Mehmet ALTAN

Mehmet ALTAN
Mehmet ALTAN
Tüm Yazıları
Bir Baba Dostu: Altan Öymen
23.07.2025
46
Ölümü biliyoruz… Ama inanmakta zorlanıyoruz. Bir eşinin daha bulunması zor bir insan terk etti bu dünyayı. Hatıralarımızı oluşturan insanlar tek tek gidiyorlar. Gittikleri yerin iyi olmasını diliyorum… Ömürlerini geçirdikleri yer pek iyi değildi ne yazık ki…

Altan Bey ölmüş… Bu cümleyi duymak da, yazmak da o kadar şaşırtıcı ki benim için…

Siz dünyayı daha yeni kavrarken sizin dünyanızın içinde olanları, hayatın ayrılmaz bir parçası sanıyorsunuz… Ölümü biliyorsunuz ama bazı insanların öleceğine inanmıyorsunuz.

Çok gençken babamla uzun yıllar birlikte çalışmışlardı. Babam dalga geçerdi, “benden daha genç bir tek o vardı, onun için onunla çalışmak istedim” derdi.

Biz doğmadan bizim hayatımızın içindeydi Altan Bey.

“Nevi şahsına münhasır” denilen insanların en parlak örneklerinden biriydi sanırım… Gazetecilik ve siyasetçilik gibi iki karmaşık dünyanın içinde her zaman gülümsemesiyle, benzersiz mizah anlayışıyla durabilmesi bile onu herkesten farklı kılıyordu.

***

Altan Bey ile en son bu yılın hemen başlarında bir dost meclisinde beraberdim.

Meğer kendisini son görüşüm olacakmış.

Altan Öymen’in 93 yaşına rağmen genç bir delikanlı gibi sosyal ve siyasal yaşam içinde yer almasına hep gıpta ile baktığım için o gün de birkaç ay sonra bizi bırakıp gideceği aklımın köşesinden bile geçmedi.

***

22 Ekim 2015’de öldüğünde babam Çetin Altan 88, Altan Bey 83 yaşındaydı…

Teşvikiye’deki cenaze töreninde Habertürk Televizyonu’na sadece Çetin Altan ile ilgili düşüncelerini değil, ilk gençlik yıllarındaki ortak meslek yaşamlarını da kapsamlı bir şekilde anlatmıştı.

Altan Öymen gazeteciliğe 18 yaşında CHP’nin resmi yayın organı olan Ulus Gazetesi’nde başladı. O gazeteciliğe adım attığında Çetin Altan Ulus’ta muhabirlik yapıyordu.

Cenaze töreni sırasındaki mülakatta Altan Öymen o tarihten sonra Çetin Altan ile “meslek hayatlarının büyük bir kısmının beraber geçtiğini” söylüyordu.

Demokrat Parti, Ulus’u 1953’te kapatınca, CHP’de yoluna Yeni Ulus ile devam etmişti. Çetin Altan ile Altan Öymen de oraya taşınmıştı.

Altan Bey o dönemleri kitaplarında da ince ince anlattı.

O meslek dostlukları daha ileri dönemlerde eşleri ve çocukları da içeren aile dostluklarına da evrildi.

Altan Bey’den önce yitirdiğimiz Aysel Hanım’ı da hiç unutmadım.

***

Altan Bey gerçekten inanılmaz bir adamdı; hem bu kadar hayatın içinde hem bu kadar hayatın dışında başka birini görmedim diyebilirim.

1970’li yıllarda, babam hapisteyken Altan Bey Almanya’ya yaptığı bir yolculuktan sonra doğru bize gelmişti.

Uçakta yazısını yazmıştı. Yazısında ertesi gün devalüasyon olacağını söylüyordu.

Devalüasyon olacağını bilen, yazan adam, bunu yazdıktan sonra ilk iş olarak cebindeki dövizleri Türk parasına çevirmişti.

Ertesi günü beklememişti.

Ertesi gün devalüasyonun olacağını bilecek kadar hayatın içinde, o devalüasyonun kendi cebindeki parayı da ilgilendirdiğini fark etmeyecek, buna aldırmayacak kadar da hayatın dışındaydı.

***

Altan Bey’i benim daha yakından tanıdığım yıllar işte o 70’li yıllardaki baskı dönemleriydi.

Altan Bey, Sedat Ergin’in anlatımıyla “o yıllarda sol çevrelerde bir hayli etkili olan, Çetin Altan’ın da ‘Taş’ köşesini yazdığı Akşam gazetesinde yazarlığa başlamıştı.”

O dönemlerde Altan Bey İstanbul’a geldiği bazı zamanlarda bize, Basınköy’e misafir olurdu.

Müktesebatını, esprisini, gazetecilik tutkusunu, ayrıntıları ve yeni gelişmeleri dahil etmek için yazılarını boğuşa boğuşa yazmasını, hiddeti lugatından çıkarmış olduğunu hep o sıralarda gördüm.

Adını koymadığı öğretici bir tarafı vardı.

Bilinçli bir gazete okurunun hem bilmediklerinin farkına varıp eksikliğini gidereceğini, hem de geçmiş ile bugün arasında köprü kurabileceğini anlatması hala kulağımdadır.

Altan Öymen’in Akşam dönemi uzun sürmedi.

Askeri dönem baskısı Altan Bey’i de Akşam’dan ayırdı.

Kısa dönemli tutuklamalar onun da kapısını çaldı.

“Uçak kaçırmakla” bile suçlandı… Altan Bey, uçak kaçırıyormuş… Dalgınlığı meşhur olduğu için, “Altan unuttuğu için uçağı kaçırır ancak” esprisi o dönem çok revaçtaydı.

Baskı dönemlerindeki yargı saçmalıkları hep birbiriyle yarışıyor.

1972 yılında sıkıyönetimin baskısı sonucu Akşam’dan ayrılmak zorunda kalınca, Anka Ajansı’nı kurdu.

Belirli bir dönem Ankara’ya sabitlenmiş oldu.

***

Birkaç yıl sonra Türkiye’de hava değişti.

Askeri dönemin baskısı dağıldı.

Bülent Ecevit başbakan, Altan Bey milletvekili oldu.

Aysel Öymen de 1978 yılında Hazine Genel Müdürlüğü’ne atandı.

Bu göreve atanan ilk kadındı.

Aysel Hanım’ın Hazine Genel Müdürlüğü görevine atanmasının ardından kısa süre içinde OECD nezdindeki Türkiye heyetleri içerisinde yer aldı. Ülkenin döviz ihtiyacını karşılayan uluslararası kredi anlaşmalarında Türk tarafının temsilcisi olarak görev yaptı.

Hazinenin meteliğe kurşun attığı, yurt dışı çıkışların sınırlandırıldığı dönemlerdi…

Ankara’ya gittikçe Altan Bey’i parlamentoda, Aysel Hanım’ı Hazine’de ziyaret ederdim.

***

Altan Bey ömrü boyunca aktif gazeteciliğe ve yazarlığa devam etti…

Yaşadıklarını kitaplaştırdı.

Daha iyi bir Türkiye için uğraştı…

Siyasete ilgisini de hiç eksik etmedi.

Ama onun da “hayal ettiği Türkiye bu değildi.”

***

Altan Bey ölmüş.

Birayı severdi, espriyi, gülmeyi, gazeteciliği, siyaseti severdi… En zor acıları yaşadı, acıların içinden büyük bir sükunetle geçti.

Ölümü biliyoruz… Ama inanmakta zorlanıyoruz.

Bir eşinin daha bulunması zor bir insan terk etti bu dünyayı.

Hatıralarımızı oluşturan insanlar tek tek gidiyorlar.

Gittikleri yerin iyi olmasını diliyorum…

Ömürlerini geçirdikleri yer pek iyi değildi ne yazık ki…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar