Mehmet Y. Yılmaz
Binali Yıldırım, 20 Aralık 1955 günü, Erzincan’ın Refahiye ilçesine bağlı Kayı köyünde dünyaya geldi.
Fakir ailelerin, zeki ve çalışkan çocuklarının, üniversite sınavlarında iyi okulları kazanmaları eski Türkiye’de çok şaşılacak bir durum değildi. İTÜ’yü kazandı, gemi mühendisi oldu.
Mezun olduktan sonra siyasete girene kadar da kamu kesiminde çalıştı.
Eşi öğretmendi, geliri sınırlı bir memur ailesinde üç çocuk yetiştirmenin yükünü Binali Yıldırım ile paylaştı.
Binali Yıldırım’ın kaderini değiştiren olay, Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasette yükselmeye başlaması oldu.
Birincisi belediye başkanı olunca, ikincisi de İDO Genel Müdürü oldu. Birincisi Başbakan olunca da “kadrolu Ulaştırma Bakanı”!
Binali Yıldırım’ın çocuklarının ani bir zihin açıklığına kavuşup, başarılı birer armatör olmaları da bu tarihten sonradır.
Bizde bir süredir böyle. Babaları bakan olan çocukların içindeki gizli kalmış iş adamı cevheri birden parlamaya başlıyor. Sonra kazanılan paraları saymaya para makineleri yetişmiyor.
Kimsenin kazandığında gözümüz yok.
Ama bir gazeteci olarak, hayatı boyunca geçim sıkıntısı çekmiş bir siyasetçinin çocuklarındaki bu ani zenginleşmenin kaynaklarını merak etmem normal.
Çünkü, bir demokraside gazetecilerin görevlerinden biri de budur.
Bu çocuklar, başkalarının çocuklarına göre neyi daha iyi biliyorlar ya da öğrenmişler ki böyle bir servet sahibi olabiliyorlar?
Gazeteci bunu öğrenip, kamuoyuyla paylaşmalı ki benzer durumdaki çocuklar da zengin olabilsinler!
Daha da önemlisi, bu servetin oluşması ile ilgili dedikodular var ise bunun aslını öğrenip, seçmenlerin kafasında tereddütler oluşmasını engelleyebilelim.
İnternette yaygın olarak göreceğiniz ve alenileşmiş bilgilere göre Binali Bey’in çocuklarının 30’a yakın gemisi var.
Bu servet, 2002’de AKP’nin iktidara geldiği günden sonra oluşmuş.
Ve Binali Yıldırım, bakanlık, Başbakanlık, kazanılamamış iki büyükşehir belediye başkan adaylığından sonra şimdi de Cumhurbaşkanı Yardımcısı olmak üzere.
İddiaya göre makam arabası bile alınmış, ben uydurmuyorum, embedded gazetecilerin yazılarından okuduk.
Onun için benim kişisel merakımın ve başka çocukların da hayatını kurtarmaya çalışmak için iyi niyetli girişimlerimin de ötesinde Binali Bey, bu hesabı vermekle yükümlü.
Onun için çok kolay olmalı.
İlk günden beri verdiği servet beyanlarını yıl yıl açıklarsa zaten sorduğumuz soruların yanıtının bir bölümünü alırız.
Yanıtlarımızın ikinci bölümünü alabilmemiz için de çocuklarının işlerindeki bu gelişmenin tarihsel gelişimini açıklıkla anlatması gerekir.
İlk gemiyi alacak kaynak nereden bulundu, ilk gemi kaça alındı?
Bundan sonraki gemilerin alınışı nasıl gerçekleşti?
Kamu kaynaklarından kredi vs. kullanıldı mı?
Bu şirketlerin bazıları yurt dışında kurulu, neden? Şirketler ne kazandı, ne vergi ödedi?
Binali Bey, CB Yardımcısı olarak atanırsa ve asili iş göremez hale gelirse, 45 gün süreyle Cumhurbaşkanı yetkilerini de kullanacak.
Böyle makamlar dedikoduyu kaldırmaz.
Binali Bey, bunları sorduğum için beni mahkemeye vereceğine, şüpheleri giderecek açıklamayı yapmalı.
Dünyanın her yerinde böyle ani zenginleşmeler dikkat çeker ve söz konusu servetin nasıl oluştuğunun açıklanması gerekir.
Binali Bey, beni mahkemeye vererek korkutabileceğini ve bu soruları sormaktan vazgeçirebileceğini zannediyor.
Yanılıyor.
Sormaya devam edeceğim.
***
Siyaset taktiği olarak pişkinlik!
Türkiye’deki siyasal İslamcı iktidar deneyiminin, öğrettiklerinden biri de bu akımın “pişkinliği” bir siyaset taktiği olarak kullanma becerisi olmalı.
İstanbul’u yıkabilecek güçteki büyük depremin son derece yakınlaştığı uyarısını, pek de büyük olmayan bir deprem ile aldık.
Ve bu memleketi 2002’den bu yana tek başına yönetip, 66 milyar lira “deprem vergisi” toplayan iktidar, bu uyarıyı bile bir psikolojik savaş yöntemi olarak kullanmakta beis görmüyor.
Deprem ile ilgili en önemli sorunumuz sanki Ekrem İmamoğlu’nun bir uyduruk toplantıya çağırılması / gitmesi meselesiymiş haline getirmeye çalışıyor.
Toplantı uyduruk, çünkü bu iktidar bugüne kadar yapması gereken en temel işleri bile yapmamış, şimdi toplantı diye bir masanın etrafına sebilhane sürahisi gibi dizilip bunu unutturmaya çalışıyor.
Ortaya çıktı ki bu “uyarı depreminde” bile 9 okulda ağır, 20 okulda hafif hasar oluşmuş.
Ve bu iktidarın valisi, depremin ertesi günü, doğru dürüst bir inceleme bile yapmadan çocukları bu okullara derse gönderdi!
Utanma duygusu olan bir kamu yöneticisi önce o çocuklardan ve ailelerinden bu vahim hata için özür dilerdi, pişkinlikle geçiştirdiler.
Şimdi de çocukları başka okullara dağıtmışlar, bu okullar güçlendirilecek, ağır hasarlılar yıkılıp (bir Müslüman kardeşimiz o arsaya göz dikmezse tabii) yeniden yapılacak.
Bu küçük uyarı depreminde bile bir hastane kullanılamaz hale geldi!
Belli ki bu binaların durumları bile incelenmemiş.
Peki biz bu 66 milyar lirayı niye vergi diye ödedik?
Hani bu paralar öncelik okullar ve hastanelerde olmak üzere kamu binalarının güçlendirilmesi için kullanılacaktı?
Bu kadar vergi topladınız, bunun ne kadarını verginin konuluş amacına uygun harcadınız?
Depremin ertesi günü, okulları doğru dürüst incelemeden çocukları o binaların içine sokarken aklınızda ne vardı?
Ağır hasarlı o binalar çocukların üzerine yıkılsaydı ne olacaktı?
Bir toplantı düzenleyip açıklamaya ne dersiniz? İmamoğlu’nu çağırmasanız da olur!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.05.2025
4.04.2025
2.04.2025
6.03.2025
4.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
5.02.2025
20.11.2024