Sezin ÖNEY
Son günlerde yaşanan aslında 1 Mayıs 1977’de gerçekten ne olduğuna dair bir tartışma değil.
Üç konu birarada; 1 Mayıs 1977’deki, tüm siyasi grupları kendi aralarında ve birbirleriyle çatışamaya iten tartışamama, didişme ve milim farklı düşünüyorsan birbirinin gözünü oyma, fikirlerinden ötürü nefret etme kültürü hiç değişmemiş. Bilgiye erişim ve eleştirel düşünmeye yer açabilecek olanaklar fazlalaşsa da, ‘iletişim kuramama’ hali, şimdi bu imkânların varlığına rağmen, hiçbir özre yer bırakmaması açısından daha da vahim biçimde yerli yerinde. Çünkü, bilgiyi, hüküm vermekte kullanıyoruz, fikirsel bir arayışta değil.
İkincisi, “tarihsel revizyonizmin”, nedense illa ki, azmettirenlerin, suçlarını aklama, çitileme takıntısına olan düşkünlük. Demek ki, “ben öyle görmek istiyorum” diye tarihi çarpıtarak okumak, kısıtlı bilgiye dayanarak tarihsel çalışma ve tarih üzerine gazetecilik yapmak, bir metodolojik yaklaşım olarak artık, kabul edilir hale gelmiş.
Üçüncüsü, “bizim” olmayan acılara karşı katmerlenerek artan duyarsızlık da, Türkiye’nin siyasi kültürünü, politik düşüncesini iyice köseleleştirmiş.
Halil Berktay, belki, kendi tanıklığı ve yıllar içinde geliştirdiği tarih okumaları, politik tasavvur dünyası içinde, 1 Mayıs’ı yeniden yorumlamak istedi. Bu, onun hakkıdır. Bunu, istediği sözlerle de yapar. Bu sözleri beğenip beğenmemek de, herkesin kendi kişisel tercihidir. Sözlerine, karşı argümanlarla, belgelerle, eleştiriler getirilebilir.
Berktay, zaten Taraf’taki tüm yazılarında aynı çizgiyi sürdürdü; benzer iddialarda bulundu.
Son açıklaması, sadece bu yorumlarının belki biraz daha sivrisi, daha sertiydi.
4 mayısta CNN Türk’te, Şirin Payzın’ın programına, Cemil Koçak, Mehmet Karaca ve Bülent Uluer ile katıldığında da, ortada ayan beyan olan tek şey, programın tüm tartışmasının en can alıcı noktası şuydu; 1 Mayıs 1977’de ne olduğuna ilişkin olarak, tanıklıklar, tarihçilerin yorumları, belgeler üzerinden dört koldan ne kadar saldırırsak saldıralım, ne bilebileceğiz? Aslında kesin olarak hiçbir şey.
1 Mayıs 1977, siyaset teorisyeni Giorgio Agamben’in deyişiyle “tarihin gri alanları” olarak niteleyebileceğimiz, üzerine herkesin kesinkes anlaşmaya varmasını imkânsız kılan derecede şaibeli birçok bilgi, tanıklık ve yorum bulunan olaylardan.
Berktay, “tarihin bir gri alanını” kendi üslubu ile tartışmaya açtı. Bu tartışma, her ne şekilde açılırsa açılsın, Türkiye’de tarih yazımı ve gazetecilik üzerine bir sınav idi. Tarihin, uzak-yakın, o kadar bilinmezler dolu “gri alanı” var ki Türkiye’de, eğer 1 Mayıs 1977 tartışması, gazetecilikte emek-zekâ-etik seviye/ahlak birleşimiyle sürdürülebilseydi, müthiş önemli bir merhale atlatılmış olacaktı.
Ancak, çok kolay bir yargıya varıldı; hüküm alelacele verildi.
Bugün, İtalya veya Avrupa genelindeki Gladio operasyonlarına dair kesinkes ne biliyoruz?
Yüzde yüz kanıtlanabilecek hiçbir şey.
O zaman, Gladio diye bir şey yok muydu?
