Ümit KIVANÇ
24 Nisan'ın yıldönümüne ilişkin başbakanlık açıklamasının mana ve ehemmiyetinden bahsedeceksek, hükümetin ve başbakanın mâlûm hallerinin, bu hallerin hepimizde yarattığı tepkilerin ötesine geçmeliyiz. Burada, adımı atan kim olursa olsun, yakın zamanda ortaya dökülen marifetleri ve yakın gelecek için öngördüğü gaddarca işler ne olursa olsun, öznesini kenara ayırıp, atılan adım üzerinde durmamız gerekir. Bu, tarihî bir açıklamadır ve önemi, her türlü duygusal etkenden bağımsız olarak, başbakanlık adına, devlet adına dokuz dilde yapılmış bir duyuru oluşundan geliyor.
Önce ayağımıza dolanan şu "samimiyet" meselesinden kurtulalım: "Samimi değil!", böyle bir bildirim karşısında takınılacak tavır olamaz. Devlet tavrının samimi olması gerekmez. Hattâ olmasa daha iyi olur. Samimi olmasın, zorunlu olsun. Mâkûl olsun, kararlı olsun, pratik sonucu olsun; samimi olmasın. Samimi değil diye böylesine ayırt edici bir açıklamanın önemi azalmaz.
İkincisi, böyle bir açıklamanın, muhatabını tatmin etmesi-etmemesi de her şeyi belirlemez. Tatmin edemeyeceği neredeyse baştan bellidir. Çünkü yüzyıllık inkâr ve istikrarlı düşmanlık politikasından sonra ilk defa değişik bir laf söylenmeye çalışılıyor. Biz, yetersizliğini, bu yetersizliğin barındırdığı saptırma tehlikesini, bunun kalıcılaşması rizikosunu konu ederiz, açıklamayı eleştiririz (nitekim burada da bunu yapacağız); ama bu, önemini azaltmaz.
Üçüncü olarak, "bunları dediler ama gerisini getirmezler" yollu eleştirilerin muhatabı, meselâ bizimki gibi bir hükümet değildir. Başımızdaki, çıkarına göre öyle ya da böyle yapabilecek bir sağcı hükümettir. Demokrasi veya insanlık yönünde atılacak adımı sahiplenecek, geri alınmamasını sağlama bağlayacak, daha ileri adımlar atılmasını teşvik edecek olan, bizim memleketimizde maalesef pek zayıf olan demokrasi güçleridir. Türkiye'nin muhalif-demokratik hareketleri, partileri, vs. arasında "Ermeni sorunu", ancak Hrant'ın öldürülmesiyle keşfedilmiş ve hâlâ önemiyle gayet orantısız şekilde, pek az ilgi gören bir mevzu olduğundan, "gerisinin getirilmesi" için kim gayret gösterecek, bilemiyorum, ama gereğine işaret etmek zorundayım, bununla yetiniyorum.
Başbakanlık'ın, Türkiye Cumhuriyeti adlı siyasî yapı açısından en temel ve hayatî sorun olan Ermeni soykırımına ilişkin olarak 23 Nisan 2014 günü yaptığı resmî açıklamanın(buradan okuyabilirsiniz) içeriğini tartışmaya geçebiliriz.
Devlet bu dili biliyor muydu?
Atılan adım, yani yapılan açıklama, alışılagelen resmî dilden çok farklı bir dille, ustaca kaleme alınmış bir metin. Doksan dokuz senedir, bırakın soykırımı inkâr etmeyi, etnik baskının bin türlüsünü sürdüren bir devlet adına yapılmış açıklama bu; unutmayalım. İkinci olarak, bu yönde atılmış ilk adım. Dolayısıyla, tutuk olması, diyecekken dememesi, meseleyi "herkesin acıları" şemsiyesinin o sevimsiz gölgesinin altına saklaması, bana kalırsa, beklenir bir hal. Üçüncü olarak, aslında Ermenilerden veya "dünya"dan çok, Türk-Müslüman kamuoyuna seslenen bir açıklama. AKP hükümeti, kendi destekçisi olan kitleye bu konudaki yeni hattı bildiriyor gibi. "Nasılsa dışarıya konuşuyoruz" rahatlığında davranmamışlar.
Bu, bir yönden, anlaşılır. Sadece AKP destekçisi değil, MHP'li, CHP'li "kamuoyu"nun da bu mevzuda büyük çoğunluğuyla ne kadar önyargılarla dolu, empatisiz, bakarkör ve vicdansız olduğunu düşünecek olursak, Ermeni sorununda insanlığa doğru yön değişikliği anlamı taşıyacak bir resmî açıklamanın bütün bu ahaliyi teskine yönelik unsurları fazlaca barındırması kaçınılmaz görünüyor. Hatırlatayım ki, bu tarihî açıklamanın -hiç şüphesiz böyle diyebiliriz- yapıldığı günün akşamında, üstelik hükümet yanlısı iki ayrı televizyon kanalında soykırım dönemine dair programlar yayımlanıyor ve "esas zulmü onlar yaptı"dan ibaret o küstahça, vicdansızca yalan allanıp pullanıp tekrarlanıyordu. Bu ezberleri bozmaya hangi resmî açıklamanın gücü yetebilir?
