin boynunun borcu olsun!
***
Yetkili makamlar dedikodu yapmaz
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin ekonomik sorunlarını aşması için daha demokratikleşme, hukukun üstünlüğü gibi konulara dikkat çeken işadamı Tuncay Özilhan’a şöyle yanıt verdi:
“Ben sizin 12 yıl önceki durumunuzu, bugünkü durumunuzu da biliyorum. Yeri gelirse bunu teşhir ederim. Biz TÜSİAD’ın politik tarafgirlikten ziyade Türkiye’nin ekonomik mücadelesine yaptığı katkılarla gündeme gelmesini beklerdim.”
(“Biz” diye başlayan bir cümlenin “beklerdim” diye birinci tekil şahısta sonlanmasının semantik çözümlemesini daha sonra bir fırsat bulduğumda yaparım.)
Erdoğan, sadece bir partinin genel başkanı gibi davranıyor ve konuşuyor ama aslında şu anda Türkiye Cumhuriyeti’nin en üst yöneticisi.
Dolayısıyla, bildiği bir konu varsa ve bu konu yasal sorunlar yaratıyorsa savcılıkları harekete geçirmek olanağına sahip.
Bildiği bu konu, ahlaki sorunlara işaret ediyorsa işin bu kısmı dedikoduya girer ve doğrusunu isterseniz, bir devlet yöneticisinin dedikodu yapması da hoş olmaz.
Özilhan’ın 12 yıl önceki durumuyla, bugünkü durumu arasında fark nedir, bu farkı yaratan faktör nedir?
Bunları belli ki AKP Genel Başkanı biliyor ama açıklamıyor. Dedim ya kanunsuzluk söz konusuyla niye savcıları harekete geçirmiyor?
Onun yerine üstü örtülü bir sopa sallama var: “Yeri gelirse teşhir ederim.”
Bu “yeri gelirse” kavramı esasen “canımı sıkmaya devam edersen” diye okunmalı, çünkü söyleyenin zihninde bu var.
Bir tür uyarı!
Bir vatandaş, demokratik bir ülkede, istediği her siyasetçinin canını sıkacak şeyler söyleyebilir.
Düşünce özgürlüğü, bunu ifade etme hakkını da verir, yasal bir sorun yaratmıyor olmalıdır.
Tek sorun hakarete varan ifadeler olabilir ki Tuncay Özilhan bildiğiniz kibar bir insan, hakaret filan da etmedi, fikrini açıkladı.
Şimdi görelim bakalım, Özilhan’ın ya da şirketlerinin başına neler gelecek?
Üst düzey bir siyasetçiye “bildiklerimi bir söylersem yer yerinden oynar” edalı konuşmaların yakışmadığını da ayrıca söylemiş olayım.
***
Şehir eşkıyalarına Adalet Bakanlığı kalkanı
Kuşkunuz olmasın ki bu memlekette en zor işlerden biri, eğitimli ve dünyayı bilen bir diplomatın, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü olmasıdır.
Doğruyu bilir ama ne yapsın, görevi gereği tersini söylemek zorunda kalır.
Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Hami Aksoy adına bu nedenle üzülüyorum.
Geçen gün Türkiye’nin işkence ve kötü muamele ile ilgili BM sözleşmesine sadık kalmasını tavsiye eden Alman muhatabına tepki vermek zorunda kaldı.
Türkiye’nin işkence suçuyla mücadele ettiğini, anlaşmaya sadık olduğunu, işkence ile ilgili iddiaların ciddiye alınmaması gerektiğini söyledi.
Bu sözleri söylediğinde 11 Mayıs idi. Ve dört gün sonra, bir avukatı feci şekilde döven Cumhurbaşkanlığı korumalarının soruşturulması için izin verilmedi.
Adalet Bakanlığı bu izni vermeyince de korumalar ile ilgili soruşturma düşmüş oldu.
Sözcü haklı, Türkiye’de kanunlara göre işkence ve kötü muamele yasak, cezası var.
Ama söylemediği şu ki işkence ve kötü muamele ile suçlanan polisler, askerler asla ceza almazlar.
Çünkü onları önce amirleri korur. Onlar beceremez ise mahkemeler korur.
Onun için Türkiye’de işkencenin suç olmasının bir anlamı da olmaz.
Suç varsa suçlu cezalandırılmalıdır ama suç işkence ise açık ve kesin bir cezasızlık durumu söz konusudur.
Sistematik olan uygulama budur.
Dışişleri Bakanlığı sözcüsü elbette bunu bilir. Ama ne yapsın, böyle bir gerçek yokmuş gibi konuşur.
Ancak bu sözlerini ne yabancı muhatapları ciddiye alabilir ne de biz vatandaşlar ciddiye alabiliriz.
Adalet Bakanlığı’na da bir küçük not: Kanun dışına çıkan polis gücü ile şehir eşkıyası arasında bir fark olmaz.
Ha gazeteciyi döven eşkıyalar ha avukatı döven polisler. Hepsi aynı şeydir! -----------------------------
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2025
26.06.2025
23.06.2025
12.05.2025
4.04.2025
2.04.2025
6.03.2025
4.03.2025
28.02.2025
20.02.2025