Ankara'dan BDP, Kandil'den PKK ortak ses veriyor. KCK operasyonu oluyor Kandil'in açıklamasıyla BDP'nin açıklaması örtüşüyor. Diyarbakır'da PKK operasyonu oluyor BDP'liler Kandil'dekilerden önce ayağa kalkıyor, BDP'li belediyeye operasyon oluyor Kandil BDP'den önce tepki gösteriyor. Öcalan'ın durumuyla ilgili mesajlar aynı, söylemler aynı...

Demokratik bir siyasi partinin illegal örgütlerle bu kadar iç içe geçmesi dünyanın her yerinde sorgulanırken Türkiye'de birileri bunu normalleştirmeye çalışıyor. PKK'nın BDP'nin gerçek sahibi gibi davranması ne kadar büyük bir sorunsa, BDP'nin PKK'nın hamisi gibi konuşması da sorundur.

Karayılan çıkıyor BDP'li belediyeleri savunuyor, yanlış yapanın cezalandırılacağını söylüyor. Demirtaş çıkıyor KCK ve PKK'ya karşı operasyonları eleştiriyor. Doğrusu Öcalan eline sopayı alıp bunları kovalasa yeridir... Gerçi bu hastalıklı ilişki biçiminin mimarı kendisidir, ama o bile işin bu kadar sorunlu bir hal alacağını düşünmemiştir.

Eskiden PKK ile BDP arasındaki geçişkenlik veya ilişki malum olmasına rağmen hukuki sonuçları olmasın diye telaffuz edilmezdi. Bunun somut ilişki şeklinde tezahür etmesi ve taraflarca sahiplenilmesi açık bir pervasızlıktır, hukuka meydan okumaktır. Bu durumun normalleştirilmeye ve kanıksatılmaya çalışılması demokratik hukuk devleti içinde mümkün olmamalıdır.

Bu ortak duruşun bir örneğini KCK operasyonlarına yönelik tepkide gördük. Önce BDP eşbaşkanı Demirtaş, bunun 'siyasi operasyon' olduğunu iddia etti. Ardından PKK/KCK elebaşısı Murat Karayılan aynı minvalde bir açıklama yaptı.

Siyasi operasyon ne demektir? Bir siyasi iktidar siyasi amaçlarla, siyasi fayda sağlamak için yetkisini aşarak yargıya müdahale eder, süreçleri yönlendirir. KCK operasyonlarında böyle bir durum sözkonusu mudur? Kesinlikle hayır.

Sanırım bu noktada iki husus birbirine karıştırılıyor. Dünyanın her ülkesinde hükümetler terörle mücadelede kararlılık mesajları verirler, hukuksuzluğa ve suç örgütlerine karşı siyasi irade ortaya koyarlar. Hükümetlerin böyle bir kararlılık ve irade ortaya koyması gerçekleşen operasyonların siyasi olduğu anlamına gelmez. Yani bir hükümet çıkıp da uyuşturucuya kaçakçılığına karşı duyarlılık açıklaması yaptıktan sonraki zamanlarda gerçekleşen uyuşturucu operasyonları siyasi bir mahiyet taşımaz. Siyasi kararlılık, bir olguya karşıdır, siyasi müdahale ise kişilerin devre dışı bırakılarak özel fayda elde edilmesini ifade eder.

Gerçekleşen operasyonlar hukuk içinde hukukun gereği olarak yapılmaktadır. Operasyonların hukuki sürecin parçası olması da yargının yetkisindedir. Hukuk devletinde her kurumun yetki ve görevi bellidir, yetkili birimler görevlerini yaparlar.

KCK operasyonlarında da durum bundan ibarettir. Hükümetin terörle mücadelede kararlılığı ve iradesi ortadadır. Terörle mücadele kapsamında hangi kurumun, kişinin, örgütün suça karıştığını tespit etmek ve gereğini yapmak başka mercilerin görevidir.

CHP'li İzmir belediyesindeki veya Batman'daki BDP'li belediyedeki yolsuzluk iddialarının üzerine gitmek de yargının ve güvenlik güçlerinin görevidir. Hükümetlerin yolsuzlukla mücadelenin neredesinde durduğu, sınır ve yetkileri bellidir. Aynı şekilde terör örgütleri ve ilişkili yapılanmalar karşısında da benzer bir süreç işler.

Sapla samanı birbirine karıştırarak bu tür iddialar ortaya atmak, laf kalabalığından öte bir anlam taşımaz.