Mehmet Y. Yılmaz
Bir demokratik hukuk devleti ile faşist polis devletini ayıran fark, keyfiliktir.
Hukuk devletinde, her şey öngörülebilir.
Anayasa vardır, kanunlar vardır, bu kanunların uygulanması sırasında otaya çıkan durumlarda referans alınacak mahkeme kararları vardır.
Polis devletinde de bunlar vardır. Anayasa da, kanunlar da, mahkemeler de.
Ama bunlara güvenemezsiniz, bazen öyle olur, bazen böyle. Keyfe keder bir durumdur yani.
Türkiye’deki rejimin karakterinin hangisine uygun olduğuna buna bakarak karar verebiliriz.
Ortaya çıktı ki Jandarma Genel Komutanlığı, bazı sitelere erişim yasağı konmasını istemiş, mahkeme de “tak diye istenen bu yasağı, şak diye yerine getirmiş.”
Allah rahmet eylesin, Beyaz Toros günlerinin unutulmaz özdeyişlerinden biri Tansu Çiller’in generaline aitti. O da “tak diye emredileni, şak diye yerine getirirdi”!
Erişimi engellenen 136 internet adresinden birisi bir milletvekiline de ait.
Anayasa Mahkemesi, neredeyse her hafta, erişime engelleme yasaklarının “ifade ve basın özgürlüğünün ihlali” olduğuna karar veriyor.
Böyle kararlar veriyor çünkü o vermese zaten iki ay sonra aynı kararı AİHM verecek.
Şimdi Anayasa Mahkemesi kararını dinlemeyenler de deyim yerindeyse “öpe öpe o kararı yerine getirecek.”
Ama işte tam da burada duralım!
Çünkü rejim, hukuk filan tanımıyor, direnebildiği kadar direnmeye çalışıyor.
Onun için de bu rejim öngörülebilir bir hukuk rejimi değil.
Faşist demeye dilim varmıyor, çünkü biraz ağır kaçacak.
Ama unutmayalım: Tak – Şak ilişkisi, mahkemelere bile sirayet etmeye başladıysa şu anda haksızlık etmeyelim diye dilimizin varmadığı şeyleri söylememize de imkân kalmayacak.
***
Adı üzerinde: İsteğe bağlı!
RTÜK Başkanı “isteğe bağlı yayınların internet ortamından sunumu hakkındaki yönetmelik” ile ilgili eleştirileri şöyle yanıtladı:
“Düzenlemeyi sadece müstehcenlik ve sansür gibi birkaç hususa indirgemek sağlıklı değil.”
Neden “sansür” yapmayacaklarını da şöyle açıklıyor: “Sansür yayın yapılmadan önceki denetimdir.”
Ah canım, ne kadar da zeki, maşallah!
RTÜK’ün bugüne kadar ki uygulamalarına bakarak, yönetmeliğin yetişkinlerin hayat biçimlerine müdahale sonucu doğuracağını söylüyoruz.
RTÜK’ün bu uygulamaları nedeniyle Türkiye’nin yurt dışındaki dizi film pazarı ölmek üzere.
Çünkü RTÜK kuralları yüzünden artık Türk dizisi demek, öpüşmeyen, sigara ve içki kullanmayan, seks yapmayan, tuvalete filan gitmeyen insanüstü varlıkların birbirlerine karşılıklı kurşun sıkarak, bağırmalarından ibaret.
Böyle gerçek üstü diziyi izleyebilecek insanlar da maalesef sadece bizim ülkemizde yaşıyor.
RTÜK Başkanı, “çocukları ve gençleri zararlı yayınlardan koruyacaklarından” bahsediyor.
Küçük yaşta kızların evlenmesinin serbest olduğu hatta dinen teşvik edildiği bir ülkede söylüyor bunları.
“Müstehcenliğe indirgemeyelim” diyor ama kolsuz bluz giymiş kadınları bile “müstehcen ve tahrik edici” bulan bazı tipler yaşıyor bu ülkede.
Ve biliyoruz ki asıl amaç, “istenmeyen içerikleri engellemek.”
Zaten sorunumuz da bu: Yetişkin insanların neyi isteyip, neyi istemeyeceğine devletin değil, her yetişkin bireyin kendisi karar vermesi!
Zaten yönetmeliğin adı bile böyle: İsteğe bağlı yayınlar!
Yetişkin bir insanın neyi isteyip, neyi istemeyeceğinden size ne?
Ve bir de sorum var: Adı Türkiye Gençlik Birliği olan bir dernek, internet üzerinden video yayınlayan televizyonlara “bayrak açmış”, RTÜK’ü destekliyormuş.
“Türk gençliği bu zehri yutmaz” diyorlar.
İyi ya, Türk gençliği bu zehri yutmayacaksa, sansüre ne gerek var?
Niye tırsıyorsunuz? Türk gençliği, iki film seyretti diye yoldan çıkacak kadar salak mı?
***
Yalancı politikacı yüzyıllardır aynı tip
Gülliver’in Gezileri’nin de yazarı olan İrlandalı şair – yazar Jonathan Swift (1667 – 1745) vaktiyle “Yalan Sanatı” isimli bir dergiye ilginç bir makale yazmış.
Umberto Eco’nun denemelerinden derlenmiş Devlerin Omuzlarında isimli kitabında bu makaleden yapılmış bir alıntıya rastladım. (Doğan Kitap. Çeviren: Eren Cendey.)
Swift bu yazısında bir politikacı tipi tarif ediyor.
Bana oldukça tanıdık geldi, düne kadar en ağır hakaretleri savurdukları insanın bir anda kankası olabilen bazı politikaların kulağını çınlattım.
Bakalım siz de bu “tipi” tanıyabilecek misiniz? Birlikte okuyalım:
“Siyasi yalancı, tüm yalancı loncasından farklıdır: Onun belleği zayıf olmalıdır çünkü bu her an yüzleştiği farklı durumlar için gereklidir. Yalanının çelişkisi yüzüne vurulduğunda ve zıt çehreleri olan bir durumda iki taraf için de yemin ettiğinde bunu hatırlamamalı, muhatap olduğu kişilere göre ruh hallerini hazır tutmalıdır. Üstün dehası sadece kaynağı tükenmeyen siyasi yalanlar mirasını kapsar ve bunları her konuştuğunda cömertçe saçar ve yarım saat sonra aynı cömertlikle söylediğinin tam tersini savunur. O asla bir beyanın doğru ya da yalan olması üzerine kafa yormaz. Sadece o an için uygun olmasını önemser ve karşısındaki insanı onaylamak ya da reddetmek üzere kullanır. Bu nedenle onun düşüncesini incelemek amacıyla söylediklerini yorumlamaya çalışırsanız, tam tersini hayal etmeniz gerektiğinden işiniz çok zor olacaktır. İsa ya da Tanrı adına yemin ettiğine göre bu yalan yere yemin sayılmaz diye düşünüyor ve söylediklerinin ne birine ne de ötekisine inanıyorum.”
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.05.2025
4.04.2025
2.04.2025
6.03.2025
4.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
5.02.2025
20.11.2024