Halil BERKTAY

Kosova korkusu; lânet olası parçacık
11.07.2012
4049

 Murat’a not : Merak etme, araya başka konular, örneğin atletizm bile girdi ve giriyor ama ne 1 Mayıs 1977 konusu kapandı, ne de bizim sosyalizm tartışmamız sona erdi. Kısa kısa da olsa dokunmadan geçemeyeceğim birkaç konu var önümde. Şimdi hiç olmazsa ikisini yazayım; hemen bu hafta, önce büyük konuların ilkine, 1 Mayıs 77’de aslında ne olup ne olmadığına; oradan, Kürt sorununa çözüm umutları çerçevesinde, 2010’dan bu yana, AKP’yi baş düşman almak dahil PKK ve BDP’nin hiçbir siyasetine toz kondurmayıp hâlâ “haklı şiddet”i destekleme noktasında direnen “sol” anlayışın nereye vardığına; oradan da belki hepsini kuşatan sosyalizm konusuna döneceğim.

Kosova, Tibet, Sinciang. Bunları neden peşpeşe sıraladım? Başbakan Erdoğan’ın kürtaj ve sezaryeni sırf gündem saptırmak amacıyla ortaya attığına ikna olmadığım için. İslâmî ataerkil ideolojik determinasyonun da ötesinde, kafasında başka bir şey olduğundan şüphe ediyorum. (Ve sağlık bakanı her ağzını açıp kürtaj bitmedi dediğinde, Emine Erdoğan da Van’da yaptığı gibi başbakana arka çıkıp her “evet, üç çocuk” dediğinde, bu şüphem artmaya devam ediyor.)

31 Mayıs-30 Haziran arasında, Avrupa ve İttihatçı önfaşizminden yola çıkıp, yerine göre çeşitli yan pistlere de giren 13 yazı yazdım bu konuda. Çok önemli bir nokta, “saf ve büyük nüfus arayışı”ydı. Görünüşte, 20. yüzyıl başı demografik korkularını andıran hiçbir şey bugün mevcut değil... mi acaba ? Bir zamanlar Rum ve Ermenilerin daha hızlı çoğalmasının Abdülhamid’i korkutması gibi, şimdi Kürtlerin daha hızlı çoğaldığı veya çoğalabileceği, hattâ belki İran, Irak ve/ya Suriye’den göç dahi alabileceği varsayımı — özetle, güneydoğuda Kürt-Türk nüfus dengesinin ne olacağı sorunu — duruyor olabilir mi, Erdoğan’ın zihninin bir köşesinde ? Arnavut nüfusun doğal artış hızı yükselirken Sırpların da peyderpey kaçması, Kosova’nın Sırbistan’dan kopuşunu hazırladı (denir). Buna karşılık Çin, Tibet’e ve Doğu Türkistan’a (Sinciang), belki oralara kaydırdığı Han nüfus sayesinde hâkim olabiliyor. AKP’nin hele olası bir barış öncesi veya sonrasında, belki KCK’nın bölgesel hegemonya iddiasına da tepki içinde, benzer “iskân” politikaları geliştirip geliştirmeyeceğine bir de bu açıdan bakmak ilginç olacak.

Çok mu vehimliyim? Çok mu saçma ve çirkin, bu tür spekülasyonlar? Ama işte, bir ülkede yaşayan çeşitli halklar arasında huzur sağlanamazsa, herkes böyle zırvalıklara kafayı takmaya başlar.

Tanrı parçacığı mı? Lânet olası parçacık mı? CERN’de Higgs bozonuna yaklaşılması bağlamında, ortalıkta “Tanrı parçacığı”ndan geçilmez oldu. Buna, Higgs bozonu bulunursa (yani maddî varlığı saptanırsa) tanrı fikrinin toptan çökeceği, ya da tersine, evrenin ilâhî bir yaradanın elinden çıktığının da kanıtlanmış olacağı gibi yorumlar yükleyenler var. Kimine göre bu çok hayırlı, kimine göre ise (dine arka çıkacağı için) tam bir felâket olacak. Bir web sitesinde hızlı bir “solcu”nun, esasen her şeyin bir saptırma ve kandırmacadan ibaret olduğu; CERN’in milyarlarca dolar pahasına insanları materyalizmden uzaklaştırmak gibi deist ve fideist amaçlarla kurulduğu iddiasına dahi rastladım.

Hayır, işin öküz altında buzağı arama yanı, ya da Higgs bozonunun ancak evrenin “akıllı tasarım”ını tamamlamak isteyen bir “kadir-i mutlak”ın elinden çıkmış olup olamayacağı üzerinde durmayacağım. Bilvesile, havada uçuşan keşif ve kavramların ardındaki gerçek insanları da biraz tanımakta yarar var. Kendim her zaman niyetlerin değil sonuçların tâyin edici olduğunu savunurum. Gene de, hiç olmazsa bu formüllerle ne demek istendiğini bilmek gerekir sanıyorum.

Somut durumda bu, birçok bakımdan önemli ve ilginç, çünkü Higgs’in kişiliği nasıl hem eleştirel, hem dikkatli ve dengeli olunabileceği konusuna da hoş bir pencere açıyor. 1929 doğumlu Peter Higgs, gençliğini 60’lar ve 70’lerde yaşamış bir sol demokrat. 1957’de kurulan Campaign for Nuclear Disarmament’ın (CND : Nükleer Silâhsızlanma Hareketi) aktivistleri arasında yer almış, ama kampanyanın hedefi nükleer silâhlardan her tür nükleer enerji karşıtlığına doğru genişleyince istifa etmiş. Greenpeace’e üye olmuş, ama bu grup bitki ve hayvanlarda genetik değişikliğe karşı çıkınca oradan da ayrılmış. İsrail’in Filistin politikasına karşı olduğundan, 2004’te Wolf Fizik Ödülü’nü aldığında, o zamanki İsrail cumhurbaşkanı Moşe Katsav’ın da katılacağı bir devlet töreni yapılacak diye Kudüs’e gitmeyi reddetmiş. Higgs ateist. Ama kendi adını taşıyan bozona “Tanrı parçacığı” denmesine, dini güçlendirir diye değil, tam tersine, kulağa tanrı yok demenin bir başka yolu gibi geldiği ve inanç sahiplerini rencide edebileceği için karşı çıkıyor.

Gerçekte, bu “Tanrı parçacığı” lâfının ardında ne din yanlısı, ne din karşıtı hiçbir imâ yok. Bir kere terim Higgs’e değil, Nobel Fizik Ödülü sahibi Leon Lederman’a ait. Lederman 1993’te dinle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir popüler bilim kitabı yazmış; atom kavramını ortaya atan Demokritus’tan çağdaş parçacık fiziğine kadar uzanan bilimsel gelişmeyi dokuz bölümde özetliyor. Başlığı The God Particle: If the Universe is the Answer, What is the Question ? (Tanrı Parçacığı: Cevap Evrense, Soru Ne).

İşin komiği, Lederman başlığa önce The Goddamn Particle demiş — “Allahın belâsı” veya “lânet olası parçacık” gibi; fizikçileri ne kadar uğraştırdığı ve ne masraflara yol açtığı anlamında. Ancak editörü kibarlık adına olmaz deyince, ilk üç sözcük The God Particle’a dönüşmüş. Şimdi de bilir bilmez herkes, bunun içinde tanrı olup olmadığına, kafadan çok çene yoruyor.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar