Mehmet Y. Yılmaz
Demirören Medya'ya ait Posta Gazetesi, dün 25. yıl eki verdi. Dünün tarihi bildiğiniz gibi 30 Kasım idi.
Posta'nın 1. sayısı 23 Ocak 1995 günü yayımlanmıştı.
Gazetenin 25. yılının 10 ay gecikerek kutlanması dikkatimi çekti.
"Neden gününde kutlanmadı da şimdi kutlanıyor" sorusunun bir yanıtı muhtemelen yok. Benim tahminim şu ki bu tür acayip işler genellikle reklam servislerinin başının altından çıkar. Bu da muhtemelen böyle bir durumdu.
Bu yazı bazı okuyucularıma "çok kişisel" gelebilir. Evet, bir yönüyle kişisel.
Ancak şu da var ki ileride "basın tarihi" ile uğraşacak olan gazeteci ve bilim insanlarını, yanlış bilgilerden korumak görevi de hayattayken bana düşen bir görevdir. Elbette bütün basın tarihinden değil, kendi kişisel tarihim ile bağlantılı olan kısmından söz ediyorum.
Malum iktidar bizleri basından kazıyıp atmayı başaramadı ama belli ki basın tarihinden de silmek yolunda bir çaba içindeler.
Desen: Selçuk Demirel
Buna izin veremezdim, onun için bu yazıyı yazmak zorundayım.
Posta'nın 25. yıl ekinde, Hakan Çelik imzasıyla yayımlanan yazıda şöyle bir cümle var:
"POSTA'nın kuruluş sürecinde, Türk basınında birçok yayın kuruluşunda imzası olan Mehmet Y. Yılmaz da yer almıştı."
Bunu tebessümle karşılayabilirdim.
Ama bu gazetenin hayat bulmasında önemli rolleri olanlardan söz edilmeyip, bir de Hürriyet'te işten attığı gazetecilerin kıdem tazminatlarını bile ödemeyen Meltem Demirören'den sitayişle söz edilince "o kadar da değil" demek ihtiyacını hissettim.
Posta gazetesi, bir gazeteci ve bir patronun kafa kafaya vererek "hadi bir gazete çıkaralım, para kazanalım" demesiyle yayımlanmadı.
Gerisinde Türkiye'nin o günlerde yaşadığı ciddi ekonomik kriz vardı.
Tansu Çiller'in Başbakan olmasından sonra faizleri indireceğim derken patlattığı ekonomik kriz sonucunda alınan 5 Nisan (1994) kararlarını bugün kaç kişi hatırlıyor, bilmiyorum.
Yüzde 51 oranındaki devalüasyon nedeniyle artan kâğıt ve girdi maliyetlerinin medyadaki doğal sonucu, gazete fiyatlarının o güne kadar görülmemiş derecede artmış olmasıydı.
O tarihte Hürriyet Gazetesi'nin künyesindeki unvanım Genel Yayın Müdürü Yardımcısı idi. Genel Yayın Müdürü Ertuğrul Özkök idi. Aynı zamanda da Hürriyet Dergi Grubu'nun Genel Müdürlüğü görevini yürütüyordum.
Aydın Doğan, Hürriyet'i 1994 yılı yazında satın aldı.
Artan gazete fiyatları nedeniyle kitle gazetelerinin geleneksel okuyucuları olan dar gelirli memur, emekli ve işçiler için gazete ulaşılması güç, pahalı bir ürün haline gelmişti.
Sabah ile Hürriyet ve Milliyet arasında süren sert rekabet, gazetelerin kendilerini bu yeni duruma uydurabilmeleri için yapmaları gereken zorunlu tasarrufları yapmalarını da engelliyordu.
Gazeteler sayfa sayısını azaltamadığı gibi ekler vs. ile sayfa sayısını ve maliyetlerini arttırmak zorunda kalıyorlardı. Kızışan rekabet promosyon giderlerini yukarı çekiyordu.
Tasarruf her zaman olduğu gibi bazı gazetecilerin işsiz kalması pahasına gerçekleştirilmeye çalışılıyordu.
Mehmet Ali Yalçındağ ile tanıştığımda, gazeteler böyle bir ekonomik çıkmazdaydı.
Benim kişisel çıkmazım ise, yüzde 25'i bana, yüzde 75'i Dinç Bilgin'e ait olmak üzere bir yayınevi kurmak üzere çıktığım yolda, "insanlık için küçük, benim için büyük" bir kazık yiyerek bana güvenen bir grup arkadaşımla birlikte işsiz kalmış olmaktı. O arkadaşlarım, daha sonra Posta'yı yayımlayan yazı işleri kadrosunun çekirdeğini oluşturdular.
Hem bu çıkmazı aşmak hem de gazetelerin artan fiyatları nedeniyle kaybettikleri okuyucuları, bir başka formülle geri kazanmak fikri böyle doğdu.
Yeni yapacağımız gazete, deyim yerindeyse "az sayfalı Hürriyet" olacaktı.
O güne kadar Bab – ı Âli'de "ucuz gazete" demek, her şeyiyle ucuz gazete demekti.
Çıplak kadın fotoğraflarına uydurulmuş düzmece haberler, sansasyon amaçlı asparagaslar bu tür gazetelerin temel özelliğiydi.
Posta ise 12 sayfa olacaktı, bu sayede diğer gazetelerin yarı fiyatına satılabilecekti, sansasyon değil, gerçek gazetecilik yapılacaktı.
12 sayfalık bir gazeteye, yurtta ve dünyada olan her şeyi sığdırabilmenin formülünü de ben şöyle geliştirmiştim: En uzun haber iki spottan oluşacak, en uzun spot 5 cümle olacak. En uzun cümle 6 kelimeyi geçmeyecekti.
Burada yazınca kolay görünen ancak zamanla yarışırken başarılması son derece güç bir işti bu.
Aydın Doğan'ı böyle bir işe para yatırmaya ikna eden Mehmet Ali Yalçındağ idi.
Aydın Bey, o güne kadar bildiği gazeteler nedeniyle "ucuz ve kaliteli gazete" fikrinin gerçekleşemeyeceğini, ucuz gazetelerin kaçınılmaz olarak içeriğiyle de ucuz olması gerektiğini söylüyordu.
Sonunda ikna oldu ve Posta gazetesinin 1. sayısı yayımlanabildi.
Askeri / bürokratik vesayete karşı duruşta maziyi büsbütün yok sayarak gözleri kendilerinden başkasını görmeyenlere; Posta'nın 23 Ocak 1995'te yayımlanan ilk sayısının "Paşa çocuğuna askerlik kıyağı" manşetiyle çıktığını da hatırlatayım...
O gazetenin birinci sayfasında, Gazetenin Genel Yayın Müdürü ve iki köşe yazarından biri (diğer yazarı, gazetenin ikinci sayfasında magazin ve sosyete haberlerini, renkli bir üslupla yazan Rıfat Ababay idi. Rıfat'ın o sayfası, daha sonra bütün gazeteler tarafından taklit edilecekti. Ben de iki yıl sonra Radikal'i yayımlayacağım gün Posta Yayın Yönetmenliği görevimi Rıfat'a devredecektim) olarak, şu yazım yayımlandı:
"Merhaba: Bu gazete, bugünden itibaren halkın ve haklının yanında olacak. Hırsızların, namussuzların en büyük düşmanıyız. Temiz bir Türkiye için mücadele edeceğiz. Buna söz veriyoruz. Demokrasi ve Cumhuriyet ülkümüz. Türkiye'nin birlik içinde daha ileriye gitmesi hedefimiz. Sizlere her gün, birinci sınıf, kaliteli bir gazete hazırlayacağımıza söz veriyorum. Posta'yı evde, okulda, sokakta, her yerde göğsünüzü gere gere, rahatlıkla okuyacaksınız. Sırf satış artsın diye ucuz yollara sapmayacağız. Bu gazetenin birinci amacı para kazanmak değil. Fiyatımız her zaman dar gelirlilerin de ulaşabileceği düzeyde kalacak. Süper kaliteyi, uygun fiyatla size ulaştıracağız. Uzun süreceğine inandığım birlikteliğimizin bu ilk gününde sevgilerimi sunuyorum."
Hakan Çelik'in 25. yıl ekindeki yazısında benden nasıl söz edildiğini yukarıda aktardım; sanki geçerken gazeteye uğramış, "merhaba" deyip, bir çaylarını içip, ayrılmışım gibi!
Mehmet Ali Yalçındağ'dan hiç söz edilmiyor ki böyle bir gazete fikrinin hayata geçmesini Aydın Doğan'ı ikna ederek sağlayan odur.
Hanzade Doğan, 2002 yılından itibaren Doğan Gazetecilik yöneticisi oldu ve o tarihten sonra gazetenin başarısında rol oynadı.
Ben Radikal'i yayımlarken Yayın Yönetmenliğini Rıfat Ababay'a devrettim ancak Simge Grubu (Posta, Fanatik, Radikal, Finansal Forum) Genel Yayın Müdürü olarak gazetenin yönetiminden de sorumluydum.
2000 yılının Ekim ayında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü'nü devralırken, Simge Grubu'ndaki bütün yöneticilik görevlerimden ayrıldım ve gazetelerin künyesinden çıktım.
Hakan Çelik'in eksik ve yanlış bilgilerinin kaynağı, gazeteye çok sonradan, dışarıdan otomobil sayfası yapmak için katılmış olmasından kaynaklanıyordur diye tahmin ediyorum. Gazetenin kurucu ekibi içinde yoktu, hatırladığım kadarıyla o tarihte Artun Ünsal'ın yönettiği Hür FM ismini taşıyan radyoda çalışıyordu.
Posta kurulurken gazetenin Genel Yayın Müdürü bendim. Hasan Çakkalkurt Sorumlu Yazı İşleri Müdürü olarak künyede yer alıyordu. Rıfat Ababay, Hande Özcan, Yeşim Denizel Boratav, Betül Kabahasanoğlu, Saliha Pakel, Zerrin Yazıcı, Mehmet Coşkundeniz, Necil Ülgen ve rahmetli Reha Mağden gazetenin çekirdek yazı işleri kadrosunu oluşturuyordu ki gazete zaten tümüyle bu ekibin fedakârca ve haftalık tatil bile yapmadan çalışmalarıyla başarılı oldu.
Yazarlar
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2025
26.06.2025
23.06.2025
12.05.2025
4.04.2025
2.04.2025
6.03.2025
4.03.2025
28.02.2025
20.02.2025