Berktay’ın yorumlarının çekildiği nokta, bilinçli veya bilinçsiz, tam da bu işte.
1 Mayıs 1977’de, “derin devletin” rolünün olmadığı, yarım yamalak dinlenen, yanlış anlamaları ortadan kaldırabilecek ve gerekirse açıklamaları yapana karşı da ortaya konabilecek biçimde kayda alınmayan tanıklıklar ve Google’lanan belgelerle, birkaç günde kanıtlanmaya çalışılınca, karaya oturuluyor işte.
Üzerine bir de cila gibi, “Hizbullah’ın da siyaset yapma hakkı vardır” gibi de bir yorum mesela Taraf’ta yer alınca, mantıksal ve etik bütünlük darmaduman oluyor.
O zaman, “derin devlet sadece benimdir, ancak benim mazlum gördüklerime, benim sevdiklerime saldırmıştır” gibi tuhaf bir sahiplenme içine girmiş oluyoruz.
Max Weber’in çok klasik tanımlamasıyla, “devlet, meşru olarak şiddet kullanma hakkına sahip tek mecra” ise, devletin karışmış olduğu hukuk dışılıklar, şiddeti hukuksuz kullanması, buna yönelik iddiaların çok büyük hassasiyetle araştırılması gerekmiyor mu?
Hizbullah, şiddet kullanmış herhangi bir yapılanma değil; devlet tarafından kullanıldığına ilişkin çok ciddi şüpheler var. Bunların hesabı ne kadar verildi?
“1 Mayıs 1977’de derin devletin rolü” ve “Hizbullah-siyaset meşruiyeti” yorumlarının kesiştiği kör noktadaki, mantık(sızlık) çerçevesi şeklinde, eğer yarın öbür gün, “Veli Küçük’ün de politika da yeri vardır” ya da “Ogün Samast ve ‘abileri’, milliyetçi ayranları kabarmıştı da, kendi başlarına öldürmüştü Hrant Dink’i” derse birileri, o zaman da hiçbir şey söylenemez.
Berktay’ın sözleri değil, Taraf’ın palas pandıras hükme varan manşetleri nedeniyle, “1 Mayıs 1977’da ne oldu” sorusunu değil, kendi kişisel siyasi duruşlarımızın oluşturduğu dünya görüşlerimizi tartışıyoruz şu an.
Bu da o gün orada olanlara, orada ölen insanlara büyük saygısızlık. “Can”a saygısızlık.
Türkiye’de sağ-sol çatışmaları ve 12 Eylül’ün tanıkları, mağdurları, hâlâ büyük bir travma yaşıyor. Eğer, bütün bu travmanın bir yerinde, devlet içindeki örgütlü, şiddeti gayrımeşru yöntemlerle kullananların, yüzde 1 bile parmağı varsa, bu çok büyük bir orandır.
1970’lerde cinayetlere, şiddete karışanlar, “sağ” ideolog ve militanlar, bugün yorumcu, parti lideri, milletvekili değilmiş, hiç olmamış gibi bir gönül rahatlığıyla, “işte bu sol yok mu, 1 Mayıs 1977’de de herkes birbirini kurşunladı” demekten başka hiçbir şey yapılamıyor mu tarihin gri alanlarını ele alırken?
Sol diye bir şey mi var mı ortada zaten; Tekmelene tekmelene can çekişen bir siyasi çizgiden bahsediyoruz.
Yoksa, “sol”, kutsal ve eleştirilemez değil. Mesele, yapamadığımız tarihçilik ve gazetecilik.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciPahalılık turisti de vurdu... 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENDiyanet iğneyi çuvaldızı kendisine batırırsa… 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKKM kalktı, müjde! 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBir hâkim Caprio'muz niye yok? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUAklını başına, vicdanı kalbine toplasan ya! 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİddia: Ziraat’te ‘Gizem B. skandalı’! “Günooo kızlar… Paralar sizin için yükleniyor” 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Alevi Hakları… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYargı, Mafya ve Beyaz Toros… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024