Sezin ÖNEY
Neredeyse hemen her gün yeni rakamlar geliyor önüme…Siyaset bilimi eğitimime dönüp bakarsam, hiçbir zaman işin sayısal kısmında branşlaşmış olmasam da, çok net gözüken birşey var: Ocak-Mart arası tüm anketlere bakarsak, “Evet” ve “Hayır” oyları neredeyse başabaş. Bazı anketlerde, “Evet” biraz daha önde; diğerlerinde “Hayır”. Fark genelde o kadar az ki, istatiksel olarak yanılma payı hesaba katıldığında, anlamlı veya belirleyici farklardan bahsetmek mümkün değil.
Kısacası, tüm anketler aynı şeyi söylüyor…
Halkın yarısı, “Evet” diyebilir; ama diğer yarısı da “Hayır” diyor. Üstelik de, “Hayır” diyenler, bu kararlarını “Evet” diyenlerden çok daha net ve kararlı biçimde vermiş durumdalar.
Dahası, çapraz sorular ve genel çerçevede veriler de, “başkanlık sistemi” konusunda tam manasıyla ortadan ikiye bölünmüş bir topluma işaret ediyor. Ortadan ikiye bölünmüş bir toplumda, çok keskin değişiklikler üzerine kurgulu bir sistem değişikliği yürüyebilir mi?
“Evet” diyenler, tek bir sebeple bu tercihi yapıyorlar: Recep Tayyip Erdoğan’ın tercihi olduğu için. Yani, Cumhurbaşkanı Erdoğan istemese, kendilerinin “başkanlık” gibi bir tercihi olmayacak. Öte yandan, “Hayır” diyenlerin zaten başkanlık sistemi gibi bir tercihleri zaten, kişiden bağımsız olarak, yok.
Kaba bir denklemle:
AKP+MHP seçmeninin, “Evet”te toplanan yüzde 43-46 gibi bir toplamı oluyor. Hayır tarafında ise, CHP+HDP+MHP+diğer partiler: 43-46 gibi…Tablo zaten sıkışık; üstüne üstlük, anketin yapıldığı günlerin ruh haline göre, ağırlık bir taraftan diğerine kayar gibi oluyor. Kararsızları dağıtınca da, 50’yi birinden biri geçiyor.
Ben, “başkan” olmak istesem ve böyle 50’yi az geçen veya geçemeyen referandum araştırmaları önüme gelse, hiçbirine güvenmezdim. Çünkü, örneklemde, bir ufacık kayma, yanlış sonuca işaret edebilir.
Aylardır hep dile getirdiğim diğer bir konu, OHAL zamanı yapılacak anketlere güvenilmesinin çok zor olduğu. Böyle hak ve özgürlüklerin askıda olduğu dönemlerde, insanlar gerçek tercihlerini saklamaya meyilli olurlar. “Evet” demek, iktidar gücünü elinde bulunduranca arzulanan bir şey olduğuna göre de, daha çok “Hayır” diyenler tercihlerini gizlemeye yönelebilirler. O zaman buyrun, güvenilemeyecek anketlere…Örneklemi istediğiniz kadar büyütün, isterseniz tüm Türkiye’nin kapısını çalın, sandığın perdesi olmayan yerde, seçmenler tercihlerini seslendirmeleri gerektiği yerde, “Evet” demeye daha yakın olurlar…
Sesli biçimde ifade edilen “Hayır”ın OHAL ortamında dahi yüzde 50’lere yaklaşması, hatta geçmesi çok ciddi bir şüphe olurdu şahsen benim için: eğer başkan olmak isteseydim.
Son kertede, aslında bütün bu referandum tartışması, sadece toplumu tek kişi üzerinden daha da kutuplaştırıyor. Yani, çok parçalı ve birbirine de zıt tabanlar, ilk kez “bütün” haline getiriyor.
Varsayım tabii, “Evet” çıktığı anda, bu “çok parçalı bütün”ün keten helva gibi dağılacağı…Ancak, referandumun yoğun kutuplaştırıcı ortamı, “Herkesin hayırı kendine” gibi ayrı ayrı aynı yöne yürümeyi bir şekilde başaran bu insanları, aynı duygusal tepkilerle, geri dönüşü olmaz şekilde (daha da) ayrıştırıyor ve düşüncelerini radikalleştiriyor. Bu insanlar, “kaybedecekleri bir şey kalmadığı ve tüm yolların kapandığı” psikolojisi ile büyük toplumsal patlamalara da yönelebilirler…
Özetle…
Başkanlık sistemi referandumda ufak yüzdelerle onaylandı diyelim: “Evet” ve “Hayır” tercihleri kalıcı bir tür “Apartheid” rejimine dönecek.
Kamuoyu araştırmalarının açıkça yansıtabildiği birşey varsa, o da, özellikle bölgesel ve etnik köken üzerinden çok net “Hayır” tercihlerinin ortaya çıkmaya başlaması…Bu tablo da referandum kutuplaşmasıyla şehirler ve bölgeler bazında, artan ölçekte birbirine taban tabana zıt tercihleri olan, “sevgi ve nefret” bazında keskin hatlarla bölünen, ayrı-gayrı bir Türkiye manzarası ortaya koyuyor.
Aynı ülkede Apartheid ile yaşayabilen bir tek tarihsel örnek de yok…
O nedenle, “Evet”in de sert virajlardan geçerek, “Hayır”ın yumuşak inişle varacağı yer aynı: şu tansiyonu bir düşürmek lazım. Aşırı yüksek tansiyonla ne insanlar, ne toplumlar çok yaşar.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024