Ümit KIVANÇ
Belarus’ta olan bitene dair “içeriden” kaynak bulmak kolay değil. Bulsak da, hiç tanımadığımız ülkeye dair her konuşana nasıl güveneceğiz? Arkadaşım Ahmet İnsel’in dikkatimi çektiği bir görüşme, bana aktarılmaya değer göründü.
Jacobin dergisinin sitesinde yayımlanan görüşmeyi, Sovyet-sonrası toplumların ekonomi politiği alanında çalışan sosyolog, sosyal antropolog Volodimir Artiuh yapmış. Konuştuğu kişiler, Belaruslu solcular. Görüşmeyi okuyunca, umuyorum ki, siz de aynı izlenimi edineceksiniz, olan bitene siyasî-toplumsal içerik hassasiyetini elden bırakmaksızın, nesnel gözle bakabilen, eğip bükmeyen insanlar. Belarus’taki gösterilerin barışçıllığının uyandırdığı yumuşak hava izleniminin aksine, örtünün altında bolca sopa bulunduğundan olmalı, adlarının yayımlanmasını istememişler. Ksenia Kunitskaya takma adlı olanı, internet dergisi Poligraf ekibinden. Vitaly Shkurin adıyla konuşan ise, Sovyet-sonrası âlemle ilgilenen medya platformu September’ın mensubu.
Soruları ve cevapları kaynaştırdım, tek bir metne dönüştürdüm. Yer yer harfiyen, yer yer serbest çeviri halinde, yer yer kısaltarak, toparlayarak, aktaracağım.
Son yılların ortamı
2004’te, Belarus’ta işçilerle toplu değil tek tek sözleşme yapılmasına geçildi, “esnek işgücü politikası” yürütülmeye başlandı. 2017’de “işsizlik vergisi” diye bir şey (işsizlik ödeneği alanlardan kesilecek vergi) kondu. Askerlikte, hamilelik-loğusa izninde ve üniversitede-lisede geçirdiğin süre emeklilik için doldurulması gereken çalışma süresinden düşülmeye başlandı. Yaklaşık beş yıldır da sıkı kemer sıkma politikası sonucu, fiyatlar hızla artarken ücretler olduğu yerde kaldı.
2010’da, konuşur, söz söylerlerse tutuklanacaklarından korktuklarından, ahalinin sokaklarda alkışla yürüttüğü seçim öncesi protestolar, örgütlü muhaliflere yönelik baskılara yolaçtı.
“İşsizlik vergisi”, 2017’da, yalnız başkent Minsk’le sınırlı kalmayan, birçok küçük taşra kasabasına da yayılan protesto eylemlerine neden oldu. 2017’den beri ilk defa böyle bir kitlesel hareket görüldü. Vergi ertelendi.
Muhalefet partileri ve muhalif hareketlerin ezilmesinden, dağıtılmasından sonra, şimdi Lukaşenko’ya muhalefet artık kendini “Belaruslular” olarak tanımlıyor.
Lukaşenko’ya destek
Belarus ekonomisinin önemli kısmı devlet denetiminde. Lukaşenko’nun geleneksel destekçileri, devlet işletmelerinin işçileri, öğretmenler ve doktorlar. Kamu sektörü paraya sıkışıp daraldıkça işçi çıkarmalar görülüyor, ücretler düşüyor, ücretsiz izne çıkarmalar artıyor, emeklilik yaşı yükseltiliyor. Bu, Lukaşenko destekçisi kesimlerde de memnuniyetsizliğe sebep oldu.
Yöneticilerin halkın gözüne nasıl göründüklerine dikkat etmez hale gelişleri, anlaşılan, önemli bir kopuş-yabancılaştırma etkisi yaratmış. Devlet propagandası fazla zayıf ve yer yer saçma. “Hiç bugünkü kadar iyi yaşamamıştık” diyorlar, bu kimseyi ikna etmiyor.
Buna karşılık, neoliberal reformlar isteyen, milliyetçi geçmişe dayalı siyaset oluşturan muhalifler tıkır tıkır işleyen, profesyonel, modern elektronik medya kurdular. Liberal-milliyetçi muhalefet böylece seçimlerden önce destekçilerini harekete geçirebildi. Ve birçok yerde yöneticilerin yaptığı oy dalaveralarını tesbit edip insanları sokağa dökebildi.
1994’teki ilk seçim zaferinin ertesinde Lukaşenko’nun desteği çok genişti. Sovyetler Birliği’nin canlandırılmasını, Rusya ile birliği savunanlar da buna dahildi, serbest piyasa yanlısı sert reformlara karşı olanlar da, “Belaruslulaştırma” politikalarından muzdarip Rusça konuşanlar da. Kırsal kesim halkı Lukaşenko’yu “bizim oğlan” olarak görüyordu.
2000’lerde Lukaşenko destekçilerini sürekli ücret artışı vaadiyle cezbediyordu. Aylık ortalama ücreti 500 dolardan 1000 dolara çıkarmayı vaat ediyordu. Ardarda gelen ekonomik krizler bu rüyanın gerçekleşmesini önledi. Rusya ile birlik projesi de Rus ve Belarus elitleri arasındaki anlaşmazlıklar yüzünden sallantıda kaldı. Ücret artışı vaatlerinin yerini, IMF önerilerinin ruhuna uygun sıkı para politikaları aldı.
Belarus’ta bağımsız sosyolojik çalışmalar yapmak yasak. Devlete bağlı sosyologlar da veri yayımlamaz. Bu yüzden, başkanın halk arasındaki desteğinin gerçekte ne oranda olduğunu saptamak zor. 1990’lardakinden, 2000’lerdekinden daha az olduğu ortada. Şu son haşin polis baskıları popülerliğini daha da azaltmıştır. Ama Lukaşenko’yu halkın yalnız yüzde üçünün desteklediğine dair muhalefet saflarında dolaşan görüş de kesinlikle uyduruk.
Lukaşenko’nun, Rusya petrolünü alıp satmaya dayalı ekonomik modeli kendini tüketti. Çünkü petrol fiyatları bütün dünyada düşerken Rusya Belarus’a sattığı petrolün fiyatını artırdı. Halkın refah düzeyini korumak imkânsızlaştı. Böylece Lukaşenko için tek çıkış yolu kaldı: neoliberalizm.
Kamu sektörü
Çalışanların önemli bölümünün kamu sektöründe yeralması, aynı zamanda siyasî denetim için elverişli zemin sağlıyor. Gayriresmî işsizlik oranı yüzde 10. Devletin verdiği işsizlik aylığı yaklaşık on (10) dolar. Kamu sektöründe çalışanlar, işlerini kaybetmemek için bir sürü faaliyete katılmak zorundalar. Cumartesi mesaileri diye bir şey var, meselâ. Hilelerin yapıldığı ön-seçimler var. Genel seçimlerde de sandık kurullarında, seçim kurullarında görev alıp oy hilelerini gerçekleştirmek zorundalar. Sözleşmeleri, belirtilen süreden önce işten ayrılmalarına imkân tanımıyor. Ama yönetici isterse işçiyi atabilir. Bu durumda, kamu sektörü çalışanıysanız tek seçeneğiniz en ufak muhalif fikirden uzak durmak.
Lukaşenko’nun destekçileri arasında bir kategori de ideoloji ve iktidar alanında çalışanlar. Devlet yanlısı “halk uzmanları” var. Bunlar üniversitelerde ve her türlü “halk teşkilatı”nda istihdam ediliyorlar. Devlete ait ya da bağımsız medya organlarıyla, dış basınla hep bunlar muhatap oluyor, devlet yanlısı propaganda yapıyorlar. Sovyet stili eski kurulu düzen elemanları gibi sıkıcı değiller, aksine, gösterişli edâlarıyla, güzel konuşan insanlar bunlar. Sovyet stili eski kurulu düzenin elemanları da ama yine Lukaşenko’yu destekliyorlar, çünkü onun düzeni dışında varolma şansları yok.
Polis ve gizli servisler, Lukaşenko iktidarının bir başka dayanağı. Çeşitli maddî ayrıcalıkları var. Ev kredisi desteği, erken emeklilik, özel kliniklerde sağlık hizmeti, sanatoryumlarda tatil, vs.. Polisin mevcudu kaç, halk bilmiyor. 2016’da içişleri bakanlığı, yüz bin yurttaşa 405 polis memuru düştüğünü açıklamıştı; Birleşmiş Milletler’in 2013’teki tahminine göreyse bu oran yüz bin kişiye 1442’ydi.
