Mehmet Y. Yılmaz
Başlıktaki sorunun yanıtını, bir hukuk devletinde kanun verir.
Nitekim, Türkiye Cumhuriyeti’nin “bir tür hukuk devleti” olduğu günlerde çıkarılmış bir kanun var.
“Bir tür” dedim, çünkü bizim memlekette ne demokrasi, tam demokrasi olabildi, ne de hukuk idarenin eylem ve işlemlerine gerçek anlamda hakim olabildi.
Ama işte neresinden baksanız dünya yüzündeki şu kadar ülke içinde bu tür kavramları kullanabileceğiniz az sayıdaki ülkeden birisi de bizimkiydi. (Di’li geçmiş zaman!)
Sözünü ettiğim kanun, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’dur.
Buna göre seçim sandıklarının başında bir başkan ve altı asıl, altı yedek olmak üzere üyeler bulunur.
Sandık Kurulu’nun başkanı kamu görevlisidir. Son seçimde en çok oy alan beş partiden birer temsilci de bu kurulun üyesi olabilir. Üye göndermeyen partinin yerine diğer partilerden oy sıralamasına göre üye sayısı tamamlanır.
Ayrıca kurulda üyesi olmayan partiler ya da bağımsız adaylar da birer müşahit, bugünün Türkçesiyle gözlemci bulundurabilirler.
Oy verme işleminin bitiminden sonra, öncelikle kullanılmayan zarf ve pusulalar sayılır, tutanağa bağlanır, torbaya konulur, mühürlenir.
Sonra sandık açılır, zarflar sayılır, geçerli olup olmadığı yönünde kontrol edilir.
Hangi zarfların geçersiz olacağı, sandık kurulunun keyfine bağlı değildir:
Sandık kurulunun verdiği zarfların şekline, rengine uymayan, üzerinde her hangi bir işaret ya da sandık kurulu mührü dışında damga olan, imza, parmak izi, yazı ya da herhangi bir işaret olan zarflar geçersizdir.
“Evet” damgası, bir siyasi parti alanına, hem siyasi parti alanına hem de o partinin içinde bulunduğu ittifak alanına, ittifak alanına da taşacak şekilde bir siyasi parti alanına basıldıysa, o oy pusulası geçerlidir.
O seçim için düzenlenmiş biçim ve renkte olmayan, T.C. YSK filigranı bulunmayan, arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan, hiçbir yerine evet mührü basılmamış olan, birden fazla yerine evet mührü basılmış olan, birden çok partinin alanına taşacak şekilde evet mührü basılmış olan, bütünlüğü bozulacak şekilde yırtılmış olan, üzerinde evet mührü dışında bir mühür ya da işaret taşıyan, karalanmış, çizilmiş pusulalar geçersizdir.
Geçersiz olduğuna sandık kurulunca karar verilen oy pusulaları ayrı paket yapılır, bağlanır, mühürlenir, sayısı yazılır ve saklanır.
Sandık Kurullarındaki altı kişiden birisi bile itiraz etse, o oy pusulasının geçerli olup olmadığı tartışılır, sandık kurulunda karara bağlanır ve tutanağa işlenir.
Gördüğünüz gibi geçerli oy pusulası konusu tartışmaya son derece kapalı, kanunda açıkça tarif edilmiş bir “şey”.
Ve altı kişi bir kağıda bakıp, denetliyor, ortak karara varıp, tutanağa bağlıyor.
Şimdi bu “geçersiz oyların yeniden sayılması” için nasıl bir gerekçe lazım?
Sandık Kurulu Başkanı’nın çayına afyon katıp uyuttular ve o arada bildikleri okudular mı? Sandıklara sahip çıksın diye oraya gönderilen parti temsilcilerini rüşvet ya da kadın / erkek teklif ederek oradan uzaklaştırdılar mı?
Kusura bakmayın ama geçersiz oyları yeniden saymak, “minareden at beni, in aşağı tut beni” demekten farksız bir durum.
İlçe seçim kurullarına nasıl bir gerekçe ve bu gerekçeyi haklı çıkaran kanıt sunuldu ki oyların yeniden sayılması kararı verdiler?
Bunu gerçekten merak ediyorum.
YSK, İl Seçim Kurulu ve İlçe Seçim Kurulu! Hanginiz bu konuda yetkili ise o herkese bunu açıklasın: “Şu kanıt nedeniyle geçersiz oy pusulalarının yeniden sayımını gerekli gördük”desin.
Bunu yapmazsanız, sonuç ne çıkarsa çıksın, yıpranan ve güvenilirliğini kaybedecek olan, “yargı denetiminde yapılan serbest seçimlerimiz” olacaktır
***
Kürdün itirazıyla, Türkün itirazı bir olabilir mi?
Kulakları çınlasın, Aysun Kayacı, siyasi tarihimize “benim oyumla, dağdaki çobanın oyu bir olabilir mi” özdeyişini soktuğundan beri aklımdan bu düstur çıkmıyor.
Seçimden önce, bir Kürdün oyuyla, bir Türkün oyunun eşit olmadığını öğrenmiştik.
Herkes “Kürt oyundan” öcü gibi korktu ama o oyları almak için de Mecnun gibi çöllere düştü.
Seçimden sonra da gördük ki Türkün seçim sonuçlarına itirazıyla, Kürdün itirazı da bir değil.
HDP’nin, Muş ve Malazgirt’te seçim sonuçlarına yaptığı itiraz, İl Seçim Kurulu tarafından kabul edilmedi.
AKP’nin 3 oy fark ile kazandığı Malazgirt’te 432 oy geçersiz sayılmıştı. Muş’ta ise 2 bin 500 oy geçersiz kabul edilmişti, fark ise 538 idi.
HDP’liler ellerinde tutanaklar olduğunu, HDP oylarının başka partilere yazıldığını ileri sürüyorlar ama İl Seçim Kurulu itirazları dikkate almıyor.
Oysa aynı seçim bölgesinde, Kızılağaç’ta Saadet kazanmış, AKP’nin itirazı kabul edilmişti.
Öyle görünüyor ki yargı bağımsızlığını kaybetmekle kalmadı, üzerinde en çok titremesi gereken serbest ve eşit seçimlere de gölge düşürülmesini umursamıyor.
Bu gece yatarken kendinize bir sorun derim: Siz gerçekten kanunlara uyarak, vicdanınızla mı karar veriyorsunuz, emir eri misiniz?
Bir not da Muş Valisi’ne: Sırrı Sakık için “o adamı burada belediye başkanı yaptırmayacağım” dediğiniz iddia ediliyor.
Bunu sormak istemezdim ama siz müstemleke valisi misiniz? Size ne vatandaşın kime oy verip, kimi seçeceğinden?
***
İtiraz, yasal bir haktır
Seçim sonuçlarına itiraz furyası başladığından beri Türkiye sosyal medyası iki kamp.
Bir taraf, diğer tarafın daha önceki seçimlerde sonuçlara itirazlar hakkında söylediklerini yayıyor.
Perhiz ile lahana turşusunun yan yana gelmesine en çok alışkın olması lazım gelen millet biziz aslında.
Ve zaten bizim siyaset dünyamızda “tutarlılık” diye bir şey söz konusu değildir.
Herkes kendisi için hak olarak gördüğü şeyi, başkası yaparsa sinirlenir.
Onun için bütün bu “sen öyle demiştin, bak şimdi ne diyorsun” gibi takılmaların bir anlamı yok.
Öte yandan şunu aklımızda tutalım: Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu savunuyorsak, seçim sonuçlarına itirazların da bu çerçevede bir hak olduğunu kabul edelim.
Önemli olan itirazların, tartışmaya yol açmayacak şekilde şeffaf, adil ve kanuni olarak değerlendirilebiliyor olmasıdır.
Bunu da YSK’dan bekliyoruz.
Ben de dahil birçok kişinin yargıya artık güveni kalmadı ama yine de bu konudaki ümitlerimizi muhafaza edelim.
Yargı da çürür ve kokarsa, kıyamet o zaman kopar, hepimiz bunu aklımızdan çıkarmayalım.
Yazarlar
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2025
26.06.2025
23.06.2025
12.05.2025
4.04.2025
2.04.2025
6.03.2025
4.03.2025
28.02.2025
20.02.2025