Mehmet Y. Yılmaz
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Koronavirüs salgını nedeniyle yayımladığı genelge, "cenaze namazlarının vakit namazlarından önce ve kalabalık ortamlar oluşturulmadan kılınmasını" söylüyordu.
Bu genelgenin mürekkebi kurumadan Nakşibendi tarikatının kollarından biri olan İsmailağa Cemaati'nin önde gelen isimlerinden Abdullah Ustaosmanoğlu öldü ve cenazesi Fatih Camii’nden kalabalık bir cemaatle kaldırıldı.
Cenazeye katılanlar arasında AKP milletvekilleri ve İstanbul’un bazı ilçelerinin belediye başkanları da vardı.
Dün sosyal medyada izlediğim bir video kaydı, Urfa’da yapılmış bazı röportajları aktarıyordu.
Bir vatandaşımız, Diyanet’in ve Sağlık Bakanlığı’nın uyarılarına rağmen şunu söylüyordu: "Biz inşallah cemaatle, camiye devam edeceğiz. Allah’ın takdiri, sebeplerle veya tedbirlerle bozulmaz."
Bir başkası şöyle anlatıyordu: "Allah’ın verdiği canı sadece Allah alır. Ondan dolayı biz Müslümanlar olarak korkmuyoruz virüsten."
Benzeri bir röportaj da Kütahya caddelerinde yapılmıştı. Orada da aynı şey tekrarlanıyordu: "Allah’ın verdiği canı Allah alır, virüsten korkmuyoruz. Beş vakit abdest alıyoruz, virüs bize bulaşmaz."
İslam’ın kaza ve kader inancının körü körüne bir itaate dönüşmesinin sonucu bu.
Aslında herkesin biliyor olması gereken bir hadis de var.
Hazreti Ömer, Şam’a doğru giderken, kentte veba salgını olduğunu duyuyor.
Bunun üzerine Peygamber şöyle bir haber göndermiş:
"Bir yerde veba olduğunu işittiğinizde oraya girmeyiniz. Bir yerde veba ortaya çıkar, siz de orada bulunursanız, hastalıktan kaçarak oradan dışarı çıkmayınız!"
Peygamber hadisinin anlamı açık: Bir salgının olduğu yere gitmeyin, bir salgın ortamındaysanız dışarı çıkıp başkalarına da hastalığı bulaştırmayın!
Kendilerine "dinin gereği" diye her söylenene inanan cahilleri bir kenara bırakıyorum.
Bunu tarikat şeyhleri, cami imamları, sözü dinlenen cemaat büyükleri bilmiyor olabilir mi?
Mümkün değil, ben bile ortaokul din dersindeki "kaza – kader bahsinden" hatırlıyorum!
Yüzyıllardır bu insanlara, din diye, hurafelerle bezenmiş bir şey yutturuldu.
Nitekim Diyanet’in etkin önlemler için günlerce ayak diremesinin nedeni de aslına bakarsanız budur.
Genelge yayınlamasının ardından, Fatih Camii avlusunun cenaze namazı için tıklım tıklım dolmasının nedeni de bu.
Bu bilinç düzeyine bakıp, İslam ülkelerinin bugünkü perişanlığının gerekçelerini de anlayabilirsiniz.
"Allah’ın dediği olur" deyip, önlemleri dinlemeyen, tedbirleri kendince gerekçelerle uygulamaktan imtina edenlerin sayısının hiç de az olmayacağını biliyoruz.
Bir salgının daha çok başındayken Türkiye’de korkmamız gereken şey de budur.
Abdullah Ustaosmanoğlu'nun cenaze töreni
* * *
Bu sefer işçileri ve küçük esnafı unutmayın
Havuz gazetesinin bildirdiğine göre Damat Bakan, "Ekonomiye Kalkan Paketi" hazırlamış.
Salgın hastalık nedeniyle alınması gereken önlemleri tespit etmiş ama açıklamayı Cumhurbaşkanı’na bırakmış.
Bakanlığın salgından etkilenen sektörler için bir dizi destek açıklaması bekleniyor.
Nitekim ilk olarak gelir vergisi beyanname verme ve ilk taksit ödemesi 30 Nisan tarihine ötelendi.
Bizde böyle ekonomik tedbir ve teşvik paketleri zaten her zaman parası olanlara yarar.
Bakalım bu sefer de böyle mi olacak?
Şu anda salgın nedeniyle en çok etkilenenler küçük işletmeler. Bazıları İçişleri Bakanlığı kararıyla kepenkleri tamamen indirdi.
Buralarda çalışanlar zaten son derece düşük maaşlar ile çalışıyorlar ve daha çok bahşişler ile geçiniyorlardı.
Bu durumdaki işçiler için özel bir önlem alınması kaçınılmaz olmalı.
Devlet yöneticilerinin genel havasına bakarsak, bu salgın sanki 10 – 15 gün sonra geçip gidecekmiş gibi bir hava içinde görünüyorlar.
Böyle olmayacağını, yoğun karantinayı da gerektirecek kriz sürecinin daha uzun olacağını Avrupa’da yaşananlardan sonra görmüş olmalılar.
Çin’de çok sıkı uygulanan karantina koşullarının 2,5 ay sürdüğünü unutmayalım.
Eski bir atasözünü yeniden hatırlamanın zamanıdır: İşini kış tut, yaz çıkarsa bahtına!
Fotoğraf: Hacı Bişkin/ Gazete Duvar
* * *
Yalan söyleyene, Türkçe'de "yalancı" denir
Gerçekten ilginç bir adalet sistemimiz var.
Son verilen bir mahkeme kararına göre, herkesin gözünün içine baka baka yalan söyleyen birisine, "yalancı" diyemeyeceksiniz.
Ali İsmail Korkmaz, Gezi protestoları sırasında Eskişehir’de polis ve bazı magandaların işbirliğiyle linç edilerek öldürüldü.
Zamanın Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna, bu olayı şöyle açıklamıştı: "Arkadaşları dövdü!"
Ahmet Atakan da aynı dönemde, biber gazı kapsülüyle başından vurularak öldürülmüştü.
Zamanın Hatay Valisi Celalettin Lekesiz, Atakan’ın ölümü için "çatıdan düşerek öldü" açıklaması yapmıştı.
Bir vatandaş, gerçeği yansıtmayan bu açıklamaları protesto etmek için Valileri istifaya çağırmış.
Bunun üzerine Valiler, "bize hakaret edildi" diye dava açmışlar ve bu olayda doğruyu söyleyen tek şahıs olan vatandaş O. B. İzmir’de bir mahkeme tarafından 1 yıl 5 ay 15 gün hapis cezasına çarptırıldı.
Oysa gerçeğin nasıl olduğunu bildikleri halde kamuoyunu yanıltmak isteyenler kamu görevlileri.
Ve artık hepimiz ezberledik ki AİHM, AYM ve Yargıtay kararlarına göre kamu görevlileri, hakarete varan eleştiriye açık olmak zorundalar.
Kaldı ki burada hakaret de yok.
"Aldatmak maksadıyla bilerek söylenen gerçeğe aykırı ya da asılsız söz söyleme eylemi", Türkçe'de "yalan söylemek" olarak tanımlanıyor.
Buna "yalan atmak", "yalan kıvırmak", "yalan uydurmak" gibi karşılıklar da öneriliyor.
Bu eylemi yerine getiren de "yalancı" olarak tanımlanıyor.
Yani, yalan söyleyene "yalancı" demek, güzel Türkçemizin gerektirdiği bir durum ve bu hakaret sayılmamalı.
Mahkemenin bakması gereken şey, yalan söylenip, söylenmediği olmalıydı.
Bunun için de bilirkişiye bile gerek yoktu, hakimin kendisi de anlayabilirlerdi.
Adli Tıp raporları, o kadar karmaşık bir dille yazılmıyor çünkü.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.05.2025
4.04.2025
2.04.2025
6.03.2025
4.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
5.02.2025
20.11.2024