"Uzatılmış el" yok ki ortada
Ancak, başbakanlık açıklamasının iç kamuoyuna yönelik ağırlığının ikinci bir sebebi daha var ki, işte o, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun bugünkü sözleriyle (şuradan okuyabilirsiniz) birleştiğinde, sevimsiz bir hakikatı dışavuruyor. "Uzattığımız eli havada bırakmayacaklarını umuyorum," dedi Davutoğlu. Oysa bu açıklama bir "el uzatma" sayılamaz. Bir diplomat, bir dışişleri bakanı, bunu gayet iyi bilmeli. Açıklama, muhatabın beklentisiyle orantısız, sınırlı kabulü ve içeriği yüzünden, "el uzatma" sayılamaz. Anca el uzatma niyetinin bildirilmesi sayılabilir. İşi ilginç kılan şu ki, Davutoğlu'nun bu sözü inanarak, yani açıklamayı "el uzatma" sayarak -aslında:sanarak- söylediğine inanıyorum. Yani yetkililerimiz, resmî metnin iç kamuoyuna yönelik ağırlığının -muhataba yönelik etkisizliğinin- farkında değiller. Buradaki doz, açıklamanın bir "el uzatma" niteliği taşımasını baştan engelliyor.
Eli kime uzatıyorsunuz? Ermenistan veya diyasporadaki Ermenilere. Onların, 1915'in çok öncesinden başlayan sistemli bir etnik temizlik ve nihayet soykırımı, "herkesin acıları" klişesine gönül indirip yutmasını mı bekliyorsunuz? Ya da elinizi bizzat üvey evlat muamelesi yaptığınız vatandaşlarınıza, Türkiyeli Ermenilere uzatıyorsunuzdur. Soykırım görmüş, Varlık Vergileri, 6-7 Eylül'ler geçirmiş bir halkın çocukları, torunları olarak, canlarını, mülklerini hiçbir zaman tam anlamıyla güvende hissetmeden yaşayan bu insanların, sizin nihayet vicdanın gösterdiği yöne doğru attığınız bu ufacık adım karşısında elinizi kapıp delicesine öpmeye ve alınlarına koymaya başlamalarını mı bekliyorsunuz? Hrant öleli, katilinin bayraklı fotoğrafları devlet görevlilerince dağıtılalı, Sevag bir 24 Nisan günü hem de askerdeyken vurulalı şunun şurasında kaç yıl geçti? Ne yaptınız Hrant'ın katillerine?
Evet, resmî TC hattından insanlık yönüne sapmak önemli, fakat siz şimdilik ufak bir ilk adım attınız diye muhatabınızın bütün görüş ve duygularından, tarih bilincinden soyunmasını mı bekliyorsunuz? Buradaki, ne yazık ki, aymazlıktan çok, bu konudaki kibrin, tepeden bakışın yerleşikleşmesinin sonucu olmalı. Yoksa, bu kadar ince, ustalıklı bir metni kaleme alabilenlerin, bu nüansı atlaması mümkün mü? Bu aslında nüans da sayılmaz. Açıklamayı henüz "el uzatma" aşamasına varmayan bir ilk "niyet göstergesi" konumuna oturtan etken bizzat bu. Ancak kendi dünyalarının dışına bakmaktan o kadar acizler ki, devleti insancıl ve yumuşak bir dille konuşturma becerisi dahi bu açığı kapamaya yetmiyor.
İkinci ihtimalse, bir tür şark kurnazlığı: Pazarlığa yer bırakmak için buradan başlayalım, ne kadarına razı edebilirsek... gibi bir düşünüş-eyleyiş tarzı. Kabine üyelerimizi falan gözönüne getirince, "neden olmasın?" diyor insan. Ermenistan yönetici sınıfı dışındaki Ermeniler nezdinde böyle bir politikanın işe yarayacağını düşünmek için hiçbir sebep yok. Aksine, öfkelendireceği insanlar Ermenilerden ibaret de olmayacaktır.
Şu meşum "tarihçiler"!
Açıklamanın muhatap tarafından "el uzatma" olarak algılanmasını imkânsızlaştıran bir başka etken, hele böyle jest niteliği taşıyan bir adım için pek uygunsuz şekilde, mevcut TC politikasının simgelerinden birine, "tarihçilere bırakma" motifine yer vermesi. Ve bunu yapabilmek için, mecburen, "arşivleri açtık" yalanını tekrarlaması. Hayır, nasıl yüz binlerce Ermeni sadece yolda giderken yanlışlıkla ölmediyse, TC devleti de arşivlerini doğru dürüst açmadı. "Açtık" dedikleri, açmaları gerekenin bir kısmıydı, başta eski Türk Tarih Kurumu başkanı (şimdi MHP milletvekili) Yusuf Halaçoğlu, Türk yetkililer doğru dürüst birlikte çalışma yürütülemesin diye kırk takla attılar, Ermeni bilim insanlarını kandırmaya bile kalktılar. Bu macerayı hatırlatmak, aklı başında hiçbir Türk yetkilisinin kalkışacağı iş değilken, böylesine anlamlı bir açıklamanın içerisinde bu ucuz yalanın tekrarlanması, elbette muhatapta zaten varolan derin samimiyetsizlik izlenimini pekiştirir. Kompleksleri, insanın önünü görmesini engeller; işte bir delili daha.
"Tarihçiler…" meselesinde bizim toplumumuzda kavranmayan durum şu: Bizim dışımızdaki bütün dünya için, tarihçilerin araştırıp da bulacağı bir gizli hakikat yok. Soykırım yıllarında herkes her şeyi bizzat günlük gazetelerden bile haber aldı, duydu, bildi, öğrendi. Bizim dışımızda herkes neyin nasıl olduğunu biliyor. Bugün herhangi bir dünya üniversitesinde, 1915'te yaşananlar hakkında değişik ve ilginç laf edecek insan zor bulursunuz. Dolayısıyla, siz çıkıp "tarihçiler baksın bakalım ne olmuş" dediğinizde düpedüz sahtekâr muamelesi görmeniz kaçınılmazdır.
Metnin, muhataplar açısından en zor kabullenilecek yanı, şüphesiz, "acılar" diye bir genellemenin ardına sığınması, Ermeniler de işte, herkes kadar bu acıdan payını almıştır, demeye getirmesi. Dolayısıyla Ermenilere yönelik özel imha politikasının varlığını reddetmesi. Daha önce de belirttim, şahsen şu an için bundan ötesinin beklenebileceğine ihtimal vermiyorum. Ancak bu elbette uyanık olmayı gerektiren bir nokta. Çünkü bu niteliğiyle bu metin, yarın hakikatin kabulüne açılacak bir kapı olabileceği gibi, hakikatin inkârına yarayan bir perdeleyici işlevi de görebilir.
Meğer canavar değilmiş
"Kadim ve eşsiz bir coğrafyanın benzer gelenek ve göreneklere sahip halklarının, geçmişlerini olgunlukla konuşabileceklerine, kayıplarını kendilerine yakışır yöntemlerle ve birlikte anacaklarına dair umut ve inanç" ve "torunlarına taziyelerimizi iletiyoruz" sözlerini ise, açıklamanın en can alıcı kısımları olarak görüyorum. Çünkü bunlar geleceğe yönelik sözler. Hernekadar elimizdeki açıklama, geleceğe adım atabilmenin önkoşulu olan geçmişle hesaplaşmanın gereğini yerine getirmiyorsa da, tekrarlayayım, ilk defa bu yönde bir niyeti resmen bildiriyor. "Geçmişi olgunlukla konuşma", öncelikle Türklere yapılmış bir çağrıdır. Konuşmayan biziz. "Taziye" iletilen "torunlar"sa, siyasetçisinin, medyasının, hacı hocasının, laikçisinin her fırsatta küfür ettiği, bugünün Ermenileridir; Türkiyeli Ermeniler, Ermenistan halkı ve tabiî "diyaspora"dır.
Diyaspora böylelikle, TC'nin herhangi bir resmî metninde ilk defa "taziye sunulan" birileri kimliğiyle yeraldı. Kimbilir belki diyasporanın, Paris'te doğmuş, Amerika'da büyümüş, korkunç pençeleri ve sivri dişleriyle Türkleri parçalayıp yutmaya çalışan bir canavar olmayıp, anavatanları ve geçmişleri ellerinden çalınmış insanların torunları olduğu giderek anlaşılır.
Evet, son olarak, bence işin en önemsiz kısmı: Hükümet bunu niye yaptı? Bana ne! Hükümet ile ahbap, dost veya arkadaş olmayacağım. Bunu yaptılar diye son birkaç yıla sığdırdıkları onca gaddarlığı, utanmazlığı da hafife almayacağım. Fakat devlet adına yapılmış böyle bir "taziye" açıklaması, eğer bu memleketin vicdanlı ve izanlı insanları sahip çıkarsa, ileride hem Türkleri hem Ermenileri ruhen şu korkunç hatıranın baskısından kurtaracak gelişmelere kapı aralayabilir; bunu da aklımdan çıkarmayacağım.
Önerim, bu açıklamayı önemsemektir.
http://riyatabirleri.blogspot.com.tr/2014/04/devletin-24-nisan-acklamas-uzerine.html
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024