Polis teşkilatı özellikle taşradaki işsiz gençler için çekim merkezi. Büyükşehirlere gelip polis oluyorlar. Tabiî bu onları koşulsuz itaate mecbur bırakan bir varoluş tarzı. Gösterilerin hemen başında görüldü ki, silahsız, barışçıl, ufak gösterici gruplarına bile ses bombaları, biber gazı atmakta en ufak tereddüt göstermediler. Polis ve gizli servisler halkın denetimi dışında ve bu yeni “ideoloji insanları”nın onlarla bağlantıları var.
Muhalefet
Öncelikle, 1990’lardan bu yana süren geleneksel muhalefet var: milliyetçiler, liberaller, bunlara sempati duyan aydınlar. İkinci olarak, büyükşehir gençliği, iş insanları, bilgi işlem uzmanları gibi insanlar. Bunlar kendilerini ilerici, Batı yanlısı ve Sovyet karşıtı olarak nitelendiriyorlar. Seçim kampanları sırasında muhalefet biraz daha geniş kesimi seferber etmeyi başarabildi. En azından büyükşehirlerde. Seçim öncesinde toplumda politikleşme çok yüksekti. Birçok hoşnutsuz insan sandık gözlemcisi olmak için başvurdu.
Şimdi, beklenmedik polis şiddeti ve seçimde apaçık hile yapılmasından ötürü şoka uğrayan toplumun çok daha geniş kesimleri protestolara katılıyor. Bu insanların bir bölümü, bugüne kadar Lukaşenko’yu sağ muhalefetle kıyasladıklarında kötünün iyisi görüp onu desteklemiş olanlar. Ulusal liberaller şimdiye kadar siyasî programları hakkında bir şey söylemediler. Yalnız önce dürüst seçim, sonra da polis şiddetine son vermekten sözettiler şimdilik.
Birçok ortodoks komünistin “hipster ve bilgisayar programcısı devrimi” yaşadığımıza inanmalarına rağmen, genç protestocuların çoğu fabrika işçisi, taksi şöförü, öğrenci… Bu kendiliğinden harekete herhangi bir özgün ideoloji atfedilebilmesi zor. Protestocular arasında, 1991-1994 arası ulusal simge muamelesi gören kırmızı-beyaz bayrağın yanısıra şu andaki yeşil-kırmızı Belarus bayrağı taşıyanlar da var. Kırmızı-beyazlar fazla olduğu için protestocuların milliyetçi olduğu sanısına varılıyor. Fakat geleneksel milliyetçi muhalefetin liderleri hapiste ve protestocular arasında şu ana kadar taşınan semboller konusunda hiçbir anlaşmazlık çıkmadı. Polisle çatışmaya giren protestocuların futbol taraftarları olması ihtimali güçlü. Ufak gruplar bunlar.
Başka hareketlerle karşılaştırma
2010’dan önceki bütün protesto hareketleri sıkı milliyetçi siyasetler güdüyorlardı. 2011’deki “alkış devrimi”nde böyle bir gündem yoktu. 2014’te Ukrayna’da yaşanan Maydan hareketiyle milliyetçilik protestocular arasında yeniden gözde oldu. Yeni, başarılı ve daha “Avrupalı” bir Belaruslu tipi bunu benimsedi. Şu andaki protestolar yine milliyetçilikten uzaklaşmış görünüyor ve daha çok 2017’de, Belarus’un her tarafında kalabalık kitlelerin “işsizlik vergisi”ni protesto ettikleri hareketi andırıyor.
Bu protesto hareketlerinin iki özelliği var: seçim sonuçlarına itiraz dışında siyasî ve toplumsal programları yok ve bütün Belarus’a yayılmış durumdalar. 2017 öncesinde hemen bütün büyük gösteriler Minsk’de olur ve aşağı yukarı aynı senaryoyu izlerdi: şehir merkezinde büyük kortej, büyük meydanda toplanma, polisin sert saldırısı. Yalnız 2006’da ana meydana bir çadır kurulmuş, birkaç gün varkalabilmişti. Bu yeni gösteriler dört gün boyunca sürdü; ve sadece Minsk’te değil. Başkentte bile göstericiler sadece bir tek yeri işgal etmediler. Biraz da şehir merkezi akşama doğru sıkı polis denetimine girdiğinden. Akşam ve gece boyunca birçok değişik semtte gösteriler yapıldı, polis gelince protestocular kaçtı, polis çekilince geri geldiler.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları











































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024